Saat gece yarısı ve onun odasının penceresinde hala ışık vardı, ışık tül perdesinin arasından zifiri karanlığa doğru gülümseyerek yayılıyordu.... muhakkak günlüğünü yazıyor veya ders çalışıyordur diye düşündüm. Epey zamandır ayrı kalmış onu görmemiştim. Camına taş atıp dışarıya çağırıp veya kapısını çalıp kapıda görürü görmez ona doyasıya sarılmak arzusu duymama rağmen ne yazık ki yapamıyordum.
Çocukluğum haricinde gençlikdeki yıllarım boyunca huzur bulamadığım bir ortamda ayağına palanga vurulmuş bir mahkûm gibi yaşarken o karanlık hücreye benzeyen yaşantımda bir ışık gibi belirmişti. Babamın iflasıyla maddii imaknlarımızı yitirmemiş olsaydık. Belki bende bambaşka bir durum da olurdum. Bu yaşta el kapılarında çalışmaya başlayan babam ve her akşam küçük yaşta argın yorgun eve gelen ben bu ezikliğin altında eriyen bir anne işte buydu evimizin durumu...
Birçok arkadaşım, yaz tatilinin tadını tatil köylerinde ve deniz kenarında doyasıya çıkarırken, ben Rumeli İşkembecisinde bir garson yamağı komi olarak çalışırken bir sürü insanın hakaretine maruz kalıyordum. Bende okumak öbür arkadaşlarım gibi ellerimde kitaplarım okula gitmek, geceleri ders çalışmak isterdim ama çalışmak evime bakmak babama destek olmak zorunda olduğum için maddi imkânsızlıklar buna mani oluyordu...
Karanlık bir geleceğimi düşündükçe çaresizlik içinde kıvranıyordum.. Onu çok seviyordum ama sevmek neye yarardı “- Atalarımızın İki gönül bir olursa samanlık seyran olur -” sözü hiç aklımdan çıkmıyordu.. Oda seviyordu belki beni ama bambaşka bir insan olarak biliyordu lokantada çalışan bir garson yamağı komilik yapan biri olarak bilmiyordu.
içimde infilak saati!
yasak baktın nikotin sıcaklığıma,
bir sigara daha yaklaşıyor bahar...
ellerin yanında değil,
gemiler kalkıyor avuçlarından
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta