Cemil'in katlanamadığı tek şey belki de başkalarının mutsuz olmasıydı. Gerekirse canını verirdi ama sevdiğinin mutsuz olmasını istemezdi. Bilmediği bir standart daha vardı Cemil'in sığamadığı kalıplar arasında. Kabullenmek... Ying Yang'in parçalandığı nokta da buydu. Cemil kabul etmedikçe diyalektik varlığını kanıtlayamazdı. Bu gerçeklik vücut bulsa dahi kabullenmezdi ki... Buna kuantum dolanıklığı da dahil. Her şeyin teorisini çürütürdü onun bu sığlığı. Belki bu kalıbın farkına varsaydı ve onu üzerine giyebilseydi intihar etmezdi. Evrenin zıtlıklar üzerine kurulu olduğunu ve her şeyin aslında zıttıyla var olabildiğini anlayabilseydi burayı sevebilirdi.
Gerçi onun zıttı da anlayıştı.
Anlamayı öğrenseydi kendi de var olabilirdi hâlâ bu bilmecenin ortasında. Ah Cemil, neler kaçırdığını keşke görebilseydin, keşke burayı sevebilseydin ve mutsuz olmanın değerini anlasaydın. Ne demiştim şiirlerimden birinde?
"Hayal etmek güzeldir gerçeğin tam aksine
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.