Hâlâ Türk filmi izlerken ağlayabiliyorum, tüylerim diken, diken olabiliyor.
Her damlada insanlığımı daha çok seviyorum.
Önce kendime insanım kendimi alıp gidiyorum her yere.
Yalnızca kendime bağlıyım hayatta.
Bazen baş başa kaldığımızda yalnızlık koysa da tesellisi güzel oluyor.
Bir sigarayı paylaşıyorum kendimle dumanın yarısı bana yarısı kendime.
Balkonumu seviyorum.
Şehrin bir kenarında ışıklarını, yeni yapılan tramvay yolunu,
yıkarken kopardıkları ağaçları ve şimdi belki de buraya yazmasam
onlardan birinin bir parçasına yazıyor olacaktım.
Bilmeden kendimle kullanacaktım.
Parkın gece sessizliğini seviyorum.
Ben salıncakta sallanırken kendim sallıyor beni usuldan.
Dur hızlanma desem de nafile içimde biliyor aslında her hayırımda bir evet olacağını.
Keskinliklerden uzak körelmiş gibi kendimi kesiyorum canı yansın diye.
Çıkan kansa bende.
Kabuk tutmadan tekrar, tekrar başkaları yaralamadan unutmamacasına kendim kanatıyor beni.
Sonra tekrar yeşil bisikletim geliyor aklıma ilk binişim Fındıkzade de sokak arasında.
Ben selede bilmeden simidi tutmayı kendim arkamda hızla itiyor beni.
ilk öğretmenim soruyor Nurhan Kaplan kısacık boyu, güleç yüzü.
Haylaz olan ben değilim.
Kendim.
Bütün yaramazlıkları kendim yapardı bense seyrederdim dur demeden.
Hoşuma da giderdi hani.
Her ne kadar onun yerine dayağı ben yesem.
Zaman akmaya başladı.
Şaşkınım.
Su bile yanında yavaş kaldı.
Kum taneleri avucumuzda.
Avucumuz kumdan saat olmuş tutamıyorum ne bendeki zamanı ne de kendimden geriye kalanı.
Mevlevi bir dönüş başlıyor.
Her dönüşümde yok oluyor bir önceki sahne ve özlemler başlıyor gidenlerle.
Acılar kanamalar tekrar, tekrar durmak istiyorum perdenin birinde ben de oynamak istiyorum.
Yok olunacaksa bakın ben de varım bu da kendim.
Durmuyor merkeziymiş gibi dünyanın dönüyor, dönüyor.
Ve ilk beyaz geliyor.
Bazısı saçında tanışır benim sakalımda kendim dalga geçiyor yaşlandın diye.
O zaman anlıyorum hamdım oldum.
Artık dönmüyorum.
Onlar dönüyor ben seyrediyorum.
Artık konuşmuyorum da.
Onlar beni konuşuyor ben dinliyorum.
Artık sevemiyorum da.
Onlar seviyorum diyor.
Ne ben, ne de kendim inanmıyorum.
Biz tek değiliz farklıyız.
Ben usluyum o yaramaz.
Ben sabırlıyım o tez canlı.
Ben masumum o değil.
Ben safım o kirli.
Ben yazarken
O siliyor.
O yazarken bir de ben silebilsem.
Ben ona kıyamıyorum.
O uymuş zamana.
Acımıyor yeri geldiğinde, o da vuruyor.
Uyuduğu anlarda düşünüyorum da beni ben yapan aslında kendim.
O olmasa ben olmazdım.
O vurmasa başkaları vururdu hatta ondan da acımasızca.
Kalkamazdım belki ayağa.
O düşüre, düşüre öğretti bana ayağa nasıl kalkmalı, nasıl sendelerken toplanmalı.
Uyuduğu anlarda özlüyorum onu.
Ne yalan söyleyeyim uyansa da yine sataşsa diyorum.
Yine canımı yaksa.
Her dokunuşunda biraz daha bilgeleşsem, biraz daha olsam.
Terazinin iki kefesi gibi.
Ne ben onsuz, ne o bensiz olamayız asla.
Oluruz belki de.
Adam gibi adam olamayız bu dünyada.
Şans bu değil midir ki aslında neye yararsa adam gibi adam olmalar.
Hangi adam gibi adam tanımıştır ki kadın gibi kadını.
Hangi kadın gibi kadının hayatına girmiştir adam gibi adamlar.
Bir sürü nüshası varken adamların.
Olsun ben benimle mutluyum.
Kendimde var.
Yetiyoruz biz birbirimize.
Kadehi masada şerefliyoruz.
Ben zeybekte secde edip toprak öperken, o hızlanıp sekiyor daha bıçkın edasıyla.
Ne o toprak öpebilir, ne de ben bıçkın olurum.
Kendim olmasa ben zeybek’i nereden bilirim.
Tek başıma bir ben ile hayata nasıl yeterim?
Kayıt Tarihi : 10.3.2009 06:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)