canışığım
ben sana aşığım
bir hançer gibi saplısın yüreğimde
çıkarmak istemediğim
seni ıssız bir gecede
sokak lambalarının altına
terketmeye çalışıyorum
Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Devamını Oku
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
git git bitmedi:))
saydıklarının tersi de olası.. takıntı hali diyoruz buna... fena takılmış ve tutukluk yapmış...
çok acıkınca..çok susayınca..çok sıkışınca..çok sinirlenince..çok gülünce..çok sarhoş olunca..(uzatmayalım..).. insanlar normalde iyi yaptıkları şeyleri kötü yapabiliyorlar..
yani çok acıkan insanın davranışlarının değişmesiyle artık 'iyi konuşamaması' mesela..
çok sıkışan birinin ' iyi yürüyememesi' gibi ya da..
bu şiiri okuyunca..bunlar gedi aklıma..adam öyle çok özlemiş ki iyi şiir yazamamış diyesi oldum..
çok özlemiş çook hem de :)
@..
Gerçek aşkın varlığını kanıtlayan şiirdir bana göre; -her ne kadar rastlamak mümkün olmamışsa da- özellikle de bir erkeğin yüreğinden dökülmesi şaşırtıcıdır. Ben güzel şeyler hissediyorum okuduğumda, önemli olan da bu bence.
tüm şiirlerinizi çok beğeniyorum...ama 'canışığı'ma aşığım!
HASBİHAL GRUBU ŞİİR ANALİZLERİ
Şair sevdiğine canışığım diye seslenirken onun hayatının ne kadar da anlamı olduğunu vurguluyor.
“bir hançer gibi saplısın yüreğimde
çıkarmak istemediğim”
Yardan gelecek her türlü acıya kedere razı ne gelirse gelsin. Sevgiliyi öylesine hissediyor ki onun manevi varlığı şaire yetiyor.
“sensiz de olsa
seni yaşamaya doyamıyorum”
Bu dizeler maneviyatın güçlülüğünü gösteriyor…Şair sevgilisinin yokluğunda yaşadığı yani kendi içinde yaşadığı aşkı bir gece ıssızlığına bırakmak istiyor ancak öylesine dolu ki aşkla kıyamıyor. Öyle ki sevgilisi hiç olmasa bile yine de sanki canan yanındaymış gibi yaşamaya devam ediyor.
“sabah bir renkken gözlerin
akşam başka renklere dönüyor”
Sanki burada sevgilinin kararsızlığı anlatılıyor. Ama devamında
“sen açtın mı gözlerini canışığım
şehrin ışıkları sönüyor”
diyerek ne olursa olsun sevgili gözlerini açtığı zaman sokakların lambaları albenisi sönüyor. Senin ışığın, o kadar lambanın ışığından bile daha etkileyici göz alıcı diyor…
Ve şair hayallerinde saçlarını taradığı, konuştuğu sevgilisinden haberler bekliyor bir türlü gelmeyen. Hüznün doruklara çıktığı anlar…Ancak sevgilisi üzülür diye hüznünü bile gülüşlerine saklıyor.
“kaç bahar kaldı ömürde”
Öyle çabuk geçip gidiyor ki zaman baharlar yalnız geçiyor. Bu zamanların böyle tüketilmesi bu zamanların hasretle geçmesi üzüyor şairi. Ve hayatını nasıl yönlendireceğini bilemiyor. Ne olursa olsun sensiz olduktan sonra der gibi. Denizde rüzgarın savurduğu sandal gibi…Baktığı her yerde sevgilisini gören, sesini duyan, nefesini hisseden şair ne tarafa gideceğine karar veremiyor…Sevgili bir gökkuşağına benzetiliyor ki;
“gökkuşağının arkasındasın
ufuk çizgisindesin
gemiler yaklaştıkça uzaklaşan limanlardasın”
ona ulaşmak imkansızdır. Kendini gemiye benzeten şair ne kadar çabalasa da durulacağı huzur bulacağı limana bir türlü ulaşamıyor…Belki de yalnızca hayal olan bir sevgiliye sesleniş mi var? Sadece şairin söylediği şarkı gibi. Ne kadar uzaktaysa sevgili şair ona ulaşmaya ne kadar çalışsa da hep yolun başında. Sanki hiç bitmeyen bir yolda ilerliyor. Ve her an ona kavuşacakmış gibi kolları sevgiliyi sarmaya hazır. Aşk burada ilahi bir aşka dönüşüyor.
Ve sevgilinin gözleri öyle parlak ki o baktığı zaman hani güneş doğunca yıldızları göremeyiz ya aynı öyle sevgili baktığı zaman yıldızların parlaklığı gidiyor, ışığı kayboluyor.
