Canım
Kırıklarımızı tamir etmemiz bu sefer uzun süreceğe benzer. Öyle ki ne yürekte sızın var ne de akılda kalan bir hatıran. Un ufak olmuşuz… Nereme elimi atsam yara, kan, irin… Sarmaya mecalimde yok. Ağlasak mı dersin halimize yoksa içimize gömüp acımızı bambaşka hayatlarda teselli bulmaya mı çalışsak. Ne dersin ölsek mi mesela?
Yanalım geceler de sessiz sedasız içten içe. Bir kumaşa sigara izmariti düşüp içten içe yaktığı misal kavrulalım mı? Eski şarkıları dinleyip “hani sevdiklerimizi – biz üç kişiydik, tükeneceğiz vs vs –” yaralarımızla oynayıp kanatalım mı yoksa yüreğimizi her gece.
Giden gittikten sonra geride kalanın hali nice olur düşünmeden gidelim ardımızı birbirimize dönüp de… Ben senin halini düşünmeyim, sen yan kavrul derdinden veya bayram et sen de beni düşünme karamsar düşüncelerin kucağında esen hazan rüzgârında kalmış beni hiç düşünme.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim