Orhan Pamuk son bir haftada bizi yordu, oysa ne güzel ne kolay yaşayıp gidiyorduk, alkolsüz içkiler gibiydik yada zilzurna sarhoşmuş gibi, Galatasaray, Fenerbahçe, şike iddiaları, Deniz Seki hanımefendinin aslında evlenip boşandığı, Gafurun pijemaları, Oryantal star, Tülün, Caner… Bunu laf sokmak için söylemiyorum, bende bunların kıyısında köşesindeydim. Fakat konuştuğumu sandığım bu müthiş dilin Orhan Pamuk yorumuyla aryasını dinlemek benide yordu. Yazıyla uzaktan yakından az çok ilgisi olan her hangi birisi olarak coşkumu, sevincimi bambaşka boyutlara sürükledi. İnternet kablomu koparıp atmak istedim, tv kumandasını hiç hatırlamayacağım bir yere saklamak, cep telefonumdan uzaklaşmak, son 2 yıldır sabırsızlıkla okumamı bekleyen ve benim görmezden geldiğim kırkın üzerinde kitabıma yönelmemi sağladı. Tembellik edip daha derin, daha insancıl ve daha yaratıcı bir eğilim içine girip, yaşadığımız şu son bir haftaya bir kez daha bakma zahmetine katılsak. İnanın bir çoğumuz böyle düşünmeye başlar. “Türk milletini aşağıladı” deyip işin içinden sıyrılmak, bir futbol maçı sonrası “topa ayağının içiyle vursa gol olurdu” demek kadar basit, emek gerektirmeyen zavallı bir yaklaşımdır. Adama sorarlar 45 dakika boyunca Türk dilinde bütün dünyaya seslenmiş ve 49 dilde bu dilin edebiyatını, bu dili konuşan insanların sancısını, sevincini yaymış bir yazarın, bu dili konuşanları aşağılaması mümkün müdür? her şeyi bir tarafa bırakalım, varsın böyle demiş olsun “Bir milyon ermeni öldürüldü” Peki biz buna cevap olarak Orhan Pamuk’u ret etmek yerine, şu kadarda Türk öldürüldü demek daha akıllıca olmazmıydı? Çernobil gibi bir şeydir bu o dönem ölüm vardı ve çok insan öldü. Bu bölge ne yazık ki tarih boyunca ölüm tarlaları gibi, sadece kendi sınırlarlımızı kastetmiyorum, Ortadoğu dahil, burada insanlar ölmek zorundaymış gibi kanıksandı. Burada ölecek olan insanların nasıl ölmesi gerektiği düşünülerek yeni silahlar tasarlandı. Bu silahlarla birbirimizi öldürmeye devam ediyoruz. İçinde yaşadığımız yüzyılın şehitlere gereksimi kalmamıştır. Hiç kimse bana 20 yaşında bir delikanlının ölmekte haklı olduğunu anlatamaz. Hiç olmazsa şu kadarına olsun isyan edemezmiyiz, İYİDE NEDEN ÖLENLER HEP VAROŞLARDAN, NEDEN HEP TAŞRA MEZARLIKLARINDA ŞEHİT MEZARLARI” İstanbul boğazının her iki yasına şöyle bir bakın, Kaç tane Samsun’un Çarşamba ilçesi eder? Peki Boğazın her iki yakasındaki insanlar nende şehit olmuyor? Neden hep küçük kasabalar, köylerdeki başörtülü bizim analarımız şehit analarıdır? Bu kürklü teyzeler evlatlarını domuz derilimi doğuruyor neden? Daha çok ölmenin daha çok onurlu olduğunu savunmasak artık. Sahtekarlığın kendimizi kandırtmaktan başka hiçbir işe yaramadığını bilsek. Hitler dünyanın en vahşi, en korkunç yüzüydü, günümüz Almanya’sının saygınlığına gölge düşürmeye yetmedi. Osmanlı bizim en ilkel yanımızdı, nüfusun yarısı diğer yarsının hareminde cariye olarak sürdürdü hayatını, neyiyle öğünüyüm? Matbağayı bu topraklara sokmayıp, yazlı metinden yoksun bir tarihimizin olmasıylamı? bende “padişahım çok yaşa” kalmadı, sizlerde de olmadığını biliyorum. Yeter ki içinde halen yaşamakta olduğumuz dönemin insanı olarak tadına varmasını bilelim. Nasıl ki Orhan Pamuk babasının bavuluyla öğünüyorsa, bende benim babamın her defasında beni dersten kaldırıp “Bizim köyden memur çıkmaz git bak bakalım öküz samanını yiyor mu” deyişinin hesabını sormalıyım. Uzun yazıları okuma alışkanlığı olmayan bir topluma uzun yazılar yazmak okunmamayı da göze almak demektir. Bu kadarını göze alamadığım için kapatıyorum. Teşekkürüler Orhan Pamuk, teşekkürler sana konuştuğum dili bana annemin “oğlum nerdesin” deyişi kadar içten samimi bir tatta olduğunu bir kez daha gösterdiğin için.