Kalabalıklar içinde ancak sevgili bitirebiliyor şairin yalnızlığını…Bereket geliyor o geldiği zaman, yağmurlar yağıyor, çiçekler açıyor, güzellikler başlıyor, aydınlanıyor yüzler…Ve bir yakarış ellerini uzat al götür beni seninle olayım da nerede olursam olayım…Şair sanki başka zamanlarda sevgilisini aklından çıkarabiliyormuş gibi gözlerinde hüzün varsa aklım sende kalıyor diyor. Halbuki her an sevgiliyle…
Sevgilinin sesiyle sarhoş olan onu her an her haliyle yaşayan şair ona yakın olduğu zamanlarda coşuyor...
Hayallerinde bile sevgilinin öpüşünü hissetmesini isteyen şair. Bunun bin yıllık bir aşk geleneği olduğunu anlatıyor ve bunun bozulmasını istemiyor. Bu masalı yarına taşıyacak bu güzelliği çocuklarına anlatacak birileri olsun istiyor…
Burada aşk yine ilahi bir aşka dönüşüyor…
“SEN GÜLDÜN MÜ GÖZLERİNİ CANIŞIĞIM
BİR DERVİŞ GİBİ ETRAFINDA DÖNÜYORUM”
Her şeyiyle artık kendini sevgiliye teslim etmiş. Semaha duran bir yürek olmuş Haktan alıp halka veren…
Ve artık sevgilisiz yaşamanın zorlukları…Aşk ateşini söndürmeden yaşamak, sevgiyi bitirmemek her dem hem onsuz hem onunla olmak öyle zor ki. Sevgilisiz geçen her dakikanın karanlığında yaşamak…
“Gözyaşı dökmeden ağlamak
Hayatın manasını bir su damlasında bulmak
Bir su damlasında
Ruhunu yıkamak
Tertemiz kalmak”
Yine ilahi aşk ve Hakka teslimiyet burada son haddinde…
Şair her şeyden sakındığı, esirgediği sevgilisine burada en güzel baharlarda seninleyim derken sanki şiirin bütününe ters düşmüş gibi. Çünkü onun sevdasını yüreğine saplanan hançere benzeten şair burada en güzel baharlarda diyerek sanki baharlar kötü olsa onu bırakıp gidecek izlenimi bıraktı bende…
Yine sevgilinin bakışı gözleri aydınlığa benzetiliyor…Ve şair sevgilisinin gözlerini yummasıyla karanlıktan korkuyor. Burada ben iki farklı anlam çıkardım ki birincisi sevgili o kadar güzel bakıyor ki güven veren umut veren bir bakış ve sevgili gözlerini kapattığı anda her şey altüst oluyor ve gelecek korkusu daha çok ayrılık korkusu başlıyor…İkincisi sevgilinin bakışı güneşin ışıklarından bile daha parlak o gözünü yumduğu anda şairin dünyası kararıyor gece oluyor. Ki bu anlatım şiire zenginlik katıyor…
Ve nihayet kavuşma;
Şair sevgilisine kavuşmasıyla hazanları atıp baharı kucaklıyor…Artık sevgilisiyle beraber ya ne olursa olsun hayat beni nereye götürürse götürsün havasında…Ve mutluluğu hiçbir şekilde kaçırmayıp ne olursa olsun yaşayacak…Ömür nasıl olsa bitecek ne kadar kaldı onu da bilmiyorum diyor…
Burada da şair iki anlam vermiş dizelere…
“Alev alev yanacak içimde canışığım
hayat ne kadar güzel
be hayata aşığım”
sanki sevgiliye kavuşmamış da içinde yaşatacağı bir sevda olarak kalmış. Artık hayatın tadına erdim ben hayata aşığım diyor ya da hayat dediği sevgili senin sevdan her zaman içimde olacak diyor.
Ve yine kavuşma sevgilinin ona bakması bile şairin ruhunu coşturuyor tepeden tırnağa sevda ile dolduruyor…
Şiir dilinden çok destansı bir dil kullanılmış eserde ki bu da anlatımı büyülüyor…Yer yer imgelerle zenginleştirilmişse de şiir genel olarak yalın bir dili kullanılmış…
Beni büyüleyen dizeler;
“Gökkuşağının arkasındasın
Ufuk çizgisindesin
Gemiler yaklaştıkça uzaklaşan limanlardasın”
Bu dizelerini özellikle çok beğendim…
Saygıdeğer Oğuzkan Ağabey,
Naçizane şiir bilgimle yorumlamaya çalıştım şiirinizi. Bir hatam oldu ise affola…
Saygılarımla…
bir insanın ruhu temiz olmasa,yüreği temiz olamasa ve sizin gibi insanlar olmasa böyle eserleri kim meydana getirecek...saygılar
60 ların romantik havasını tâptaze koruyan çok ama çok güzel bir şiir bu...saygılar hocam..
Güzel bir sevi şiiri... Ama imgeler oldukça sığ, beylik söylemlere dayandığından çağrışım gücü aksıyor. 'Şiir' olarak okuyanda belki hoş duyguları canlandırsa da kalıcı bir yankı uyandıramıyor.
benim çok hoşuma gitti. büyük keyif aldım hocam. ilhamın bol olsun
Bu şiir ile ilgili 37 tane yorum bulunmakta