Sevdiğim;
Bugün üçüncü gün. Peş peşe gelen şoklardan sonra bugün kendimi biraz toparladım. Ama gidişine alışamadım daha. Her akşamki rutin arayışlarımı sen varmışsın gibi sürdürüyorum. Kapına kadar geliyor, zilini çalıp kaçıyor, gizlendiğim yerden kapını açmanı bekliyorum. Kapı açılmayınca gittiğini anımsıyorum. Yokluğun bana öyle çok boş zaman kazandırdı ki, bu zamanı nereye harcayacağımı düşünmek canımı sıkıyor. Hiç sevmediğim bir sözcükle kendimi teskin etmeye çalışıyorum. Bu zamanı seni düşünerek doldurmaya çalışıyorum. Ama zaten bütün zamanlarım senle değil mi? Gidişinin boşluğunu dolduramıyorum, ne kitapla ne şiirle ne de herhangi bir şeyle. Kolay değil sen de anlarsın beni, yılların sevdası bu. ‘’alışacağım’’ diyorum, alışacağım. Oysa alışmak sözcüğü bende tamamen yitirmeği çağrıştırmaktan başka ne işe yarıyor ki.
Sen gitmeden hava ne güzeldi. Günlük, güneşli, mutluluk doluydu. Gittikten sonra, başlayan kar ve yağmur hiç durmadı. Gökyüzü isyan ediyor sanki. Gerçi sen isyan etmeye karşısın ama bu kez ben değilim isyan eden, gökyüzü. Güneş, ay ve yıldızlar bu isyana destek verir gibi bulutların arkasına gizlenmiş göstermiyor kendini. Anlayacağın, kasvetli bir ortam gidişine eşlik ediyor. Bu kasvetli havaya aldırmıyorum ben, iyiyim. Yüreğimde ve midemde ‘’biraz’’ kramp oluşmuş o kadar. Doktor, ilaca gerek yok, zamanla alışırsın geçer dedi. Doktoru boğasım geldi! Yıllardı seni rüyamda görürüm, yüzün göremeden. Hep o şekilde görüyordum. Dün gece müthişti, inan. Bir toplulukta birlikteydik. Sen bana işaret edip bi odaya giriyorsun, ben de arkandan geliyorum. Ve seni çıplak görüyorum, sevişiyoruz büyük bir istekle. Doruk noktasındayken yaşlı bir kadın içeri giriyor. Bu senin müdürün, seni şikayet edeceğini söylüyor. Ben telaşlanırken, sen önemli değil gibilerinden işaret ediyorsun. Müdüre elindeki şikayet kağıdıyla kapıdan değil duvardan geçerek başka bir salona giriyor. Bizde aynı duvardan geçiyoruz. Beni teskin etmek için elimden tutuyorsun. Yaşlı kadın kağıdı salondaki tezgahın arkasında duran kantinciye veriyor ve kayboluyor. Kantinci de kağıdı sana veriyor. Bu güzel rüyadan uyanınca, kaldığım odanın buz gibi soğuğuyla karşılaşıyorum. Elimi tutan elinin sıcaklığını arıyorum.
Sağlıkla, mutlulukla ve sevgiyle kal meleğim.
Sevdiğim;
Gece güneşim benim. Aşkım, mabedim. Bu mektubun bir imdat sireni olduğunu bilmeni istiyorum. Çok zor durumdayım. Sana ve sesine en çok muhtaç olduğumuz bir dönemi yaşıyoruz, aşkım ve ben. Gittiğinden bu yana zaten pamuk ipliğine bağlı yaşamım cehenneme dönüştü. Şefkatli, sevecen, yaşam iksiri ellerini arıyor ve değerini şimdi daha iyi anlıyorum. İçinde bulunduğum durumu ben bile kavrayamıyorum artık. Mantığım, düşünme sistemim iflas etmiş, dümensiz bir tekne gibi dalgalara kapılmış, yalpalayıp duruyorum. Batmaya razıyım, batamıyorum. Durmak istiyorum duramıyorum. Susmak istiyorum, susamıyorum. İnan ölmeyi bin kez isteyecek durumdayım. Seni ararken girdiğim bana yabancı diyarlarda battıkça aşkımızı da batırıyorum. Hiç kimseyi suçlayacak durumda değilim. Benim yeteneksizliğim, kararsızlığım, nane molla ruhum, öz güvensizliğim, güçsüzlüğüm bu duruma neden oldu. Aşkımız mutlu insanlara neşe kaynağı, eğlenilecek bir komedi haline getirildi. Tek umudum sensin meleğim. Adını duymam yeter bana. Adın ve sesin şimdiye hep rehberim oldu bize. Sana gel diyemem. Ne halde olduğumu ben bile bilmezken, senin de görmeni istemiyorum. Benim rehberim ol, pusulam ol, güneşim ol aydınlat beni, yaşam kaynağımsın, yaşama gücü ver bana. Sadece sesini ver yeter. Gerçek varlığını hissedeyim yeter bana. Aşkımızın soluğu, kalp atışları, yaşamı sana bağlı. Benimle birlikte aşkımızı da terk etmemişsen eğer, ses ver sevdiğim ses ver kurtaralım yaşasın.