..
CANLI TELEVİZYON PROGRAMINDAYIM
Saygı değer gönül dostlarım, Mümün Uluç beyin sunuculugunu yaptıgı Kanal Avrupadaki,
27.10.2010 Çarşamba aksamı 19:00 – 20.45 arası Kanal Avrupa stüdyolarında canlı olarak yayınlanan Anadolu Diyarı programına stüdyo konuğu olarak davetliyim sazımla ve sözümle sizlerle buluşacağım inşallah,bu vesile ile tüm gönül dostlarımız davetlidir, kanal frekansları alttadır, Avrupa saatiyle akşam yedide(19.00) Türkiye saatiyle program akşam saat sekizde(20.00) başlayacaktır.selam ve dua ile...bu arada facebook.com dan bana ulaşmak isteyen gönül dostlarım için linkim..
http://www.facebook.com/profile.php? id=100000853394764
..
Ama yine de saat üçü geçmesin..
Sen de geçme.
İkiye kadar yolun var.
Yarın pazartesi.. yarın salı yarın çarşamba..
..
14 Ekim Çarşamba, bugün hicri yılbaşı,
1437, yeni yılın ilk başı…
Kutlayayım istedim evde tek başınayız,
Kâğıt helvamla çayım, yiyip kutlayacağız…
Rab’be şükürler olsun ta bugünlere geldik,
..
Sabır: acı, zorluk, haksızlık ve başa aniden gelen üzücü olaylara dayanma gücüdür. Bir üzücü olaya telaş ve feryat etmeden yaklaşmak ve sıkıntının sonuna kadar tahammül göstermek bir insanlık bilincidir.
İnsanın bu dünyada her an her şeyle karşılaşması muhtemeldir. İsyan ederek olaylara yaklaşmamız zararımızı daha da artıracaktır. Huzur ve esenlik için işte burada ortaya sabır çıkmaktadır. Kötüye karşı direnmek nefsini yönetmek insanın kendi öz görevi olmalıdır. Sabrın sırrı benliği olgunlaştırır. Yaşam sürprizlerle doludur, kimi mutluluğunu kaybedip hüsrana uğrar, karşı taraf istemese de onun hasret ve özlemiyle yanar, tutuşur, işte bu anda sabır ateşiyle yürekte pişer çekilen acılar ve ıstıraplar. Ayrılıklar yaşayabilirsin, bunu kendine elem ve çile yapıp hasreti, özlemi kucaklarsın. Sigara ya da içki ile paylaşırsın belki de, hiç birisi ilaç değildir bunlara, çözüm hiç değildir. Olayları sorgulamalı insan, nedenleri, niçinleri bilmeli, kendi payına düşeni ders almalı ve sabretmeli. Korku ve endişe üzerine yuva kurulmaz, ulaşılmaz isteklerin hasretini çekenler önce öz eleştirinizi yapınız. Yaşamın gerçeğinden hareket ediniz. Hiçbir insan ebedi değildir bu dünyada, hiçbir güzellikte hepsi gelip geçicidir, işte burada erdemli olmak çıkar ortaya, kemale ermek, nefsini terbiye etmek, gerçeklerden uzaklaştığınızda hayal âlemindeki yollar sizi üzecek yollardır. Amacını öğren, gözlerinin istediğini değil, gücünün yeteceğini kucakla, ağır taşlar kaldırırsan altında kalabilirsin. Düşün ve duygudaşlık yap, onun yerine kendini koymayı dene, bir işe veya insana ruhunla ve yüreğinle bak, pozitif bak, ondaki değerleri iyi tanı, yoksa sonucunda kendini teselli edemezsin, sabır hiç edemezsin. Ulaşmak istediğin hedefi tanı, bu sevgili olur, iş olur aş olur, aşk olur, sevda olur fark etmez. Bir adım sapmadan hedefine yürü eksileri ve artıları iyi tart, ışığı sen ver karşıdakinde arama, yolunu hiç şaşırma, birini seveceksen başka gönüllere uçma arı misali bal toplama, yolunu şaşırıp elindekinden de olabilirsin. Değer