Gönül sana hasret, göz seni arar
Dinlerim kendimi, içimde özlem
Çağlayanlar gibi, akar da akar!
Engin denizleri doldurur, elem! ..
Kaybolur kendimde, seni ararım
Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı sıralarda Türk Milleti maddi ve manevi yönden yorgun, bitkin ve bıkkın bir haldeydi. Vatanda yoksulluk, asayişsizlik, geleceğe güvensizlik had safhadaydı. Osmanlı Hükümeti bu durum karşısında tam anlamıyla acze düşmüştü. İtilaf devletlerinin tüm isteklerine boyun eğiyordu. İtilâf devletleri ülke topraklarını paylaşmak ve devletin bağımsızlığını elinden almak niyetindeydi. Osmanlı Hükümetinin böyle bir durumu bertaraf edemeyeceğini ve hükümetin aczini fark eden Türk Milleti, haklarını her türlü şekilde savunmak için bölge bölge milli teşkilâtlanma yoluna gitmek zorunda kaldı. Kuvai Milliye Teşkilâtları bu zaruret neticesinde oluştu, örgütlendi ve düzenli bir ordu haline dönüştürüldü.
Heyhat! ..
İstemem zilleti ve zulmeti! ..
Düşmana vuracağım yumruk
Vereceğim cevaptır:
Defol, ülkemden! ..
Bırak bizi kendimize! ..
1919 yılı Eylülünde İngilizler, işgal ettikleri Adana, Urfa ve Antep’i Fransızlara teslim ederek çekildiler. Maraş’ı da işgal eden Fransızlar civarlarındaki Ermenilerden yardım alarak halka çok ağır davranışlarda bulundukları için bu bölge halkı ayaklandı, örgütlenip, 1920 Nisan ve Mayıs aylarında Adana’yı kuşattılar.
Antep, Urfa; Maraş Savunmaları:
Mondros Mütarekesinden sonra Antep’te Cemiyet-i İslâmiye kuruldu, Sivas Kongresinden sonra, Anadolu ve Rumeli Müdafaa -i Hukuk Cemiyeti’nin Antep şubeleri, Antep’i işgal eden Fransızlara karşı şehir halkını mücadeleye davet etti.Fransızlar, Antep’ten takviye kuvvet getirmeye kalkınca, Şahin lâkaplı Teğmen Sait onları yolda karşılayıp, iki defa püskürttü, şehit olana kadar savaştı. Kılıç Ali Bey, Mustafa Kemal’in emriyle Antep’e gelerek, Kuvayi Milliye Komutanı olarak görev almış, bir yıl kadar Fransızlarla savaşmıştı. Fransızlar, Türk Mevzilerini altı ay kadar muhasara ettiler ama açlık, susuzluk ve cephanesizliğe daha fazla dayanamadılar. 7. Şubat 1921. Antepte sokak sokak savaşıp, pek çok Antepli şehit oluğu için Antep’e Türkiye Büyük Millet Meclisi Gazi ünvanını verdi.
Mustafa Kemal’in görevlendirdiği Ali Saip (Ursavaş) komutasında Kuvayi Milliyeciler, iki ay içerinde Fransızları memleketlerinden çıkardılar.
ADALETİN BU MU, LAHEY! ? ..
Lahey Adalet Divanı, Sırplar, Bosna'da on binlerce kadın ve çocuk, 8000’den fazla da erkeği öldürdüğü halde, Müslüman Türklere karşı soykırımı yapılmadığına, oybirliğiyle karar verdi! ..
Ey İnsanlık, Ey Kendisini Medeni ve Demokrat zanneden Avrupalılar, Amerikalılar! Nerdesiniz! ? .. Olanlardan haberiniz mi yok, yoksa Bosnalılar hakkında, Türk ve Müslüman oldukları için mi böyle bir karar karşısında dilinizi yuttunuz! ? ..
Kararan dünyamı aydınlatan ışık
Yaşam kaynağımsın
Her şeyimsin, bil!
Anlatabildim mi
Duygularımı?
Ciğerparem
Gel, gel beraber olalım! ..
Yürüyelim, birlikte! ..
Bırak o bağımsızlık
Sağ, sol hikâyelerini! ..
Müslüman birdir! ..
Daima bir kalacak! ..
Ey kardeşler! ..
Birlik olun!
Birleşelim, artık! ..
Görmez misiniz, düşmanı?
Sinmiş içinize, şeytan misali:
“Büyük Ortadoğu! ..
Camide namaz kılar
Bilmez, namazın farzlarını.
Kâbe’de tavaf eder
Bilmez, haccın arzını.
Şeytan mı taşlarlar
Mina’da
Mondros Mütarekesi’nden (30 Ekim 1918) hemen sonra, Batı, Güney ve Güney Doğu Bölgelerimizi işgale kalkan düşmanlara karşı milletimiz, yıllarca süren savaşların etkisiyle yorgun ve bitkin bir durumda iken, her türlü olumsuz şarta ve imkânsızlıklara rağmen, kanında bulunan vatanseverlik duyguları ile savaşmaya başladı. Her yaştan sivil erkekler yurt savunmasında askerlerle yan yana savaşıyor, kadınlar ve çocuklar da savaş meydanlarına cephane, malzeme ve erzak taşıyorlardı. Yurt savunmasında, bölgesel olarak savaşan Kuvayi Milliye, düşmana çok büyük kayıplar verdirmesine rağmen düzenli bir ordu halinde değildi, acilen düzenli ordu haline getirilmesi gerekmekteydi.
4 Eylül 1919 da toplanan Sivas Kongresi’nde bu durum görüşülmüş, değerlendirilmiş ve o zamanlar Ali Fuat Paşa, Batı Anadolu’daki Kuvayi Milliye Komutanlığına getirilmiş, Mustafa Kemal de cephedeki hareketlerden Heyet-i Temsiliye’nin haberdar edilmesini emretmiştir.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!