Seni özlüyorum Babacığım, seni çok özlüyorum. Sana bakabilmeyi, baktığımda gördüğüm o güçlü kişiliği,bir kaşını kaldırıp sert bakmaya çalışırken bile gözlerindeki o pırıltıyı, şevkati ve sevecen bakışı özlüyorum.
Sana ne kadar sarılmak istesem de, çok zor başardığım o sarılışlarda duyduğum, ter ve sigara karışımı hiçbir parfüme değişmeyeceğim o kokuyu, içime çekişimi, kollarının arasındayken hissettiğim o anlatılmaz, sıcaklığı, hazzı, yumuşaklığı özlüyorum.
Sana Baba diyebilmeyi, hiçbir şey söylemesen de, hiçbir şey yapmasan da senin varlığını özlüyorum.
Sorunlarımızı çözerken bizi özgür bırakıp, seyrederdin ya (ama biz bilirdik ki yetersiz kalırsak bizim için her zaman varsın) şimdi her sorunum da, her sıkıntımda senin varlığını hissetmeyi istiyor ve çok özlüyorum BABA...
Bunları senin sağlığında söyleyebilmeyi, bizler için yaptıklarına karşılık vermeyi, bende senin için bir şeyler yapmayı (biliyorum hiçbir zaman, hiçbir davranışın bir gün karşılığını alırım diye yapmadın) seni ne kadar çok sevdiğimi söylemeyi, seni özlüyorum.BABA..
Şimdi ne kadar pişmanlık duysam da, keşke hiç kırmasaydım desem de o kavgalarımızı özlüyorum. Beni tartışmaya tahrik edişlerini, o tartışmalara zemin hazırlayışlarını düşündükçe bunları neden yaptığını, duygu ve düşüncelerimi ifade etme özgürlüğü sunarak beni hayata, geleceğe hazırladığını şimdi anlıyorum.
Ve seni artık anlayabildiğimi söylemeyi istiyor ve özlüyorum Babacığım…
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.