Ölüm, usulca uyanıyor uykusundan,
Bizi çepeçevre saran sinsi kuytusundan,
Bir canavar haykırıyor dağlara...
Eteklerinden ateş cayır cayır,
Maziyi kavururken intikam hırsıyla,
Sen şimdi hangi yabancı ellerde,
Bensiz, yapayalnız ve çaresiz,
Uykusuz geceler boyu ah çekip,
Gözyaşı döküyorsun Canmânâm.
...
Pas tutmuş kapı kilitleri gıcırdarken,
Mutlu sabahlar ile hayal kurardık.
İğde dallarına yuva yapmış serçeler gibi,
Yeni bir hayatın izlerini kovalardık.
...
Deniz kıyılarında yârin hayalini iç çekiyorum.
Şu köşebaşındaki simitçi çocuk beni ne anlar,
Gül satan teyzelere bakmıyorum.
Çünkü sepetlerinde benim yârime verecek,
Ne bir çiçek var,
Ne de dilinde umut bağlayacağım,
İki güzel sözcük.
...
Yaylalara çıkıp içimdeki yangını söndürmek istiyorum.
Ama nafile!
Sol yanımın şu yanar acısını,
Ne yaylalar ne de yollar alır artık.
Belki aynı şehirde nefes alıyor oluşumuz,
Veya kuytu karanlık bir sokakta karşılaşırız ümidi,
Bir nebze dindirir.
...
Gözlerin gecelerime doğan ışıktı, güneşti,
Rüyasız uykularım senle güzelleşti,
Ama şimdi ne uyku tutuyor beni,
Ne de sen rüyalarıma geliyorsun.
...
Papatyalara sormuyorum seni, sormadım da,
Son yaprağına hiç ihtimal vermedim.
Hem sen papatyaları değil gülleri seversin.
Gül ancak bir güle yakışır.
Ben konmak isterim gülümün gönül kafesine,
Feryadımı duyar mı ola?
Sesime kulak verir mi?
Bilirim kanar her yerim.
Ama senden gelen cefaya da sefaya da razıyım.
Ben memleketimi özledim.
Benim memleketim merhamet kokar,
Aşk kokar,
Sevgi dağıtır,
Şefkat saçar etrafına.
Huzurum,
Sürûrum,
Limanım,
Canmânâm...
Resul Torun
Kayıt Tarihi : 18.10.2023 22:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!