ÇARŞAMBA ŞİİRLERİ

ÇARŞAMBA ŞİİRLERİ

Hülya Topçuoğlu

Yaklaşık bir yıldır diş ağrısı çektiğim halde bir türlü diş doktoruna gitmeye cesaret edemiyordum...Aldığım ağrı kesicilerle bir süre kendimi oyaladım durdum…Ama birgün baktım ki durum vahim ve acilen bir diş doktoruna görünmem lazım…Zira dişimde kocaman bir oyuk açılmış ve dilimle sürekli o oyuğun içini kurcalıyorum..Ben kurcaladıkça canım daha da çok yanıyor..Sonunda arkadaşım Aynur'un önerdiği dişçiye gitmeye karar verdim…Telefonu o açtı ve benim yerime bir saat sonrasına randevu alarak telefonu kapattı..Bir yandan da kıs kıs gülüyordu...Git bak çok iyi bir doktor diyordu ardından da …Neden gülüyorsun diye soracak oldum..Sen git de neden güldüğümü anlarsın …çok memnun kalacağına eminim diyerek bir kahkaha daha patlatmıştı…Bana bak dedim, sen bana bir oyun oynuyorsun ama şu an kestiremiyorum ne olduğunu…Ya bu diş doktoru çok acemi ya da kaçık biri …sen boş yere gülmezsin…Birden ciddileşerek, hiç kötü bir doktora ben seni gönderiri miyim…Sadece çok esprili biri de o yüzden gülüyorum…Hem oraya gittiğinde dişçi korkundan eser kalmayacak inan bana…'Tamam bakalım göreceğiz' diyerek randevu saatime yarım saat kaldığını fark ederek telaşla çıktım…

Adres Bağdat caddesi üzerinde Kızıltoprak semtindeydi…Cadde üzeri bir adres olduğundan bulmakta zorlanmamıştım…Zira o kadar büyük bir tabela asmıştı ki bir miyop bile rahatlıkla o tabelayı görebilirdi...Telaşla taksiden inerek heyecanlanmamaya çalışarak kendimi muayenehanenin kapısında buldum…O da ne.... Kulaklarıma inanamıyordum..İçerde sanki bir konser var gibiydi…Biri gitar çalıp şarkı söylüyordu…Kapının üzerindeki ismi bir kez daha kontrol edip, yanlış birinin kapısına gelip gelmediğimi kontrol ettim…İsim bana verilen isimle aynıydı…Aynur’un neden güldüğünü anlamaya başlamıştım..Bakalım içerde beni ne gibi sürprizler bekliyordu…Zili çalarak geriye çekilip beklemeye başladım…Fakat çalan gitar sesi ve eşliğinde söylenen şarkı nedeni ile zili kimse duymuyor, kapı açılmıyordu…Çaresiz şarkının bitmesini beklemek en akıllıca hareket olacaktı…Aslında güzel bir erkek sesiydi ve oldukça profesyonel bir şekilde gitar çalıyordu…Kısa bir süre sonra parça bitmiş birkaç kişinin alkış sesini duymak beni şaşırtmıştı…Hemen zili çaldım..Zira ikinci bir şarkıya başlamasından ve uzunca bir süre kapı önünde kalmaktan korkuyordum…Kısa bir aradan sonra kapı açıldı…Genç bir kadın kapıyı hafif bir tebessümle açarak…Hoş geldiniz diyerek beni bekleme odasına aldı…Otuzların başlarında oldukça güzel sarışın bir kadındı…Doktor bey az sonra yanınızda olacak dedikten sonra buzlu camlı bir kapıdan içeri girerek gözden kayboldu…Yaklaşık birkaç dakika daha orada öylece bekledim..Müzik sesi kesilmiş yerini dolgu aletinin vızıldayan sesi almıştı..Halbuki ben gitar sesini o sese tercih ederdim…İçerden kadınlı erkekli gülüşmeler, konuşmalar, kahkahalar duyuluyordu…Duyduğum bu sesler dişçi koltuklarında bağıran, çığlık atan seslere bir tezat teşkil ediyordu…Gerçekten ilginç biri olmalı diye düşünmeye başlamıştım…Yaklaşık on beş dakika daha bekledikten sonra bir genç kız, orta yaşlı esmer bir kadın ve elli yaşlarında bir beyin odadan gülümseyerek çıktığını görmek sıranın da bana geldiğini işaret ediyordu…

