Saraç Yılmaz orfoz sever, kalkar sabah hale gider,
çekse Kerim, ayıracak, çoğu zaman da bulamaz.
Galon şarap yine çıkmış, fiyatı da uygunsa az,
bulursa bir gıcır lüfer, değmeyin keyfine akşam.
Sallanan tahta masada mönü oldukça sağlam:
Geldik bayram sabahı, yine mi kavga,
kim mi toplayacak balkondaki
asmadan sarmalık yaprakları?
Dizlerinin üzerinde battaniyesi
otururken televizyonunun karşısındaki
Sis çok önceleri vardı burda güneşten,
bak yine iki sarp kaya arasından göründü
ondan önce şarap kokan kentim,
ışıklar göründü ve bukleli saçlarıyla kardeşim.
Kovayı ters çevirmeyi beceremezdi kızım,
kumdan kale yapmayı, bak,
İlk frapeyi hangi kahvede içmiştik
Alibey’le Midilli’de? İlkgençliğimizin
o müthiş çetesinden sözediyorduk hatırlıyorum,
bir de ortak aşkımız Ayten’den.
Ayten’miş kahvecinin de kızının adı,
'Reşitpaşa'dan Çınaraltı Kahvesi
sakin bir yürüyüşle bir ömür sürer' derdi.
'Emirgan'ın çocukları yüzmeyi
otuzbeş metreden öğrenirlerdi.
Kilisenin kapısını taşlar,
peşlerinde zangoçlar, yokuşaşağı
Ateşböcekleri salınırken
uzaktan küçük tepelerden,
kente girdik yarasaların peşinden
deniz durmuş öylece sessiz.
Tekneler uzağında şimdi Midilli'nin,
Ne çok severdi beni dedelerim!
Yazları sırasıyla yanlarına giderdim:
Bir Emirgan'a, İstanbul'a, bir Uşak'a sevinçle.
Kucaklarından düşürmezlerdi beni hiç,
pamuk elleriyle tutarlar ellerimden, gezdirirlerdi:
yine sıkıntıyla oturuyordu
buğulu camın ardında
günlerdir yaptığı gibi.
Mavi çinko çaydanlıktan
yükselen ıslıktı en belirgin ses
Parkın önünden geçerken
her sabah onlar,
durup o tuhaf heykelin
altındaki adama bakıyorlar,
işte hayat biraz da böyle der gibi.
Otogarların yetiştirdiği
en iyi muavinlerden biriydi.
En iyi firmalarda çalışmış,
kanıtlamıştı kendini.
Kardeşlerinin içinde en sevdiği ablasıydı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!