ver insana, test et yola çıkacağın insanı, kalbine bir ortak arıyorsan yudum yudum özümse, içtenliği kat sevgine, ışığı ol, güneşi ol sevgilinin, acelecilik insanı üzüntü ve pişmanlığa götürür, her insanın bir değeri vardır bu değeri ölç ve değerinden fazla değer verme, yoksa yanarsın. Kişiyi anla ve tanı ne istediğini bil, kendinin de ne istediği çok önemli, örtüşmeli yaşananlar, tuzaklar vardır yaşam boyu, sinsi tuzaklar, tanıyamazsın insanı, gizler huylarını ve öz amacını, tedbirli ol, sabırlı ol, ama mutlaka bir gelecek umudun olsun. İnsanları nankör eden hırslardan uzak dur. Bir gün bu taşıdığın bütün güzelliklerin ve gençliğin ağır ağır tükendiğinde anlayacaksın ki, tüm yaşamının sabır olduğunu. Öfke ve zarardan uzak bir gün yaşamanız dileği ile, yaşamınız boyunca karşınıza uyum sağlayacağınız ve mutlu olacağınız insanların çıkması temennilerimle, hayatı dolu dolu yaşayın.
Yavuz Bayram Çalışkan 27 Ocak 2010 Çarşamba İstanbul
..
Dondurmacı geçmedi mahalleden bu sabah..
Birinden iki diğerinden bir derken, beş kuruşu anca bir araya getirdiğimiz halde, adam başı iki kuruştan toplam on kuruşluk dondurmayla bizi sevindiren adam yoktu piyasalarda.. Çocuktuk belki, dondurma da güzel şeydi hani; lakin alışmıştık o yüreği güzel insana.. Neredeydi, ne olmuştu, çocuk aklımızla anlayamıyorduk.. Ve anlayamadıkça, bir gün bu anlamsız kalabalıkta kaybolacağımızı hiç ama hiç bilmiyorduk..
Bizim mahallenin insanı alıştı mı bir şeye vazgeçmesi zordur.. Yan komşu çamaşırını hep salı günü yıkar, salı günü yıkadığını çarşamba ütüler, çarşamba ütülediğini perşembe dolaba dizerdi.. İnanın hep böyleydi.. Yeşil renkli apartmanın oturanları arabalarını bir türlü doğru-dürüst parkedemezlerdi; çünkü alışmışlardı gelişi-güzel nefes almaya.. Bakkallın üstündeki evde oturan adam, sigarasını hep başka bir yerden alır; ama karısı her gün öğle saat ikide o bakkaldan iki ekmek alırdı.. Ama hep iki ekmek; hep saat ikid, ne bir eksik ne bir fazla.. Çünkü herkes alışmıştı sanki her bir şeye..
Elli kere kovulduğumuz halde, her gün aynı evin önünde top peşinde koşturur, ve her gün o aynı azarları işitir,kovalanır; kovalandıkça kaçardık ama hiç bir zaman korkmazdık insanlardan.. Taa ki büyüyene kadar..
..
Yıllar önce bugün,
21.12.77 doğum günün.
Günlerden Çarşamba,
Saatini bilmiyorum ama
Sefalar getirdin dünyama.
Senle olmak varya,
Denktir cennette olmaya.
..
1- Yasak bir aşktır,
Yaşanmaması gereken.
Ne varki yaşandı bir tanem.
(PANİK / ENDİŞE / VE KAYGI)
..
Duyuru
Tohum gibi umut olan
Arttıkca bereket olan
Toplamayla çarpmayınan
Sonucu Dost Şeref çıkar
..
Hüznü kuşanmış karalı kalbime
İnce ince dökülen yaşlara
Sebebi sen olan
Somurtkan suratıma
Bir çare göstersene...
05.09.2012
Çarşamba
..
Bir ilişkiye başladığınızda asla ve asla içinize kuşku düşmemeli, yoksa yoldan çıkarsınız, güvenmeli ve inanmalısınız. Birlikte yaşanmışlara bakıp keyif alın, özümseyin ve özden bakın değerlere, sonuna kadar yürüyün, asla geriye dönmeyin, eski defterleri karıştırmayın, dökmeyin tozlu rafları.