En arkada uzun saçlı, saçlarını arkadan bağlamış, kırklı yaşların ortalarında son derece güleç yüzlü ve iri yarı yakışıklı biri daha vardı…Beyaz önlüğü olmasa kimse onun diş doktoru olduğunu tahmin edemezdi…Oradan ayrılan insanlar bir doktorda değil de bir misafirlikten dönüyor gibiydiler…Hasta olan genç kız olmalıydı ki haftaya Çarşamba yine aynı saatte Burcu’cuğum diye seslendiğinde genç kız, gülerek arkasını dönüp evet anlamında ona el sallamıştı…Genç kızın dişçiden korktuğu için anne ve babasıyla geldiği, karşısındaki adamı gördükten sonra bu korkusunu üzerinden attığı anlaşılıyordu…

'Buyurun hanımefendi' diyerek beni muayene odasına davet ettiğinde yine korku nöbetlerim tutmuştu..'Hoş geldiniz…Şöyle buyurun' diyerek bana o güne kadar gördüğüm beyaz dişçi koltuğu yerine, hafif arkası yatan ve daha ziyade bir makyaj koltuğunu andıran pembe renkte, deriyle kaplanmış koltuğa oturmamı işaret etmişti…Duvarlarda en ünlü müzisyenlerin posterleri, sol tarafta sehpaya yaslanmış bir halde duran bir İspanyol gitar ve duvarda birkaç gencin ellerinde gitarlar bir konserde çekilmiş fotoğrafları ilk gözüme çarpan şeyler olmuştu…
..

Devamını Oku
Münevver Şenol

HASTANE ANILARINIM 3 ÜNCÜSÜYLE GELDİM
Evett gene bir çarşamba ve ben size hastahane anılarımla üçüncüsünü paylaşmaya geldim.Doktorum sabah aç karnına gel kan ve idrar tahlili
yaptırın yeni ameliyat oldunuz bundan önceki gibi bir daha enfekte olayı yaşamıyalım dedi.Eşim hastahaneyi hiç sevmez ben hep arkadaşlarımla giderim hatta bundan önceki ameliyatımda ameliyathaneden efekte kapmıştım dikişlerim tutmuyordu ve uyuşturmadan dikiyorlardı ben hep arkadaşlarım kim müsaitse onunla gidiyordum.Evet arkadaşım.-Sabah çok erken kalkamam sen git sıran yaklaşınca cebimi çaldır hemen gelirim dedi
Ben sabah sekizde parkinson ilacımı almam lazım en geç dokuza kadar dayana bilirim,saatler ilerliyor insanlar sırada ben yavaş,yavaş kasıldığımı hissediyorum doktorum bana -Beyine sayı sayarak kalk komutu vereceksin
derdi evet bende öyle yapıyordum ama şimdi hastahanenin sitresin den mi nedir oooo kaça kadar saydım tık yok,bir gence seslendim.-Oğlum benim elimden yutarmısın dedim sagolsun tutu ve ben kalktım yavaş yavaş gittim
baktım ki sıram yaklaşmış arkadaşımı çaldırdım yanımda oturan orta yaşı birisi -Yürümeyye de yürüyemmiyyon emme süsünden de geri gamamışsın
demezmi.-benim nerem süslü dedim -Baksene saçların da gode gode yanında tesettürlü eşide boş boş bakıyor bende -Bak senin hanım süslenmiş
..

Devamını Oku
Mehmet Deli

Zaman geçiyor eyyar
Kör karanlıklar ardında
Usulca sessiz ve çaresiz
Seni yaşat madan
Zaman geçiyor eyyar

Zaman geçiyor eyyar
..

Devamını Oku
Abdullah Çağrı Elgün

VİCDANSIZ 21 Mayıs 2008, Çarşamba

Yıllara çizgi çektim yeni gün doğar diye
Acı, mutsuzlukları, aşkımız boğar diye
Mevlâ’ya duadayım güneşi sağar diye

Böyle perişan bir hal görülmedi vicdansız
..

