Kapıyı açıp içeri girdi ve kapıyı ayağıyla iterek kapattı. İçerisi karanlıktı. Işığı yakmak için düğme ararken ayağı takıldı. Az kalsın düşüyordu. “ Allah kahretsin nereden yanıyor bu ışıklar? ” diye bağırdı. Elindekileri yavaşça yere bıraktı. Sonra karanlıkta el yordamıyla
ışık düğmesini arayarak buldu ve ışığı yaktı.
“ Hele şükür yakabildim” dedikten sonra yere koyduğu poşet ve kağıt torbayı alıp somyanın
üstüne koydu. Poşete bakıp “ Amma da ağırmış lanet.” Diye söylendi. Poşetin içini dikkatlice
boşalttı. Çıkarttığı şey bele sarılan bomba düzeneğiydi. Yavaşça somyanın üzerine yayarak
koydu. “ Hey be yarın sen patlayacaksın, ben de kahraman olacağım. Bütün örgüt benimle
gurur duyacak. Kahraman olacağım.” Dedi demesine ama yüzünde korku ile ağlamak arasında bir ifade vardı.
Pencereyi açtı ve sandalyeyi çekip pencerenin önüne oturdu. Hava çok sıcaktı. “ Ağustos ayı
hep böyle sıcak mı olurdu” diye söylendi. Terliyordu. Pencereden esen hafif rüzgarla serinlemeye çalıştı. Pencereden gökyüzüne baktı. Yıldızları seyretti. “ Ben yarın bombayı
patlattığımda kaç yıldız kayacak, en büyük katliamı ben yapacağım. Hayat duracak. Dünya
televizyonları benden bahsedecek. Örgütün sesi bütün dünyaya duyulacak. Kahraman ola-
cağım.”
“Acıktım” diyerek somyanın üstündeki kağıt torbayı aldı. İçindekileri çıkardı. İçinde hamburger ve kola vardı. “ Ulan bu mu benim son gecemde yiyeceğim yemek.” Diye
söylendi. “Bari bir çay olsaydı, üçte siyah zeytin, biraz da peynir. Nerede anamın güzel
yemekleri. Açım ama canım bunları yemek istemiyor. “ dedi ama istemeyerek önündeki
sehpanın üzerine hamburger ile kolayı koydu. Hamburgerden aldığı ısırık ağzında çoğalıyordu. Koladan yudumladı ama yutamıyordu.
“Korkmuyorum, kimseye acımıyorum. Görevimi yapıp kahraman olacağım. İntihar ederken
en fazla insanı ben öldüreceğim. Ortalığı kana bulayacağım. Bütün dünya benden bahsedecek. niye korkuyorum ki, kahraman olacağım. Şehit olacağım. Cennete gideceğim.”
“ Tamam biliyorum masum insanlar ölecek ama ben de öleceğim. Sonunda başaracağım.
Büyük adam olacağım. Kendimi babama da ispatlayacağım. Dövdüğün aşağıladığın oğlun
bak ne yaptı dedirteceğim. “
“Zeynep, Zeynebim seni çok sevdim. Ama sen beni babasından korkan, dayak yiyen zavallı
zannettin. Yarın sabah bombayı patlattığım zaman benim ne kadar cesur olduğumu öğrene-
ceksin.”
“Sıcak, çok sıcak ter içinde kaldım. Korkumdan değil, korkmuyorum. Sıcaktan terliyorum.”
Gecenin ilerleyen saatlerinde havada hafif bir serinlik olur. Sıcak ve korkunun verdiği sıkın-
tıyla pencereye biraz daha yaklaşır. O esnada pencereden bir kuş içeriye girer. Kuş gecenin
karanlığında aydınlığa doğru uçmuş kaybolup yuvasını arayan Arap Bülbülüdür.
Arap Bülbülü insana çok çabuk alışan bir kuştur. Öyle ki başını okşayıp bir lokma yiyecek
veren insana serenatlar yapar. Başına, omzuna konar. Onunla bütünleşir. Sevildiğini bilirse
kovulsa da gitmez. Sığınır.
