Caz ve Çocuk -E- S'Onuncu Kitap 3.Nagant

Haldun Çağlayan
91

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Caz ve Çocuk -E- S'Onuncu Kitap 3.Nagant

1.

uyandım. kalkıp bir de baktım ki babam yok
gözlüğü duruyor, bir bardak suda takma dişleri
adı soyadı duruyor osman çağlayan
alyuvar sayısı duruyor saati duruyor babam yok
aradım her yeri kitaplar karıştırdım: yokoğluyok

2.

adım yok. adımı siliyorum nesnelerden, insanlardan.
bunu nasıl anlatabilirim? adım yok işte, yok ediyorum!
altı harfli adımı. sekiz harfli soyadımı.
önce a’yı. aptalın a’sı. arkadaşın aşkın aşkınlığın.
adım hldn çğlyn.
lezzetin ve leşin ve lirizmin l’si sonra.
doktorun dogmatizmin devrimin d’si.
umudun uzaklığın umacının u’su.
çocuğun çiçeğin çalgının ç’si.
nasılın neredenin nenin n’si. yalnızlığın y’si. haldun’un h’si.
ve yumuşacık g’si hiçliğin.
adım yok işte, adım yok şimdi.
bütün varlığımla seçiyorum yokluğu.
varoluşçu değilim, yokçu değilim. ne de marksist artist
brahmanist
siyonist mazohist anarşist realist eklektisist mistisist
pediatrist
makinist senarist merkantilist oportünist kemalist
haldunist
beynim yok. beynimi siliyorum defterden.
hiçbir şeye inanmıyorum.
hiçbirinize inanmıyorum.
yalanı siliyorum defterden. mutluluklarınızı, hüzünlerinizi.
oynuyorsunuz.
hep oynadınız, hep oynayacaksınız.

bütün oyunlarınızda oynadım. istifa ediyorum.

hiçbir şey yitiremez artık her şeyini yitiren.
artık tükenmek de yok.

3.

dokuz adam var ama. bir de kadın. biraz daha,
biraz daha kalabilirim bu yerde.
biliyorum, tektir milat. isa yalnız bir kez gerilebilirdi çarmıha.
çarmıh tektir.
çarmıhtaki insan tektir.
ne tanrı var orada, ne de kudüs’ün ruhu
dünya üçgen değildir, yuvarlaktır
yuvarlanıp gideceksin yaşarken zamanını

uzak şehirlerin kenar mahallelerinde, çığlık çığlığa ve donuk pazar günlerinde. kızgın kiremit rengi çatılar, kanayan bir gökyüzü. antenler, spikerler, frikikler, dırdırlar, çocuk ağlamaları, deterjan kokusu

yeşil biber beyaz peynir koyu külkedisi rakı

sen ey büyük şehirlerin küçük serserisi
ulan bir pazarımız var, demeden hiç kimseye
sen beni artık sevmiyorsun, demeden
iflah olmaz varoluşunla başbaşa
kendi sonsuzuna dek oturacaksın.
duvarlarında posası içli yaşantıların.
duvarları yumruklamıyorsun nicedir.
yalnızlığın yakasını bıraksan düşeceksin.

sen ey küçük şairim, aşkın çocuğum benim
genceciksin, inceciksin
önüne de ardına da bakmadan
lirini tıngırdatıp yürüyorsun ya şimdi
senin kadar şiirliydim bir zamanlar çocuk
tanrıydım da eskiden
gözlerimde dans ederdi bulutlar,
yağmurlar saçlarıma yağardı
oysa şimdi alıkoyan bir şey beni içimde
yorganlarımı koklamaktan.
tarihin şu hiçleyici kokusu.
en rezilinden bir kahkaha.
soluğumun büyüsü çocuk / büyülüydü soluğum /
durma aktı şeylere, kayıplara karıştı
yüz sayfalık bir ömür, esrimeler ve kösnü!
işte şimdi lirim yok
yok dilim, yok lirizmi günlerin
artık şiirler yazıp savuramam gökyüzüne
şiirler yazar beni, toprağa çeker

bu şiir de biterse ölürüm çocuk
bilirsin, çiviyi söker çivi
bilirsin, külli nefsin zaikat-ül mevt
bu şiir de beni öldürür çocuk