Devamını Oku
İhsan Altınışık

Terkederken düşünmedi
kendi ipini kendi çekti
mutlu günler dururken,
mutsuzluğu istedi.
Sevda gemisine binmedi
acılara kürek çekti.
Belki bunları düşünmedi
..

Devamını Oku
Kadir Çıplak

Kumral sabahlar,
Her yanımı saran sorumsuz telaş
Buluyor karşılığını
Ayakizlerimin mağrur esnekliğinde

Sesimdeki kamaşma
Yetmiyor yüreğimi saklamaya
..

Devamını Oku
Veysel Kızlarkayası

Özlemlere gark oldum atamam ki içimden
Nadide aşk bahçemden dermez miydin gülümden?
Sen deseydin verdiye vermez miydim ömrümden?
Hüzünlere dalarım sen düştükçe aklıma


Söyler misin seneler anılardan ne kaldı
..

Devamını Oku
Yusuf Kemal Çetin

Sen benim canımdan bir parçasın.
Sana zarar vermek istemiyorum.
Duygularım ve sevinçlerimde baharımsın,
Hayatıma açıyor beni çoşturuyorsun.
Seninle Mutlu Yaşıyorum.....

Sen benim sevgimden bir parçamsın.
..

Devamını Oku
Saim Güngör

Herşey değil tozpembe
Çarşamba ve perşembe
Her gün, her gün işkembe
Doyup beslenmek ister

Çalış sâim sen durma
Başı yastığa vurma
..

Devamını Oku
Tuğrul Pekel

İki Can Var Yan yana


İki can var yan yana,
Biri sen diğeri ben.
Unutur mu adam seni

..

Devamını Oku
Yusuf Kemal Çetin

Hayellerim bir gülüstan kadar güzel,
Ama birşeyleri yeniden yaşamak için,
Güçsüz bir beden var,
Gücenmişlik var hayata.
Şuanki hayatımı bir andız gibi yaşıyorum,
Kokulu ve acı gibi.
Arsız düşüncelerim yok hayata ait,
..

Devamını Oku
Tuğrul Pekel

ESER YILDIZ


Ezberimdesin her halinde
Seni unutmam ne mümkün ola ki
Ellerinin sıcaklığını taşıyorken yüreğimde.
Ruhuma kelepçe vurduran sen.
..

Devamını Oku
Tuğrul Pekel

Söz verdim ağlamayacağım



Söz verdim ağamayacağım.
Akmayacak göz yaşlarım.
Gidişin dünya ile vedalaşmam, olmayacak.
..

Devamını Oku
Tuğrul Pekel

Elveda Derken


Bir fotoğraf çektirmiştik,
Haydarpaşa garının önünde.
El sallarken denize.
Beş kişiydik. İkimizi saymazsak.
..

Devamını Oku
Tuğrul Pekel

Kaderimsin

Aradığın erkek,
Olmasam da,
Aradığım kız olduğunu,
Kabul etmesen de,
Sonsuza kadar,
..

Devamını Oku
Ender Akyüz

yirmi beş haziran çarşamba
rakip ise sözde güçlü almanya
ah o yan hakem o hakem varya
millilerimize garezlenip aldı oltaya

ey hakem balıkmı avlıyorsun
yoksa kendine bir kızmı tavlıyorsun
..

