Olacak iş değil bu ama çok felsefedir;
bir tuhaf sevip, sevişmek!
Ne varsa bozuk, yaydan zemberekli
hüzünler gibi kalibresiz sarılmak birbirine.
Ama bizi hep böyle bozarlar.
Karanlık üzer mi üzer? Gülmeyen yüzü.
Hüzünde bir defa çekilen derstir bu;
dökülen köhne duygular
hasarlı gözümüz, duruşumuz.
Antik eski bir masaldan çıkmış
insanız değil mi? İnsanız ulan! ..
Giyilmedik beklentileriz işte!
Ne yani
dokularımız mı yalan?
Ama çokta tınlarız bunu.
Tınlarız biz!
Kalbin ne büyük düşman olduğunu.
Gün açar yeni zulümlere
hesaplı talanların verimi var!
İyi, karanlığın kefareti olmuş
nimette onun gözü mü var?
Ağlayan kimdir? Kimdir ey Tanrı!
Gülenler hep sana mı çalışır?
Yürüyen ordular demek senin
istediğin en güzel kullarmış!
Onun için kötüler hep yükseklerde
alçaklar bizim tüneğimiz olmuş.
Alçaklar bizim ey Tanrı!
Mezarlar bizim yurdumuz olmuş!
Gel, saray ve han kur üstümüze.
Cehennemi yık, yak bizi...
Kayıt Tarihi : 20.10.2015 01:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!