4.

ben bu şehre nasıl geldim?

belki bir tren. basbayağı bir tren. kasketli, bıyıklı adamlar.
başörtülü, suskun kadınlar. ahmet, mahmut, şerife
nüfus kağıtları. ilkokul diplomaları. askerlik belgeleri, evlenme cüzdanları, ikametgah ilmühaberleri, tapu kayıtları, aşı kağıtları, mahkeme ilamları, oy pusulaları, doktor reçeteleri, sabıka kayıtları, ölüm ilanları.

neden bu trendeyim?
bir adın olduğu için. annen, baban, soyadın, nüfus kağıdın.
bildiklerin, bilmediklerin. dostların, aşkların.
adım yok.
adın var, adın haldun.
haldunhaldunhaldunhaldun
anlamsız.
her sözcük kadar anlamsız.
yineledikçe anlamsız, anlamsız yinelenmese de.
ve sen sırf anlam için bu trendesin.
anlamsız olduğun için.
hayatın bir anlamı olmadığı için.
hayat anlamsız olmadığı için.

trendesin. bu yüzden haldun adın. bu yüzden yatıyorsun kadınlarla. bu yüzden noktalarını koyuyorsun harflerin, ıckıler ıcıyorsun, dusler kuruyorsun, sarkılar soyluyorsun, bacakların agrıyor ve bir sivilce çıkıyor yüzünde, ne halt edeceğini bilemeyişin bu yüzden, alışamadın yaşamaya bu yüzden bu şehirdesin

yenilmiş insanlar arasındasın
sevgisiz insanlar arasında
korkak insanlar arasındasın
yalan insan
kahpe ins
ölümlü
yitik yaşamasız

insanların yerine yaşıyorsun
yaşasınlar diye ölebilirsin,
sokakları yaşasınlar,
yaşasın sokaklar!

başkalarınınkine ulanabilecek bir öyküm yok ama!
geçmişim yok benim, bu nasıl şizofreni?
bir kuleye tırmanıyorum ağır ağır,
derin morlar dinliyorum hüzünlü maviler
kanım pıhtılaşıyor akıyor gözlerim
dinmeyen bir bulantı
uçup giden bir soluk, bir solukluk

tanrısız ve sanrısız yaşıyorum

ben bir tahta sandalyeyim
amma rokoko
ömrüm geçiyor önümden
oturuyorum
ben bir garip pencereyim
kafes arkası
artık örtük kanatlarım
çırpınmalar uçup gitmiş

sevişmenin çocuğuyum, küçük ölümün
zarlarımı delerek akan kuyruklu yıldız
mor doğmuşum bir sabah, çığlıksız
bir sabah ölümüyle öleceğim

şimdi tarihin bana ayırdığı bu kalbi gibi temiz sayfaya
ömrümde dolanırken nasıl hiçtim, tanrıydım yazıyorum
latin harfleriyle yazıyorum
su yazıyorum, hava toprak ve ateş
kan yazıyorum, nefes kağıt karanlık
leff-ü neşir yazıyorum anasır-ı erbaa
şiir yazıyorum, şiyir de yazıyorum
neşredilmeyecek nesirler, nesiller mesihler resimler yazıyorum
resimaltları yazıyorum, buzüstleri yazıyorum
yazdıkça kışıyorum üşüyorum düşüyorum
açlığa razı ağustos böceği
sözcüklere yapışmış bir kene
şarap kokulu tahtakurusu, orta sınıftan
ve ilk yangınlarda tutuşacak kağıtlarda varoluşun parlak izlerini bırakmaya çabalayan
ölümsüz sümüklüböcek
küçük, gösterişli, serseri, iğrenç

aynaya bakıyorum.

aynaya bakıyorum, bir yeraltı çalgıcısı
yüzyıllardır sesleri birbirine ulayan
belki buna yazgılı,
kanatlandırdığı seslerle uçan yeratltı
çalgıcısı.
bakırın parıltısı oynaşıyor yüzümde
parmak uçlarımda koyu bir ırmak.
hiç bitmesin bir gecenin solosu bu.
bitecek gecenin solosu.
ama solosu gecenin
ama gecenin solosu

aynaya bakıyorum.