Devamını Oku
Fatma Pampal

Anı defterimin sayfalarını karıştırıyorum.Mazinin unutulmaz günlerinden birine dalıp gidiyor bakışlarım.Ve kapı aralığından başını uzatmış gülümsüyor bana,utangaç çocukluğum.
Ağzından çıkan her kelime saçlarımı okşar gibiydi. Bağrına basan sözlerle, hüzün haritalarını yok edip mutluluk atlasının içine çekiyordu ruhumu.Pırlanta gibi kalbi,taşı sıkıp suyunu çıkaran bileği vardı.Yetime,öksüze uzanan fedakarlığın yüzde birini kendine yapıyor muydu acaba? Gönüllerde ki sultan, dualarda ki aminde onun içindi.Geceye fenerdi gözlerinin fosforu.Karanlıkları yırtar korkunun anasını ağlatırdı.Babamın gözlerinin rengi maviydi.Hangi tonu bilmem ama mavi mavi baktıkça huzur denizinin derinliklerinde kaybolurduk.El değmemiş mercanlardan keşfedilmemiş incilerin doğumuna şahit olur,vurgununa doyamazdık yakamozun.Tılsımıyla sonsuz güven içinde karşılardık şafağı,yarını ve yarından sonraki uçurtmaları…
İsteklerimize hayır diyememişken,gerçekleştiremedi de babam.Belki ezikliğini çekmiştir,söz verip de yapamadıklarının.Hatırlıyorum da rüyalarımı süsleyen o çok istediğim bisikleti sınıfımı geçtiğimde karne hediyesi olarak alacaktı.Ama ‘‘kırmızı kar yağınca’’diyordu.Tavuklar tüyünü dökünce de ver elini İstanbul.Hep beraber ablamın yanına götürecek ti bizi.Hiç kırmızı kar olur muydu? Tavuklar tüyünü ne zaman,hangi mevsim dökerdi? ..Çocuk aklı işte,umutlanırdık.Ne çabuk da dalardık hayal denizine.Şimdi hasret gemisinin güvertesindeyim.Dalgalar dokundukça duygularıma hatırlıyorum.Meğer çocukluğum talih kuşunun kanatları arasındayken zamansız uçup gitmiş alışık olmadığı iklimlerin çatısız yuvasına.
Güzellikler varsa bu sofrada,tatları senden kalma.Ruhumun soluduğu mutluluğun tarifi yok,adı mı sevda.Özlemin her geçen gün arttıkça yüreğim yüreğine bir kez daha düğümleniyor.İsyan etmeyi bilmeyen dilim bombalıyor dağları.Firar etmek istiyorum,gurbetin aşılmaz duvarlarından.Varsın yakalasın bizi çile,göz yaşı bekçileri,razıyım.Sudan sebeplerle arasınlar üzerimi.Bulsalar da,onlar anlamaz ki senden bana kalan mirasın değerini.Yeter ki ecel kirpiğine dokunmadan son kez görüp ellerinden öpeyim.
Olsun baba… Sen yine de görme yüreğimin damarlarından akan tazyikli kanı.Dön öteye! ..Şayet bastırırsan yaramın üzerine o en güzel sözleri,kalmaz bende sızı.Yarınlarımız için,biraz daha dikkat edersen sağlığına asla kanamaz bu yara.
Hep yanımda ol,gurbet girmesin aramıza ve konuş benimle baba.Sen konuştukça ben susarım,bıçak açmaz ağzımı.Bil ki suskunluğum çiziyor ömrümün bozkırlarına sevinç çiçeklerinden kalma renkleriyle gökkuşağı resmini.
Şimdi zirvesindeyim yaşanmamışlıkların.Bisikletimde oldu, son model arabam da.Ama bir simidi ikiye böldüğümüz günlerin tadını bulamadım hiçbirinde.Meğer babam,çocukluğuma içirmiş de en tatlı balı,şerbeti kırıntı paylarıyla katık etmişim bu günlere…
..

Devamını Oku
İzzet Kocadağ

Her yanım sırılsıklam, açtım sana bağrımı,
Bu yürek yangınını, söndüremedim yağmur!
Dağıtamadım gitti, başımdan efkârımı,
Ne dediysem gönlümü, kandıramadım yağmur!

Yine sokaklardayım, baş açık yalın ayak,
Sanki bir serseriyim, hele şu halime bak.
..

Devamını Oku
Müjde Uzun

Bir sevda masalıydı,bitmesi gereken.
Masal...gerçekleşmeyecek olan.
Belki de bi ihtimal...
Ama herşey yalan oldu,Hayaller de yalan!
Sevginin yüceliğini bilemedi,
Sende görmek istemedin bi zaman.
Şimdi yüreğin soğuk sularda,
..

Devamını Oku
Necmi Ünsal

Kendimi seyrettim dün gece gökyüzünde.
Ateş ateş sardı yıldızlar bedenimi.
Şimşekler, nazikçe bu derimi yüzün de,
Bulutlara sorun ağlama nedenimi!

Yüzünü astı ay, hüzünlendi benimle.
Sarmaş dolaş oldu kapkara bir bulutla.
..

Devamını Oku