“Gitsene kuş manyak mısın? Ne işin var burada. Hadi git” diyerek kuşu pencereden dışarı
çıkarmaya çalışır ama başaramaz. Kuş panikle uçup duvardan duvara çarpar ama bir türlü
pencereyi bulamaz.
“Anladım kuş sen dışarıya çıkamıyorsun, hadi gel karnını doyur. Ben bu hamburgeri yiyemiyorum. Karnım aç ama canım istemiyor. Gel sana yedireyim.”
Kuş gelip dizine konar. Kuşun başını okşar, kuş kaçmaz, ona serenat yapar. Hamburger
ekmeğinden küçük bir parça koparıp kuşa yedirir, kuş iştahla yer.
“Niye geldin be kuş. Bu benim son gecem. Ne güzelsin. Sesin o kadar güzel ki. Hadi git,
özgürlüğe uç.” Derse de kuşu dışarıya göndermek istemez.
Kuşla bakışır, anlamaz, anlayamaz ama kuş la arasında sihirli bir duygu oluşur.
“Sen de benim gibi yalnızsın, kim bilir belki anneni, babanı da bilmiyorsun. Sevdiğine
kavuşamamanın ne kadar acı olduğunu bilemezsin. Sen kuşsun, kanatların var, uçarsın.
Özgürsün, dilediğin yere konarsın. Git kuş, hadi git, ben yarın sabah öleceğim. Git öz_
gürlüğü yaşa.”
“Git kuş, defol git, ben yarın sabah öleceğim. Eceline susama defol git.” Diye bağırır ama
kuş gitmek istemez.
“Allahım bu kuşu sen mi gönderdin.? Nimet mi yok sa bela mı? “ diye bağırır.
Ölümüne saatler kalmıştır. Kuşun sevgi dolu ötüşünden çok etkilenir.
Farkında olmadan kuşla dertleşmeye başlar.
“Biliyor musun kuş ben yarın sabah öleceğim. Ölürken de insanları öldüreceğim. Sen hayat dolusun. Senin dünyanda sevgisizlik yok. Benim dünyamda var. Ben annemin yemeklerini
özledim, annen seni gagasıyla besledi. Ben annemin yemeklerini doyasıya yiyemedim. “
“Annemi, babamı kardeşlerimi doyasıya sevemedim. Boş ver sevsem ne oludu ki. Onlar beni
seviyorlarmıydı ki, bilmiyorum, bilemiyorum. Ya onlar belli etmedi, ya da ben anlamadım.
neyse ne önemi var. Şu halime bak oturmuş seninle konuşuyorum. Sen ne anlarsın ki, saçmalıyorum. “
Kuş kanat çırparak öter. Adeta onun anlattıklarını anlıyormuş gibi gözlerinin içine bakar.
“Şurda sabaha ne kaldı.” Saatine bakar sonra da somyanın üzerine koyduğu bomba düzeneğine gözü takılır.
“İşte benim azrailim, benimle birlikte bir çok masum insanın azraili. Niye öleceğim, niye
öldüreceğim. Söylediler ama hepsini unuttum. Belki de korkuyorum. Hayır, hayır korkmamalıyım. Yapacağıma söz verdim. Hatta yemin ettim. Vaz geçersem beni öldü-
receklerini söylediler. Bombayı patlatırsam şehit olursun, kahraman olursun dediler.
Ama yapmazsam onlar öldürürler. Hain olurum. Mundar giderim.”
“Korkmama gerek yok. İlaçlar verdiler. Bunları içersem korkmazmışım. Birazdan içerim.
zaten sabaha bir şey kalmadı.”
“Karnım da aç, bir şeyler yemeliyim.”
Kalkıp dolaplarda yiyecek arar.
“Allah kahretsin, yiyecek başka bir şey yok. Bunları yemek zorundayım. Kadere bak son gecemde …”
Kuş yanından hiç ayrılmaz. Başında ya da omzunda, sanki onu anlıyormuş zaman zaman
öter.
