Kerata hovardanın tekiydi. Bir kızı gözüne kestirdi mi ne eder eder tavlardı. Kız tavlama sanatı isimli bir kitap yazmayı bile düşünüyordu. Ta ki başına aşağıda anlatacağım olay gelene kadar.
Bizimkisi Mc Donalds’da hamburgerine yumulmuş mideyi doldurmaya çalışırken arada bir de kolasını yudumluyordu. Bunları yaparken de gözü her zaman ki gibi çevrede güzel bir kız var mı diye aranıyordu. O sırada kapıdan bir genç bayan girer. Yaşı 20 desen çok, 18 desen az, yaptığı makyajla kendisini daha da güzel gösteren, üzerinde pembe bir T-şört altında beyaz bir etek ama öyle bir etek ki beli incecik ama etek aşağıya doru indikçe bollaşıyor. Ayaklarında ise yüksek ama ince ökçeli pembe bir ayakkabı giymiş. Öyle bir yürüyüşü varmış ki bizimkinin tabiriyle, o yürürken çevredeki erkeklerin güm güm eden kalp atışları salonda yankılanır olmuş ya da bizimkisine öyle gelmiş imiş. Hiç kimse gözlerini ondan ayıramıyor hatta bazı bayanlar eşlerini çimdikliyor bazıları ise “Ben bunun hesabını evde sorarım” dercesine tehditvari baş sallıyorlarmış.
Tabii bizim Don Juan’in gözünden de kaçacak değil ya. Tam hamburgerini ısıracak, hamburger ağzında ısırdı ısıracak ama ağzı açık donup kalakalmış. Bir süre öyle sanki tren seyrediyormuş gibi bakan Don Juan nasıl olduysa kendine gelmiş. Kendine gelir gelmez de yemek tabağını aldığı gibi soluğu bayanın masasında almış.
Önce genç bayana arkadan yaklaşarak parmaklarıyla genç bayanın omuzlarına dokunur. Genç bayan gayri ihtiyari döner bakar.
Andıkça
Ne zaman seni düşünsem içim ürperir,