aynaya bakıyorum, ayna bana bakıyor
ayna aynı ayna değil besbelli
kollarım uzuyor, büyüyor başım dönüyor
gülüyorum
ayna bana bakıp bakıp gülüyor
nereden tanıyorum bu sırrı ben
neden sustu o ırmak, o parlak pirinç?

dönüyorum: penisilin, alkol, lityum, nikotin
kanserle anginayla melankoliyle
bioritm mukavemet termodinamik
bir çingene falıma bakıyor metafizik
elime mi bakıyor ki yüzüme bakıyor
ben kimseye bakmıyorum artık, yalan mı
bilim biliyorum bütün fallarım ölüm

söyledim, dixi:
dönüyorum
ölümden

dengimde ölümü anlamlı kılamasa da içime gizlediğim bir totem olarak var eden neden.
ateşe iyice sokulup yakıcılığını özümseyerek dönmek serin sulara...
ancak böyle buz tutabilirdi ateş
ve bir gün yeniden çözülecek buz
sonsuza dek,

5.

gece.
“ büyük laciverdi bahçe ”
rüzgarda kavaklar, mezarlık ve dolunay
sokaklarda buz tutmuş kedi ölüleri

işte evdeyim yine evlerdeyim eldeyim

ne zaman bitti yemek? nasıl bir kez daha çarmıh? hala yaşıyor muyuz? her akşam aynı eve dönebilmenin rahatlığıyla dönebildik mi evlerimize? neden bir kez daha yalnız?
peki’ ya biten neydi? başlayan ne?

karanlığında boğuyor soruları gece
işte iç sesinlesin kendinlesin
kendi sorularına kendi yanıtlarınla
bir de çeliğin sesi gece boyunca
hızarlar değirmenler tanklar mı bilinmez
uykusuzları çıldırttığı rivayet,
aynalar bir de yıllardır tanıdığın
karşılıklı oturmanın ustası, uysal
bir de sabah ezanları, selalar
hem de senin şarkıların, gecenin şarkıları
her geceyi bitecekmiş gibi yaşayanlara
yaşlananlar, daralanlar, ağrıyanlara

v e ö l ü m s ü z i n s a n l a r / ö l ü m l ü t a n r ı l a r

6.

merhaba kalbim
şaşmaz saat, metronom
alabildiğine güzel
verebildiğine aşk

canım şiir ey,
ayağında salla beni ninni
düşler masallar anlat bana sevgilim

yalnızlığım teşekkürler
çarmıhına ger beni
seyredeyim dünyayı bu karanlık tepeden

hep bir eksilterek yazdım neden
varoluşum uçup gitmesin diye
ağlamamak için, çıldırmamak
gidiyorum, büyüdüm
ben bet sesli bülbülüm
gül susarken öten bülbül
gün doğarken susan bülbül

hoşçakalın şehirler
zamanım, teşekkürler
veda anne, selam baba
teşekkürler kadınlar kardeşler taşlar
ne güzeldi yüzleriniz, bu ne güzel desen kilim!
ve elveda çığlığım, sesim: sevgilim

Haldun Çağlayan
Kayıt Tarihi : 11.4.2007 13:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hanife Hande Haghgoui
    Hanife Hande Haghgoui

    Sanki bir hesaplaşma !...
    Kim galip kim malup bilinmez ama hayat böyle işte bazen,tavana yada tabana vurduruyor duygularımızı,alıp oraya buraya savuruyor acımasızca....
    Şiirinizde nefret,hasret,intikam,özlem,sevgi birbirine karışmış yumak olmuş adeta.Hem korku hem umut,yok olma duygusu,hiçlik....en kötüsü belkide !
    Değişik tarzda yazılmış,özgür dizeler okudum.Elleriniz yorulmasın,umut trenindeki yolcuğunuz da yolunuz açık olsun......
    Tebrik ediyorum,üzücü ama doyurucu ve düşündürücü bir şiir !.....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Haldun Çağlayan