“Bunlardan başka yiyecek bir şey yok. Bunları yiyeceğiz.” Diyerek sandalyeye oturur ve sehpayı önüne çeker.
Hamburgeri ısırır, ucundan minik ekmek parçaları kopararak kuşa da yedirir. Kuş çok keyiflidir. Öterek güzel sesiyle adeta teşekkür eder.Karnı doyunca da dizinde uyuklamaya
başlar.
Yemeğini bitirdiğinde kuşun uyukladığını fark eder. Elini uzatıp usulce avucuna alır. Öper ve
pencereden dışarı bırakır.
Kuş karanlık duvarına çarpmış gibi tekrar içeri girer.
“Sen belamısın git artık. Niye geliyorsun? Manyakmısın ya… “ diye bağırır ama kuşa anlatamaz.
“Anlamıyorsun, ben seni sevemem, sen de beni sevme. “ diye bağırır ama kuşa anlatamaz.
Kuş öterek gelir ve omuzuna konar.
“Sen manyakmısın, git, seni sevmiyorum. Sevemem. Ben insanları da sevmiyorum. Kendimi de sevmiyorum. Seni niye seveyim. Git hadi pencere açık, özgürsün uç.”
“Ne mutlu sana özgürsün. Kanatların var. Uçuyorsun. Sevgi dolusun. Belki ailen annen, baban, ya da çocukların vardır. Seni sevenler, üzerine titreyenler, yolunu bekleyenler vardır.
Git. Bütün bunların değerini bil. “
Kuş karşı gelircesine ısrarla öter.
Hayretle kuşa bakar. Anlamaya çalışır.
“Tamam anladım, senin de kimsen yok. Ama ben aradığın kişi değilim. Benden sana hayır yok. “
Sinirli olarak söylenmeye başlar. “ Gün ağırmaya başladı. Sabaha bir şey kalmadı. Hadi oğlum kendine gel. Kuşla konuşmak senin neyine. Ne yapıyorum ben. Saçmalıyorum. Korkmuyorum. Kolay olacak. Düğmeye basacağım ve patlayacak. “
“Küçükken karanlıktan çok korkardım. Ağlardım. Babam sen erkek değimlisin diye kızardı.
Ben ağlamaya devam edince de döverdi. Annemin kucağına sığınmaya çalışırdım. Babamın
korkusundan annem de yatağa almazdı. “
“Korkudan altıma işerdim. Annem de koca adam oldun hala altına mı işiyorsun diye döverdi.”
“Benim dünyamda sevgi yok kuş, ama belki de senin dünyan da acımasız. Anladım sen bana
sığındın. Arkadaş, yoldaş olmak istiyorsun. Olmaz kuş hadi git, özgürlüğe uç. Ben kendimi sevmiyorum. Seni niye seveyim? ”
Kuşu yine usulce avucuna aldı ve pencereden dışarı bıraktı.
Kuş isyan edercesine öterek pencereden içeri girdi ve omzuna kondu.
“Yahu sen belamısın. Kimsen yok mu senin. Bana sığınma. Benden hayır yok. “
Gün ağırır, etraf aydınlanır.
“Bu nasıl aydınlık, Gün aydınlandıkça karanlık oluyor.” Diyerek aşağıya bakar. Aşağıyı seyreder.
Caddede arabalardaki insanlar bir amaca doğru gitmenin uğraşı içindedirler. Kaldırımdaki si-
mitçi işlerine giden insanlara taze simitlerini satıp hayatını kazanmaya çalıştığını görür.
Sabahın ilk saatlerinde insanların güne başlarken ki hayat sevinçlerini fark eder.
“ Bak kuş, insanlara bak, hepsi bir amaca doğru koşuyor. Gün başladı. Hepsinin amacı var.
Hayat sevinciyle güne başlamak dedikleri de buymuş. “
“Bana şehit olacaksın dediler. Kahraman olacakmışım. İnanmıyorum. Şimdi bombayı kuşanıp
aşağıya ineceğim. Patlatıp kendimle beraber insanları öldüreceğim. Kim bilir. Ama yapmak
zorundayım. İstemiyorum ama yapmak zorundayım. Yapmazsam örgüt beni öldürür. “
“Hadi kuş veda vakti geldi. Git omzumdan. Ben birazdan yok olacağım. Sen de ölürsün.
