Çoğu zaman her şeyin tersini düşünerek kendime yol ararım
Mesela; ışık mı karanlığı deler geçer, yoksa karanlık mı ışığı?
Çoğumuz ışığın karanlıkları deldiğine inanırız, doğru mu?
Fikir hareketlerine, sosyolojik hareketlere bakarım
Karanlık olgular, her zaman aydınlık olgularını delip geçmiştir.
Üç beş deli ortaya çıkar, çoğunluğun üzerine egemen olur
Sonra güya insanlık adına söylemlerde bulunur
Sevgiden, saygıdan söz ederek, insanları çıkarlarına kurban eder
Küçük bir azınlığının arzularına, kocaman toplumu siler geçer
Onun için önemli olan, küçük azınlığın, azgınca, özgür yaşamasıdır
Toplum ne düşünmüş, çoğunluk ne düşünmüş hiç önemli değildir.
Onlar üç beş kişi bir araya gelerek kararlar alırlar
Üç beş kişinin fikrini halkın fikri sayarlar
Kendi fikirlerini mahalle baskılarından daha çok
Halk üzerine baskı kurarak dayatırlar…
Ama felsefeye, söylemlere bakarsanız aydınlık, halkın mutluluğudur
Burjuvaya göre ise aydınlık, onların rahat, özgürce yaşamasıdır
Günah, sevap, iyi doğru, aile bağları kavramlarına bakmadan
Fütursuzca kimin eli kimin cebinde belli olmadan yaşamaktır
Onların yaptıklarını dile getirmek, kınamak, özgürlüklere müdahaledir
Böylesi bir karanlık, kimse farkına varmadan, aydınlıkları deler geçer
Yine çoğumuza sorsan geçmişte bu işler bu kadar rezalet değildi
Gerçekten öyle mi? Öyle inanıyorum ki, geçmiş bugünden beterdi
Mesela bugün on altı aylık askerliğe çok diyenler düşünüyorlar mı?
Erkek çocukları on altı yaşında evlendiriliyorlar, niçin düşündünüz mü?
Zira en geç on yedi yaşında çocuk salalar verildiğinde askere alınıyor
Bir gidiş o gidiş, hani giden gelmiyor hesabı askerlik başlıyor
Bugün on altı aylık askerliğe çok diyenler, dedelerinin babaları
Kaç yıl askerlik yapmış, nereleri dolaşmış, kaç savaşa girmiş biliyorlar mı?
Hükümran burjuva boğaz içinde sefa yaparken
Yumuşaklarıyla, sertleriyle birbirlerine caka satarken
Anadolu’nun çocukları, dünyanın dört köşesinde hayatlarını yitiriyorlardı
Vatan millet Sakarya hesabına, şehitlik, iman, hidayet hesabına
İstanbul’daki zevatın keyfi için, kanlarını akıtıyorlardı.
Barış zeytin dalına sembol olduğundan,
Güvercin kanadında uçurulduğundan
Büyük tanrılar çocuklarıyla savaşa katıldığından
Kahramanlık kelle koparmakla adam vurmakla eş sayıldığından
Bu yana geçen zaman içinde, ne kadar barış içinde yaşadık değil
Aksine ne kadar savaş yaparak, adam öldürdük, fetih yaptık hesabında
İnsanlığın erdemleri, kahramanlıkları dile getirildiğinden bu yana
Ben insanlığımı kaybettim, tarihteki arayışlarım sukut buldu
Zamanda arayışlarım yenildi, yok oldu, hayallerimle oynandı
Bir an için düşünün, bütün öğrendikleriniz yalan
Bütün kavramlarınızın tersi doğru, bizse kandırılan
Kahramanlar katil, fetihler adam öldürme, savaşlar hırsları bileme
Söylemler hikâye, ideolojiler, dinler, fikirler, felsefeler adam biçme
Ağzımıza aldığımız her insanlık sözünün altında kin kusma
İhanet saydığımız her şeyin altında, insanlığın dramı yatmakta
Tanrıları okuduğumda, Olympos’a, Himalayalar’a yerleşen tanrılar
Hepsi birbirinin benzeri, insanlarla evlenen, oynayan, savaşan tanrılar
Yerin üstünde, yerin altında, kan damarlarında dolaşan tanrılar
İnsanlar içinde dolaşan, sırnaşan, bir avuç teni kendine layık gören tanrılar
Tanrıyı insanda, insanı tanrıda dolaştıran fikirlerde savrulan tanrılar
Ölürler, doğarlar, yaşarlar, yerler, içerler, zıbarırlar, lar, lar, lar, lar….
Tanrılıktan başka her şeyi kendine yakıştırmış, takıştırmış tanrılar….
Tanrıyı okuduğumda kitabından ayrıcalıklı, insandan ayrı, insana hükümran
Yaratan, yediren, içiren, koruyan, gözeten, insanlar arasında eşitliği savunan
“Size yeryüzünde nimetler verdim, bolca yiyin için, ama israf etmeyin”
“Hiçbir insan diğer insan üzerinde egemenlik taslamasın, egemenlik hakkı Allah’ın”
“Kul kullara kulluk ettiği müddetçe öyle bir insandır ki o, insanlıktan çıkan”
“Yeryüzünde verdiğim nimetler bazılarınızın elinde dolaşan servet olmasın”
“Her insanın sorumluluğu kendisine aittir, kimsenin hesabı kimseden sorulmasın”
Denilmiş olsa da, insan tersyüz etmiş bütün değerleri, kölesi olmuş çıkarının
İnanan dinini tersyüz etmiş, Allah’ın ayetlerinden gayri yaşarken
Toplumcu çıkarına binmiş, bireyinin zevzekliğinde dolaşırken
Kapital üç beş kişinin arzularında kalem olmuş kaderleri yazarken
Tarih; kanı, ölümü, fetihleri, gücü, savaşları, matah bir şeymiş gibi kutsarken
Felsefeler, mantık, akıl, kalp yollarında, ne dediği belirsiz şekilde dolaşırken
Ben neyi düzgün düşünebilirim ki?
Hangi bilgide, sözde, gerçeği görebilirim ki?
En iyisi her şeye tersinden bakmak
Hainler kahraman, kahramanlar hain
Kan dökenler insan, barış yapanlar hayvan
Delilerin söyledikleri gerçek, akıllıların söyledikleri yalan
Değişmeyen tek şey, doğum, yaşam, ölüm, hayat bitecek
Sorulmayan tek hesap, güçlüyü, güçlüleri kim alt edecek?
Zaman değirmeni, un yerine, neleri eleyecek?
Hayattan kepek diye neler yeryüzüne dökülecek?
Un diye gökyüzüne hangi şeyler yükselecek?
Biliyorum cekle, cakla, bu işler asla bitmeyecek
Kim bilir insanlık gerçek diye hangi yalanları söyleyecek?
20.01.2010 - İzmir
Mehmet ÇobanKayıt Tarihi : 20.1.2010 00:14:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Çoban](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/01/20/cekle-cakla-2.jpg)
Saygılarımla
Mehmet Çobanoğlu
TÜM YORUMLAR (18)