Zordur bazı çekmeceleri yeniden düzenlemek. Bir kere dağıtıverirsiniz bir şey ararken hızla. Sonra bir daha toparlanamaz gün boyunca. Bir güne sığdırmak kolay değildir çünkü seneleri. Öyle aceleye gelmez isteseniz de.
Çocuğunuzun çıkmış süt dişlerini yüreğiniz pırpır etmeden tek bir kutuya tasnifleyemezsiniz. Mavi boncuklu bir küpede çok eski bir tanıdığınızın o küpeyi size hediye ederken yüzünde oluşan ifadesini anımsarsınız. Bir kolye ucunu sizin için tek bir küpe haline getirmiş başka bir arkadaşınızın özel üretimini kulağınıza geçirirken, yüzünüzde muzip bir gülümseme belirir. Bu lüle taşı şeyleri artık takar mıyım kulağıma, takmalı mıyım, çok mu çocukça, çok mu seneler öncesinden? Ben artık ne kadar büyüdüm? Büyümek nedir? Bütün bu sorular öyle hızlı hücum eder ki zihninize; hâlâ elinizde lüle taşlarından gül motifleri, beyninizde çözümsüzlükler kalakalırsınız bir müddet.
Kullandığınız saatin kendisi eskidi. Kutusu niye hâlâ durur? Alır mısınız böyle bir saat daha? Saatteki dünya haritasının üstünde durduğu aynayı seçemez mi yine gözleriniz yıllarca; ilk defasında göremedi diye? Bir başka eşyada daha, bu şaşkınlıkları yaşatır mı size acaba hayat? Merak edersiniz.
Sonra tozlu çekmece altını süpürüp atacakken tam, fark ederseniz eski bir kol saatinin kopmuş bandını. O bant, size bazı yaşanmışlıkların yaşanmış olduğunun kanıtını sunuyorsa hele. Az daha süpürgenin çöp haznesine gidecekti. Yaşamınızın bir dilimini kayıp mı edecektiniz, gitseydi?
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
canlarımız acaba nesneler tarafından absorbe ediliyor mu, soğuruluyor mu diye düşündüm yazıyı okuduğumda..
nesnelere insan oluşumuzdan düşen iç hatıralara ilişkin daha evvel ben bir başka yazıda da sarsılmıştım
Evet unutamadığım bir öyküydü , Necip Fazıl'dan ESKİ ELBİSELERİN HAFIZASI ....
kapalıçarşıda elbise tanıtımı için kullanılan cansız mankenlerin gece olunca birbirleriyle yaptığı konuşmalara dayalı bir öyküydü..
nesne ve insan arasındaki sağırlığı delmek isteyen bir eda.. gerek bu yazıdan ve gerekse necip fazılın öyküsünden bana kalan intiba..
zamanın ürpertici yüzünü ortaya çıkaran bir eda ...
Çok iyi bilirim...Senin yaşadıklarını yaşamamak için,iki yıldır hiç açmadığım bir çekmece var.Sağlam yürek gerektiriyor, dediğin gibi.Oysa ki yüreğim, henüz hazır değil.Harika bir yazıydı.Sevgiyle kal.
Öyle güzel bir yazı ki.
Hepimizden birer öykü toparlamış. Aslında fazla.
Hangimizin yoktur, bir gün düzenlerim diye yıllarca kendi haline bırakılmamış çekmeceleri. Ve hangimiz sarsılmayız, biz gündemden çıkardığımız için anıları tek başına üstlenmiş nesnelerle yeniden karşılaşınca?
Kapı, dolap, pencere ve çekmece.. Bunlar gibi günlük yaşantıda her an elimizin altında bizimle yaşayan objeler. Marangozluk ve yapılış tekniği açısından açıklamaları mekanik. Ya edebi yönü...
Çekmecelerin içine hayatlar hapsolur, dokunmazsan öylece kalır. Bir gün lazım olur diye çekmeceye atılan nesnelerin aramalarda karıştırılma sesi hayatın ortak sesi gibidir. Bazıları ele alınır, bakılır kalınır. Hatırasında eski günlere giderek.
Bir bayan çıkıyor çekmeceler üzerine hayatı karıştıyor:)) Çekmecelere konulan kozmetiklerle ilgilenmek yerine:)))
Çekmecelerin konulduğu eşyaların yapısına göre aynen sandıklar gibi kendine özgü kokuları da vardır değil mi? Bazen bir eski dolap görürsün, çekmecesine açar bakarsın. İlk önce bir gazete serilmiştir. Gazetenin tarihe bakarsın eski çekmecedeki... Yıllar öncesinden kalmadır. Birden okumaya başlarsın o gazete sayfasını... O çekmecede sıkışıp kalmıştır eski gazetede yazılanlar.
Her nesneden yaşama dair nektarlar çıkaran kadınlar çoğaldıkça sağlıklı yetişecek kuşaklar da çoğalacak demektir.
Anıları not etmek, günlük tutmak ve onaları paylaşacağınız insanları seçmek elinizde.Ama gönüle düşenleri bir düzene koymak oldukça zor...
O kadar güzelliği,sevinci, hüznü, acıyı, bir sıra koymak zor zanaat.Bu çileli yolda size başarılar dilerim hanım efendi saygılarımla...Metin Topçu
keşke o çekmecelerden her açılışında mutluluklar çıksa da sık sık açsak.Kutluyorum..Saygı ve selamlar.
hiç bir çekmece, sakladığın gibi vermez, sakladığın şeyi...Aşklarsa asla saklanılmaz... Yunus Güzel
zaman çekmeceleri vardır. Petit Trianon olayı gibi. içinde kaybolmak istemeyiz ama yine de gizemin kendisi insandır ve güzel olanı da.. sonunda götüren sadeliğe
bu çekmeceleri sevdim
Kutlarım. çsıradışıydı. ince eleyip sık dokuyup tasniflemişsiniz çekmeceyi
güzel arkadaşım şiirlerini mi diyim düz yazını mı ya.. yok aslında diyecek bir şeyim de aslına bakarsan..
yahu sen nasıl bir yürek taşıyorsun ben anlamıyorum ki.. o şiirler.. o metin.. canım benim gene de bahsetmekten hoşlanacağını seziyorum.. şiir, dedim ama şiir yazmadığımdan yazı diye düzelteyim, aslında yazı denen şey insanın içini açıp pırtıklaması.. dolayısıyla senin içini bilmiyorumdur ama ciğerini bilirim dermişim:)))))))))))))))neyse cıvıtmiim,
senin içini hissediyorum şiirinde de onların göz kırptığını gördüm.. duyarlılık hat safhada.. cnm bnm.. daha fazla da objektif olamam.. bence her şeyde olduğu gibi samimiyet her şeydir..
o güzel, zengin yüreğinde bissürü yer ve insan var artık buna inanıyorum.. ben nerde nasıl duruyorum acaba.. renkli zakkumlarından koklayarak öpüyorum..
Bu şiir ile ilgili 15 tane yorum bulunmakta