19.. yılının altı haziran günü gelmişim dünyaya, tabi günümüzde
hala var olan ekonomik kriz, o dönemlerdede varmış ve zormuş hayat şartları. Rahmetli babamla hastanenin başhekimi arasında çıkan tartışmanın sonucunda atmışlar babamı ceza evine :) zor geçen bebeklik döneminin ardından çocukluğa geçmişim ve her çocukta olduğu gibi bendede başlamış patlıcan, prasa gibi sebzelerden mikrofon tutma sevdası, ama ben diğer çocuklar gibi şarkı söylemek yerine geveze bir çene ile çevremdekileri isyan ettirecek kadar konuşurmuşum. yıllar sonra gerçek mikrofonlar çekmeye başladı ilgimi ve ilk mikrofonla tekirdağda tanıştım sonra(1992-1997 arası tekirdağda yaşadım) izmire yerleştim ve burdada devam etti radyoculuk hayatım taki, bide siyasetin tadına bakayım diyene kadar sonra ne geldiyse başıma dilim yüzünden geldi defalarca yayın cezasından sonra baktımki onlar bana ceza vermekten, bende doğruları söylemekten vazgeçmeyeceğiz.... ozaman 'yeter Celal' dedim kendi kendime 'bisüre ara ver herşeye'... şimdilerde daha dingin, sessiz bir hayat seçsemde kendime, biliyorumki yine birgün tutacak mikrofon krizim :) şimdi tebessüm ediyorum o yaşananlara yıl 2009 ve hala devam ediyor ekonomik kriz o günden den buzamana kadar yaşananları derleyip topladım kafamda ortaya kocaman bi yaşayamamışlık çıktı... babamdan devraldım onun gerçekleştiremediği hayalleri şimdilik bi gelişme yok yarın ne olur bilmiyorum.... (bu arada babam iki ay yatmış ceza evinde)
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!