Uğruna emekler verdiğimiz ilişkilere asla ödün vermeden yaklaşmalıyız. Hayaller kurarak sonuca gidemeyiz. Kurgular hayal kırıklığı yaratacaktır. Gözyaşlarınızı döktüğünüz aşklarınıza ve kalplerinize bir kez baksak ne görürüz? Adı bile hatırlanmayan, onsuz yaşanmayan sevgililer şimdi kimlerle ve nerdeler? Sesleri nerede, neden gittiler bilir misiniz?
Aşık olmak andır, yaşanan andır, sonrası değil, ilk an ilk bakışta olur her şey. Ön yargılı yaklaşmayalım ilişkilere, peşin hükümlü olmayalım, başkalarının birlikteliği için koşullar veya sınırlamalar koymayalım. Her insanın hayatı kendinedir. Kaygıları da kendileri düşünmelidir. Biz değil, seyredin ve sonucu görün, sadece onu değerlendirin. Aşkta ilk giden akıldır, yürekte peşinden gelir, düş kırıklıklarını gözlerimize yaş olup getirmeden beklentilerimizi anlamalıyız ilişkiden, yoksa koşar gelir ayrılık. Aşkın doyumsuz denizi çağırır bizleri kim mutluluğu aramak istemez ki? Kendimizle yüzleşmeliyiz sonuçlarına katlanmalıyız yoksa sizleri bekleyen uzun süreli yalnızlıktır. Kimse göze alamaz. İnsanların beklentileri çok farklıdır, yaşam penceresi her insana farklı açılır farklı kapanır. İnsan sahip olacağı değerin kıymetini ömrünce bilmeli ve anlamalıdır. Yoksa umuda bile hasret kalırsınız. Özenmeden sevin, sevginizi gösterin, hırsı, nankörlüğü, ihaneti asla yolunuzda yanınıza almayın. Çıkarlara dayalı aşık olmayın, olmuş gibi yapmayın. Yalnızken olan mutsuzluğun sevgilin varken umuda neşeye dönüşmüyorsa bil ki seçim yanlıştır. Yaşamınıza bakın bakalım hiçbir şeysiz misiniz? O zaman anlayın ki kendi girdabınızda kaybolacaksınız. Yaşam nedir diye sorsalar.
Derim ki ‘’ Yüreğindekilere ve ruhundakilere sahip çıkabilmektir ilk önce de yaşadığın aşka…
Yavuz Bayram Çalışkan 13 Ocak 2010 Çarşamba 22.38
..
Akşam! .......
Her akşam! ..güneşin,
Vuslat! ...halini.
Seyrette! ...anla! ...
Yalnızlığımı! ......
31/09/2005-Çarşamba
..
Bir kuş var gönlümde,
Gönül evinden vurulmuş.
Yaralı, öylece yatıyor.
Ve bir el bekliyor,
Sarması için yaralarını.
..
Hafta
Haftalar geçiyor, güzel günlerim.
Giden mazi olmuş, bir bugünüm var.
Pazartesi günün, iple çekerim.
..
Pazar, Pazartesi, Salı
Çarşamba bitmiş değil henüz
Perşembe belki diyorum hani! ..
Cuma'ya bağlı umutlar
Cumartesi gelsin görsün: Halimi
Gardiyanlar misali
Nasıl beklediğimi! ..
..
Günlerin pazarlığı var pazarda
Salıyı alana Çarşamba bedava
Pazarlar pazarlık dışı
Pazartesiyi atlayana
Bir çırpıda Cuma
..
Kapalı kapılar ardındaki sesler cezp etti bugün beni,
Baştan çıkardı çığlıklar.
Koştum durdum karanlık sokakta,
Bir oraya bir buraya.
Kediler bile yoktu ortalıkta,
Ama ben sokaktaydım kapalı kapılar ardında.
..
Yıllardır yetmedi mi bana ettiğin kıygın?
Gerçek alemden yana hiç kalmadı mı kaygın?
İki dünyanın birinde hesap vereceksin,
Beni geç, yaratana da mı kalmadı saygın? ...
3 Mart 2010 Çarşamba 09:00
..