Zeytin gözlüm, ceylanım bu mektupta özlemlerimi, sevgimin büyüklüğünü, arzularımı dile getirmedim, getirmeyeceğim. Bunları zaten biliyorsun. Hayatımın en zor anlarını yaşarken sana ne kadar muhtaç olduğumu anlatmaya çalıştım. Biliyorum öfkelisin veya nefret dolusun. Bu konuda ne diyebilirim ki. Haklısın demekten başka. Ben aşkı yaşayayım derken seni ihmal ettim. Daha doğrusu senin bana duyduğun sevgiyi küçümsedim, görmemezlikten geldim, güvenemedim. Şimdi kafamı duvarlara vursam ne fayda, yanıp tutuşuyorum. Aşkı mutlaklaştırdım, gereğinden fazla kutsadım. Aşkın aslının sevgi, muhatabının sevgili olduğunu, sevginin mutlak olması gerektiğini çok geç anladım. Sanırım sen de aynı hataları yaşadın. Yani sen kendi aşkını yaşadın, ben kendiminkini. Sen benim yaşadıklarımı bilmeden “gamsız” dedin, bense beni unuttuğunu kendine yeni bir dünya kurduğunu kabullendim, benden “göz hakkı” isteyene kadar. Ama senin durumun benimkinden farklı. Acıların sevgiyi değil aşkı mutlaklaştırdı sende ve sevgime inanmadın bu nedenle. Senin savaş dediğin aramızdaki soğukluğun en büyük nedeni de bu durum sanırım. Bu benim düşüncem, senin açından inşallah yanılıyorum. Ama benim açımdan durum bu utanarak kabulleniyorum. Şimdiye kadar, senin aşkına layık olamadığımı da itiraf ediyorum. Yaptığım hatalarla yarattığım yangınlar dışında, Senin bana duyduğun sevginin büyüklüğünü anlayamam, güvenememem en büyük hataydı.
Şimdi sana ilk kez yalvarıyorum sevgili. İş işten geçti deme lütfen. Ses ver. Aramızdaki “savaşa” rağmen bu güne gelen bu aşkın yaşamasından yanaysan eğer, ses ver yaşasın. Tekrar bütün kalbimle yalvarıyorum. İkimizin de yıpranmasına için için yanmasına neden olan bu “zemheri savaşa” son verelim. Elim eline muhtaç meleğim, yüreğim yüreğine muhtaç ve ben sana sırılsıklam muhtacım sevgili duy beni. Yalvarıyorum duy beni. Duy beni…
Seni kurumaya yüz tutmuş bir ağacın toprağını, suyunu, güneşini sevdiği kadar çok seviyorum sevgili. En kutsal değerlerimi sevdiğim kadar seviyorum. Hayatımın kadınını sevdiğim kadar, yüreğimin özlemi kadar, hasretim kadar, hüznüm, kederlerim, acılarım, arzularım, dualarım, aşkım kadar seviyorum. Seni taptaze, çiğ, saf ve doğal bir sevgiyle seviyorum, bütün kalbimle. Değerini bilerek, sana sonsuz güvenerek ve gerçek bir sevgiyle seviyorum her zaman olduğu gibi. Sevgine sonsuz inanarak, güvenerek, diz çökerek saygı duyuyor, senden özür diliyorum. Sevgime inanmanı ve güvenmeni umarak, tüm yüreğimle seni çok sevdiğimi tekrarlıyorum.
Sevgiyle kal sevgilim, aşk yoldaşım benim. A.e.o
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!