“Cebinde Taş Taşıyan Yolcu”
Bir zamanlar,
göğsünde eski çağlardan kalma bir yıldız parçası taşıyan
bir yolcu vardı.
İsmini unutanlardan,
ama yüreğinde kelebeklerin adını ezber etmişlerden…
Toprak çatlaktı,
gökyüzü sustuğunda insanlar toprağa küs kalırdı.
Ama o,
her sabah iki avuç ışık serperdi çatlaklara.
Çünkü bilirdi:
Tohum, karanlıkta öğrenir yeşermeyi.
Ve insan, acıda…
Yol alırken,
cebinde taşıdığı küçük taşlar vardı –
niyet taşları.
Her biri bir iyi dileğin mührüydü.
Biri sevgi,
biri vefa,
biri umut,
biri affedişin taşıydı,
ve biri ebediyetin suskun sırrı…
Yolu uzun,
soruları çoktu.
Ama sormadı.
Çünkü bazı sorular
cevaplandığında sihrini yitirirdi.
Gökyüzüyle konuşurdu bazen –
uçurtma salar gibi sözlerini,
rüzgârla anlaşırdı kelimeleri olmadan.
Bulutlardan harf toplar,
şiir yapardı sessizce.
Ve kalbinden dökülen her hece,
bir çiçeğe konan arı gibi sadeydi, samimiydi.
Gece olurdu,
vicdanı uyanırdı.
Kimi zaman bir gölge gibi geçmişinin izleri gelir,
çadırını delerdi.
Ama dönüp bakmazdı.
Dersini alır,
göğsündeki yıldızı biraz daha parlatırdı.
Bir gün,
bir dağın yamacında otururken
bir çocuk geldi yanına.
Çocuk dedi:
“Yüreğinde neden bu kadar kelebek var?”
Yolcu güldü,
ve dedi ki:
“Çünkü ağlamayı sevmeyen dualarım vardı,
onları uçururdum öylece avuçlarımdan göğe .
Ve çünkü,
her şeye rağmen,
insan çiçek açmalıydı , göğsünün tam üstünde”
#hay
#hay_hak
19 nisan 2023
Kayıt Tarihi : 21.5.2025 10:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!