İğde çiçeği, kayısı kokusu, sanki dalda serçeydin,
Gördüğümden beri,
Süzülüp düştüğünde bakışların bakışlarıma,
Paraşüt gibi, İsmet…
Akıp gitme,
Dünyanın keşfedilmemiş çiçeğini doğurdun,
Titreyip üstüne bir pırıltı gibi,
İçindeki yalnızlığın tenha sokaklarında,
Ellerinde kağıttan çiçeklerle; İsmet,
Verdiği öpücüklerle bir şairi hatırlatan,
Sokak adları, çiçek adları…
Ali…
Tüm sevdiklerimin adı gibi.
Canan,
Gülümseme gibi,
Geçen hayatlarımız gibi,
Sensiz yaşayamam, sensiz yapamam,
Dışarıda bırakıp da feleği Canan.
İnilder bir an kemanlar arkandan,
Necati, Necati!
Sımsıkı sarılsın,
Mis kokan koynuna yeşil cennet,
Bir ömür boyu ömür denen serüven,
Ve özlem,
Peki bendeki bu hal ne Nurdan?
Özcan.
Kağıtta yarım bırakılmış şiir gibi,
Ayın ışığını koynuna alıp,
Gurbet akşamlarında,
Kulluğunu sırtına yüklen,
Misafir gibi kağıtlarda.
İri zambaklı gülüşlerin,
Gözlerin, gönlümde açan mor akasya gibi,
Yayılıyor dört bir yanıma,
İçimdeki yalnızlığın tenha sokaklarında,
İri zambak gülüşlerinle.
Sarıl bana, yol göster sözlerinle,
Gözlerime pusula, kalbime harita,
Uyandığımda yanaklarımdaki iz ol,
Verdiğin öpücük ise sabah artığı,
Ufku bir uçtan bir uca kuşatıp sarıl bana,
Hilâl gibi.
Kayıt Tarihi : 30.6.2010 16:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)