Hadi git.”
Kuşu omzundan kovmaya çalışır ama başaramaz. Omzundan kovduğu kuş uçup başına konar.
Başından kovar, kuş omzuna konar.
“Beni dinle kuş anlamıyorsun. Ben birazdan bombayı patlatacağım. Sen de öleceksin. Git ya
git. “ dese de kuşa anlatamaz. Kuş sabahın sevinciyle cıvıl cıvıl sesler çıkararak belki de ders
vermektedir.
Ne yaptıysa kuş kendini terk etmez. Sanki inatla ona bir şeyler anlatmaya çalışır.
“Ne anlatıyorsun bilmiyorum. Kuş beyinli yartık anla artık senin ölmeni istemiyorum. “
Kuş söylenenleri anlamışçasına ötmeye başlar.
“Allahım kabus mu yoksa kurtuluş mu bilmiyorum.” diyerek hamburger torbasını alır,
rast gele deler, sonra kuşu torbanın içine koyar, Bağırarak ' Ben intihar edeceğim. Öleceğim, ölürken masum, hayat kavgası veren masum insanları
öldüreceğim. Neyi çözeceğim, hangi amaç için? Biliyor musun kuş, bende
sevgi yok, bende amaç yok, bende bende düşünmek yoktu senden öncesinde. Seninle tanıdım sevgiyi, sana kıyamıyorum.Ölmekle, öldürmekle
neyi çözeceğim, bilmiyorum. Sen bana sevginin ne olduğunu ötüşünle anlattın. Sus artık kuş, ne olur sus bana hayatı anlattın' dedikten sonra,
'Ben ne yapıyorum ya. Saçmalıyorum. Bombayı patlatacağım. Görevim bu.
İhanet edemem. Manyaklaştım. Ben ne yapıyorum.? Kahraman olacağım.
Şehit olacağım. Bana verilen kutsal görevi yerine getireceğim. Ölmem, öldür
mem gerekiyor. Ben yiğit adamım. Bomba patlayacak. Benimle beraber
insanlar ölecek. Korkacaklar, terör var diyecekler. Ben de öleceğim.'
'Sonrasında ne olacak bilmiyorum. Ben de öleceğim.'
Kuş anlıyormuş gibi güzel sesiyle öterek seranatlar yapar.
'Ben kendimi öldüreceğim, Masum insanları da öldürmek, korku saçmak benim görevim. Ötme be kuş yeter artık. Ölmekten değil seni kaybetmekten
korkuyorum. '
'Biz insanız işte. Bu nasıl kavga. Bilmiyorum kuş. Bombayı patlatmakla mı,
yoksa kaçmakla mı yiğit olacağım bilemiyorum.'
'Öldürmeye, ölmeye değer mi? Kardeşleri.m anam, babam, hepsi gözümün
önünde. Ölürsem anam ağlar. Belki beni döven babam da üzülür. Kardeşlerim beni kahraman zannedip onlarda intihar eder. Kıyamam, kendime değil onlara kıyamam.' Dedikten sonra,
'İlk günü yarın,
Geriye kalan ömrümün.
Sevgi dolu yüreğimle,
Güzellikleri paylaşmaya,
Harman dalı oynayıp,
Horon tepmeye,
Elele verip,
Çağdaşlığa gitmeye,
Omuz, omuza,
Dostlarla,
Yaşamaya hazırım. '
diye haykırır.
Somyanın üzerindeki düzeneğe bakıp “kusura
bakma bomba, patlamıyacaksın.” Der ve kuşu koyduğu torbayı alıp evden çıkar, gider.
Süheyl TürkoğluKayıt Tarihi : 22.1.2010 01:00:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Süheyl Türkoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/01/22/canli-bomba-tek-kisilik-oyun.jpg)
Recep Uslu
saygılarımla
TÜM YORUMLAR (32)