Canısım Şiiri - Eylül Gökdemir

Eylül Gökdemir
238

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Canısım

Yarınlar kayıp giderken ellerimizden, hangi uğursuz bekleye bıraktık bugünlerin vuslatını bilmiyorum. Oysa ne çok beklemiştim çalmasını kapımın, şafağın alacası sararken gökyüzünün mavisini. Eylül çiçekleri yerleştirmiştim masamın üzerine, melisa, zambak, yasemen kokulu.

Kullanma kılavuzu kayıplara mı karıştı da hep tersine dönüyor zaman? Bileğimde sevda kelepçeleri, ayaklarımda demir çarıktan sızan bir kan. Gece üstüme yatmış, urganı kapkara bir zindan. Nedenlerin niçinlere karıştığı bu an, ne yazacağımı bilmeden yazıyorum.

Uzaklardan yükselen bir kaval sesi, dokunuyordu yüreğimin bam teline, sen yoktun. Kulaklarımda dalgaların sesi dans ederken, ılık bir rüzgâr dokunuyordu tenime, ürperiyordum. Hazin hazin dudaklarıma dolaşıyordu gözyaşlarımın tuzu, susuzluktan içim yanıyordu... Yine kararıyordu gözlerimin önü, yine tökezliyordu duygularım, acımasız bir romantizm esir alıyordu anılarımı, içim acıyordu.

Segâh taksimler geziyordu, eşsiz bir kemanın notalarında. Yollar uzun, yollar karanlık, yollar dipsiz bir kuyu. Hangi kara trenin götürüp de getiremediği yüktün, bilemedim. Senden sonrası mı, yoksa benden sonrası mı tufan, çözemiyor, karıştırıyordum. Keder iklimlerinin dumanlı havaları gibiydi sensizliğim. Hazanı baharla değiştirdiğin günden beri, saçlarımı süsleyen Eylül çiçekleri, kışa beş kalanda durdu.

Hep lâl mıydı senin dilin canısım? Oysa ne çok konuşmuştuk aşktan. Ne çok kaybolmuştuk bakışlarımızın adresi olmayan sokaklarında. Ne oldu da terimin tuzunu denize karıştırıp seyre daldın?

Koy beni yangın mavisi gece düşlerine de, sil coğrafyanın en ücra köşesinden. Yağmura hasret toprağın, çatlak dudaklarından öpeceğim bugün. Yaprağa hasret bir ağacın, çıplak gövdesini örteceğim. Sen yine de soyun bana çırılçıplak, bütün hüzünlerden arınarak. Koy bir heybeye keşkelerini, vur terkisine doru bir atın. Bırak dört nala gitsin ayrılığın delirten düşünceleri.

Hadi, durma, yağmala artık beni. Gözlerimde bozuk bir si bemolün saygısız duruşu konaklamış. Segâhtan nihavende atlayan akorsuzluklar deryasında, ertelenmişlikler var. Mayasız bir ekmek nasıl ki kabarmazsa, sensiz kabarmıyor yüreğim.

Soruların düzinelerle kaynaşıp, cevapların atlandığı bir yolun sonundayım şimdi. Akşamı ceplerime doldururken, sonsuzluğun kapısından giriyorum içeri. Seni sensiz sevmelerimi de örtecek kara toprak, kahrımdan bitiyorum. Finali ölüm olan…

Eylül GÖKDEMİR/Asimaral

Eylül Gökdemir
Kayıt Tarihi : 12.12.2012 19:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Eylül Gökdemir