Bir saat kulesinin gölgesinde unutulmuş bir sır,
her akrep ve yelkovan dansında
biraz daha düşüyor zamanın girdabına.
Çatlamış bir aynanın önünde durur gibi,
kendimi seyrederim; kırık, eksik, yarım.
Yüzümde yol almış çizgiler,
her biri bir hikâyenin izini taşır,
unutulmuş, yarım kalmış,
şehrin paslı köşelerinde uyuyan
anılarla dolu.
Sokaklar, kelimelerin ayak izleri gibi,
sessizce saklar geceyi,
her köşe başında başka bir sır fısıldar.
Bir pencere önünde dalgın bir bakış,
geceye eşlik eden yalnız bir yıldız.
Kaybolmuş bir kervanın izini sürercesine,
ben de kendi yansımamın peşindeyim,
her adımda biraz daha kaybolan,
biraz daha eksilen.
Rüzgâr, bir eski şarkıyı taşıyor usulca,
unutulmuş bir masalın nağmesi,
bir çocuğun düşlerinde saklı kalan
umutsuz bir kahramanın sesi.
Ve ben o şarkının kıyısında,
tutunmaya çalışan bir sözcük gibi
düşüyorum boşluğa,
gökyüzünün gri örtüsüne çizilmiş
bir yarım ay misali.
Bir şairin kayıp defterinden düşen dizeler,
kâğıda değil, zamana yazılmış.
Her satırda bir başka deniz,
her denizde batık bir umut.
Bir sandalın sallanışı gibi,
sessiz ve huzursuz;
kalbim, gecenin ortasında
bir yıldızın peşine düşer.
Çürümüş bir ahşap kapının ardında
saklanmış mektuplar var,
okunmamış, gönderilmemiş,
yazılmamış cümlelerle dolu.
Ve ben her harfte biraz daha eksiliyorum,
bir yokuşun sonunda bekleyen
bir eski sevgili gibi,
uzaktan ama hiç dokunamadan.
Bir nefeslik ömrüm kalmış belki,
belki de bir nefeslik hasret.
Gözlerim, unutulmuş bir anının
peşinden sürüklenirken,
görmediğim yüzler, bilmediğim şehirler,
ve kendime bile anlatmadığım hikâyeler,
dökülüyor dudaklarımdan,
kırık bir mırıldanış gibi.
Geceyle konuşuyorum;
o bana susuyor, ben ona.
Her suskunlukta biraz daha derine iniyor
ve biraz daha kayboluyorum.
Bir gölge gibi, bir fısıltı gibi,
bir anı gibi;
zamansız ve tarifsiz.
Kayıt Tarihi : 23.9.2024 13:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!