Ey! Gecelerime
bir şaytan gibi girip
Günün doğuşunu
zamansızlığa teslim eden,
Tutkularımın izdüşümü
Saygısız kadın...
Esirindim senin…
ve özgürlüğümdün sen….
İpe sapa gelmez bahanelerimin,
Her biri yeni bir hataya gebe olan özürlerimin,
İsyankarlığımın ve saygısızlığımın biraz da
Belki de her ölümün zamansız oluşunun
Radyasyonla aydınlanıyor ütopik gecelerim.
Beta sen oluyorsun Gama ben!
Çok önemli değil aslında ne dediğim
Hiç’liğe kavuşmaya hasret sonuçta,
Kortizon destekli reklamcı hayallerim.
Gecelerin yitik yıldızlarına,
Yüzüne hasret bir dokunuşu vardı küçüklüğümün...
Kapının eşiğinde sek sek oynarken daha,
Muhtaçtım endamına o köşe başından dönüşünün.
İlk senin kaleminden öğrendim,
Gençliğimi kavurmayı yasak aşklarda
Soğuk namlunun ucunda,
Yaşamak için bir neden arar gibiydi…
Utanmışlığımla sevişirken kana bulanmış kirpikleri,
Maviyi istiyordu deniz gökyüzünden
Ve yeşili çalıyordu gözlerim gözlerinden…
Dokunuşuydu belki de yüreğime saplanan
Nereden geldi burnuma
Kafayı çekmiş gecenin uçuk kokusu? ...
Zamansızlığım su gibi akarken
Talihsiz düşlerimin morgunda,
Kulağımdaki bu dedikodu uğultusu? ...
Gerçi hala çözemedim ben:
Yürümekten korktuğunda insan
Karanlık yokuşlarında zamanın,
Tek çaresi kalmıştır erkekliğin
Ki o da kaçmaktır utanmaksızın...
Hani atarsın içine,
Kollarını açmış bekliyordur seni pişmanlık
Kırılganlığa soyunan gecelerin
Şairlere acıyan bir yanı vardır...
Öksüz perdeler misali
Kanar içindeki yara;
Eli rengarenk kalemleri tutupta
Yüreği bir aşkı kaldıramıyacak kadar güçsüz şairlerin...
Prangalar takılmış ayaklarına,
İsyankar ruhunu esir almış zincirler.
Gözün görmez,
Sesini kimse duyamaz.
Töre zindanında
Yöre yöre çürümekte bedenin...
Artık vakti geldi,
Bilirim...
Gitmek gerekli buralardan...
Gereksiz zamanlarda,
Kavrulmalı yitik aşkların ateşinde
Rüzgara karşı bir defter yaprağı kadar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!