Bir çarşamba sabahı dedi ki; HADİ UYAN;
Anan bir, BABAN DOKUZ DOĞURDU,
Bayram etti; Ağlamanı, ÇIĞLIĞINI DUYAN,
Seni; ATEŞLE, KANLA, ACIYLA YOĞURDU! ...
Adına, ADINA BESTE YAPTI,
Sevgini, AŞKINI DESTE YAPTI,
..
Sabır: acı, zorluk, haksızlık ve başa aniden gelen üzücü olaylara dayanma gücüdür. Bir üzücü olaya telaş ve feryat etmeden yaklaşmak ve sıkıntının sonuna kadar tahammül göstermek bir insanlık bilincidir.
İnsanın bu dünyada her an her şeyle karşılaşması muhtemeldir. İsyan ederek olaylara yaklaşmamız zararımızı daha da artıracaktır. Huzur ve esenlik için işte burada ortaya sabır çıkmaktadır. Kötüye karşı direnmek nefsini yönetmek insanın kendi öz görevi olmalıdır. Sabrın sırrı benliği olgunlaştırır. Yaşam sürprizlerle doludur, kimi mutluluğunu kaybedip hüsrana uğrar, karşı taraf istemese de onun hasret ve özlemiyle yanar, tutuşur, işte bu anda sabır ateşiyle yürekte pişer çekilen acılar ve ıstıraplar. Ayrılıklar yaşayabilirsin, bunu kendine elem ve çile yapıp hasreti, özlemi kucaklarsın. Sigara ya da içki ile paylaşırsın belki de, hiç birisi ilaç değildir bunlara, çözüm hiç değildir. Olayları sorgulamalı insan, nedenleri, niçinleri bilmeli, kendi payına düşeni ders almalı ve sabretmeli. Korku ve endişe üzerine yuva kurulmaz, ulaşılmaz isteklerin hasretini çekenler önce öz eleştirinizi yapınız. Yaşamın gerçeğinden hareket ediniz. Hiçbir insan ebedi değildir bu dünyada, hiçbir güzellikte hepsi gelip geçicidir, işte burada erdemli olmak çıkar ortaya, kemale ermek, nefsini terbiye etmek, gerçeklerden uzaklaştığınızda hayal âlemindeki yollar sizi üzecek yollardır. Amacını öğren, gözlerinin istediğini değil, gücünün yeteceğini kucakla, ağır taşlar kaldırırsan altında kalabilirsin. Düşün ve duygudaşlık yap, onun yerine kendini koymayı dene, bir işe veya insana ruhunla ve yüreğinle bak, pozitif bak, ondaki değerleri iyi tanı, yoksa sonucunda kendini teselli edemezsin, sabır hiç edemezsin. Ulaşmak istediğin hedefi tanı, bu sevgili olur, iş olur aş olur, aşk olur, sevda olur fark etmez. Bir adım sapmadan hedefine yürü eksileri ve artıları iyi tart, ışığı sen ver karşıdakinde arama, yolunu hiç şaşırma, birini seveceksen başka gönüllere uçma arı misali bal toplama, yolunu şaşırıp elindekinden de olabilirsin. Değer ver insana, test et yola çıkacağın insanı, kalbine bir ortak arıyorsan yudum yudum özümse, içtenliği kat sevgine, ışığı ol, güneşi ol sevgilinin, acelecilik insanı üzüntü ve pişmanlığa götürür, her insanın bir değeri vardır bu değeri ölç ve değerinden fazla değer verme, yoksa yanarsın. Kişiyi anla ve tanı ne istediğini bil, kendinin de ne istediği çok önemli, örtüşmeli yaşananlar, tuzaklar vardır yaşam boyu, sinsi tuzaklar, tanıyamazsın insanı, gizler huylarını ve öz amacını, tedbirli ol, sabırlı ol, ama mutlaka bir gelecek umudun olsun. İnsanları nankör eden hırslardan uzak dur. Bir gün bu taşıdığın bütün güzelliklerin ve gençliğin ağır ağır tükendiğinde anlayacaksın ki, tüm yaşamının sabır olduğunu. Öfke ve zarardan uzak bir gün yaşamanız dileği ile, yaşamınız boyunca karşınıza uyum sağlayacağınız ve mutlu olacağınız insanların çıkması temennilerimle, hayatı dolu dolu yaşayın.
Yavuz Bayram Çalışkan (Şiirhan)
27 Ocak 2010 Çarşamba İstanbul
..