Öyle maksut düşüncelere verdim ya kendimi
en taze zamanlarda bıçkın arzulara kapılıp.
Her düş tatlı bir su gibi ferah geldi ya içime
ne gerçeği gördüm, ne anladım şu dünyayı.
Bugün Ağustosun 23'ü saat 21.29, ay batmış
göğün yüzü çarşaf gibi karanlık mı, karanlık.
Ve öyle bir tuhaf ve tedirgin ki yüzüm
içim batmış, binlerce geceden daha eski
yıkımlara müessir aydın çağlar da
asır asır ölmüş, milyon kere doğmuş biriyim!
Hani, çarelerin çağrısı ey ulu gün!
Bugünle yarın arasında durur ya mahşerim!
O kutlu yerde beni saçıp savuran
sevgiden içeri, katlimden yukarı
vacip midir bu her çekilen çile?
İnsandan ayrı, insan mı tutarsın?
Ey eşitliği batmış aldatma makamı!
Sahiyse bu gördüklerim şayet
can yanmış! Senin derdin kime!
Kimleri sayarsın, üzülürüm!
Her garabete beni şahit mi tutarsın?
Öyle maksut düşüncelere verdim ya kendimi
en taze zamanlarda bıçkın arzulara kapılıp.
Her düş tatlı bir su gibi ferah geldi ya içime
ne gerçeği gördüm, ne anladım şu dünyayı.
Bu kırgınlığın kara sularında yüzmek;
limansız olmak var acı bir ömürde.
Ağladığım her gün için batırdığın ay'ımı
kaldırdığın gün ışıklarımı sayarsın.
Ben, ömrümde her gün boğduğun nefesi
helal etmem o kutlu cennetine.
Sen, öldür öldür dirilt at şu dünyaya beni
çarmıhlara indir, çağlara esirge.
Kayıt Tarihi : 23.8.2015 22:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!