Gece gözlü,
mâsum delişmenliğimle daldım kentin karanlık sokaklarına
hasretin gözleri sardı beni sımsıkı
saklandığım,kaçtığım âsiliğimden
köylü yanım ele verdi beni; saf…tertemiz…
künyem gibi sakladığım sevdamı çaldılar koynumdan
kaybolmaya adım adım yaklaştım;
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Hem çok sevmek hem 'çek git' demek gerçek bir aşkın yankısı olsa gerek. Güzel şiirinizi kutlarım.
Sayin Altunbas cok güzeldi büyük bir keyifle okudum.tebrikler.selamlar..
güzeldi keyifle okudum ve hüzünle tbrkler tam puan
Çığlık çığlığa bir hasret ve sevda var dizelerinizde,''git''derken bile kal der gibi yüreğinizin feryadı...Kutluyorum güzel yüreğinizi şair,sevgimle...
bu kadar acımasızlık karşısında,hala deli gibi seven bir yüreğin figanlarını duydum,hissettim adeta okurken.bunları yaşatırcasına dile getiren şair ve kalemini ayakta alkışlıyorum.saygıyla kalın efendim.
Gerçekten çok etkileyici çok güzel bir şiir, ruhumu okşadı, yüreğinize sağlık..
çok güzel...
saygılar...
Öykü tadında, tadı dağarcığımda kalan, okunası şiirinizi kutlarım,
künyem gibi sakladığım sevdamı çaldılar koynumdan
kaybolmaya adım adım yaklaştım;
başka başka ten kokularında,
başka başka gülümseyişlerde mâsumiyetimi
kestirdim saçlarımı zamanın makaslarında
siyah…kırçıl…beyaz beyaz döküldüler
söyle,neden bıraktın beni İntizar şarkılarında..neden..?
çözemedim…
başkası çözsün istedim beni “sensizlik”te…
kim bilir kaçıncı sabah yadırgı yataklarda uyanışım
yokluğunda kaçıncı yastığı yumruklayışım…
kayboldum…
kendi beynimin kıvrımlarında kayboldum
siyahî kent yuttu hayâllerimi
duyun…
bilin…
ben sorumlu değilim
sen
ve siyah kent
boğdunuz beni nefeslerinizde
çığlık yasak işkencelerde feryât ettim
kalbi atmayan rezil sokaklarda
tek kişi uyanmadı yardımıma
tek kişi dokunmadı ruhumun sözlerine
sızılar ve düşler içindeki çarpıntılarımı fark edemediler…etmediler..
benzin döküp,çatır çatır yakıyorum hayâllerimi
kına yak..!
........
bu kadar ah ettirenin ardından hâlâ yanan bir yürek !!! ... kutlarım kaleminizi :)
Gece gözlü,
mâsum delişmenliğimle daldım kentin karanlık sokaklarına
hasretin gözleri sardı beni sımsıkı
saklandığım,kaçtığım âsiliğimden
köylü yanım ele verdi beni; saf…tertemiz…
künyem gibi sakladığım sevdamı çaldılar koynumdan
kaybolmaya adım adım yaklaştım;
başka başka ten kokularında,
başka başka gülümseyişlerde mâsumiyetimi
kestirdim saçlarımı zamanın makaslarında
siyah…kırçıl…beyaz beyaz döküldüler
söyle,neden bıraktın beni İntizar şarkılarında..neden.
Beğenerek okudum şiirinizi ve sizi tebrik ediyorum.... öyle acı ki nasıl harmanladınız bu acıyı kara geceye , okurken acıdı yüreğim... bu duyguyu yansıtabilirilğinizi kutluyorum ve size saygılar yolluyorum..tam puan değerli şair arkadaşım.
NAZ.
Bu şiir ile ilgili 10 tane yorum bulunmakta