Bir rüzgardı bizi savuran,
Bizi anadan,evlattan ve yardan ayıran.
Savrulduk hepimiz,
Anafartalara,Conkbayırına,
Kum kaleye,Geliboluya,
Kaderimizi birleştiren,
Yaradana şükürler olsun.
Şükürler olsun ki,
Varlığımızın müsebbibi kadar kıymetli olan,
Bu toprakları sulayabildik.
Gözyaşlarımızla olmasa da
Kanımızı akıtabildik.
Bir annenin yavrusunu emzirirken
Aldığı hazdan,
Daha fazlasını alıyorduk,
Kanlarımızı akıtırken.
Şehitlik şerbeti ne kadar güzelmiş
Allah’ım!
Ya şehitlik makamı…
Anlatılamaz herhalde.
Ezineli Yahya Çavuş.
O asil kahraman.
63 Kişiyle 4000 kişiye direndi.
Akşam olunca …
Kanlarının son damlasını da akıtıp,
Düşman’a değil ama,
Yaradan’a teslim oldular.
İman dolu kalplerin yapamayacağı
Ne olabilir ki?
İmkansızlık,yokluk ve de açlık,
Hepsi hikaye.Hepsi palavra.
Gönüller iman ateşiyle yandıktan sonra
Neler olmaz ki?
İşte Yahya Çavuş.
İşte kahramanların harman olduğu
Bu Aziz Vatanın Evlatları.
Can…Canan... Nedir ki?
Senin yanında. Ey VATAN.
Binlerce,Yüzbinlerce Can ve Canan
Senin uğrunda fedadır…
Yiğit analarımızın,
Vatan’a kurban olsun
Diye yetiştirdiği,
Hazreti İbrahim’in metanetiyle,
Cepheye gönderdiği,
Hazreti İsmail’in teslimiyetiyle
Ölüm’e gülerek koşan
Kınalı Aliler…
Kumandanına “KES ŞU KOLUMU”
Diye yalvaran,
Mus’ab bin Ümeyrleri andıran,
Edincikli Mehmetler…
Avustralya ordusunu durduran,
Çanakkale Zaferinin habercisi olan,
İki imanlı gönül eri,
İki Kahraman.
Kul Mehmet ve Kasap Abdullah…
Galatasaray Mektebi Sultanisinde okuyan,
Niçin geldiniz diyen kumandana
“VATAN İÇİN ÖLMEYE GELDİK KUMANDANIM.”
Diyen Onbeşlik gençler.
Savaşın o korkunç yüzünü,
Gördükleri zaman,
Siperde ağlayıp,
Hucum! Emriyle coşan,
Arslanlara taş çıkartan,
Meleklerin gıpta ettiği,
Onbeşlik üç delikanlı.
Bir mitralyöz ateşiyle,
Üçü birden koyun koyun’a,
Biçilmiş selvi ağaçları gibi,
Allah! Diyerek Son nefeslerini verip,
Şehadet şerbetini içerek,
Hakka yöneldiler.
Onbeşlik üç delikanlı…
Saf, temiz ve sadakatli
Ve ölümsüz aşkın sembolü,
Anadolu kadını.
Çanakkale’ye gönderdiği erkeğini,
Ömrünün sonuna kadar,
Bir gün gelecek diye,
Ümitle bekleyen,
Sofrasında bir tabak kuru fasülyeyi,
Hiç eksik etmeyen,
Sadece erkeğinin Leyla’sı olan,
Sadakatle sonsuzluğa yelken açan,
Kahramanların nevş-ü nema bulduğu,
Anadolu kadını.
Karadenizin soğuk sularında,
Rusların döşediği mayınları,
Toplatmak suretiyle,
Boğaza döşeyen,
Çanakkaleyi düşman donanmasına,
Zindan eden,.
Nusret Mayın Gemisinin komutanı,
Yüzbaşı Hakkı Bey.
Bir gün önce kalp krizi geçirir,
Bu son görevi olacaktır,
Bir günlük müsadesi vardır ecelden..
Son bir gün.
Dayanamaz kalbi,
Yüzbaşı Hakkı Bey’in
Ama görev çok hassastır.
Kimseye güvenemez.
Son görev.
Ölüm – kalım anı…
Milletin kaderi,
Boğazda ateş kusan,
Zırhlıların batırılmasındadır.
Büyük bir titizlikle,
Son görev yerine getirilir.
Son mayın bırakılırken,
Boğazın serin sularına,
Düşman projektörleri
Çevrilir Nusretin üzerine,
İşte tam o anda.
İnayet-i Rabbaniye ile
Yanar projektörlerimiz,
Çevrilir düşman üstüne,
İki ışık arasında kalır,
Kalbi bu heyecana dayanamaz,
Allah’ın inayetiyle son görevi,
Yerine getirmenin mutluluğu içinde,
Hakkın Rahmetine kavuşur.
Yüzbaşı Hakkı Bey…
Kayıt Tarihi : 12.3.2008 01:31:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
12/03/2008 TARİHİNDE YAZILMIŞTIR
![Vakkas Karakoyun](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/03/12/canakkale-kahramanlari-6.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!