25 Temmuz 1975 yılında Mersin’de doğdu. İlkokulu Mersin Aliye Pozcu ilkokulunda, ortaokulu Mersin Dumlupınar lisesinde, lise yıllarına geldiğinde ise lise 1 dönemini Mersin Hacı Sabancı lisesinde okudu. Cansel ışık, ticari ilimler akademisinden mezun olan sigorta müfettişi bir babanın ve ev hanımı bir annenin üç çocuğunun ortanca olanıdır. Şair, 1995 yılı 1 Nisan tarihinde evlilik yaptı, 1996 yılında bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Bilgisayar dünyasının yenilikleriyle tanışan şair; geçmişi 1240 adet olan şiir ve düz yazı çalışmalarını acı bir tecrübeyle Çernobil virüsüne kurban verdi. Bilgisayar dünyasında teknik bilgiye sahip olmayan şair, bu hırsla bilgisayar ve bilişim sektörüne atıldı. Uzun bir süre teknik servis ve bilgisayar bakımı yaparak geçimine katkıda bulunurken, yine yetinmeyip kendini web tasarım, grafik ve fotoğrafçılık dalında yetiştirdi. Şair; geçmişte bir Çernobil virüsüyle onca çalışmasını kaybetse de yeniden yazmaya başlayarak şiirlerinin büyük bir kısmını dijital ortamlarda, antolojilerde bir araya topladı. Çernobil virüsüyle kaybettiği onca şiirinden sonra, ilk yazdığı şiirinin adı "MANYAKAŞKINGELİNİ" olduğundan ötürü dijital ortamlarda bu ismi ve "Magdelinay" ismini kullanıcı adı olarak seçti. Şairin düz yazı çalışmaları ise "Magdelinay'ın Sızıntıları" adı altında halen dijital ortamlarda kendi kişisel sayfalarında yayınlanmaktadır. Manyakaşkıngelini diyor ki; “Yazmak, kurtuluş direniş, hasılat, hareket, sahiplenmek, kısaca kendimizi ifade etmek olduğu için ben kendimi ifade ederken insanlığın içinde nefes aldığımdan dolayı insanlığa da yazarak sahip çıkmaktan onur duyan acizane bir kulum. “
Eserleri
Şairin piyasada kitap olarak yayınlanmış hiç bir eseri yoktur.Esas hedefi bütün şiirlerini bir kitap halinde toplayarak okuyucularına sunmaktır.
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...



-
Samet Gürtay
Tüm YorumlarHayatınız ve şiirlerniz beni çok etkiledi sizi yeterince tanıdıgımı düşünüyorum zaten akıp giden zaman sizi unutturmaya yetmedi (UNUTULANLAR UNUTANLARI ASLA UNUTMAZLAR)
SAMET GÜRTAY