On sekiz Mart’tan bir hafta önceydi. Geziye katılmak isteyen lise öğrencileriyle bir otobüsü doldurmuştuk. Otobüs saat on bir gibi okulun önünden hareket etti. Az sonra uykuya dalan öğrenciler, uyandıklarında kendilerini Çanakkale de buldular. Otobüs onları Ankara’dan Çanakkale’ye götüren sihirli bir kutuydu sanki.
Arabalı vapurla Çanakkale boğazının karşısına geçtik. Otobüsü bir yere park ettikten sonra daha önceden ayarladığımız bir lokanta da kahvaltı yaptık. O civarda türbesi olan bir iki evliyayı ziyaretten sonra bize savaşın cereyan ettiği Gelibolu yarım adasını gezdirecek olan rehberimizle buluştuk. Rehberimiz de Çanakkaleliydi ve oraları çok iyi biliyordu.
Önce çadır hastanelerinden başlayalım dedi. Otobüse doluşup çadır hastanelerinin olduğu yere gittik. Rehberimiz yıllar önce orada olan olayları anlatıyor ve bu adam işte burada yatıyor diye bize oradaki toprakları gösteriyordu. O anlatırken bizde maziye gidiyorduk ve tüylerimiz diken diken oluyordu.
Düşman denizden girmeyi başaramayınca, karadan saldırıya geçmiş Gelibolu yarımadasını bir kaç günde aşıp Anadolu’ ya girmeyi planlamıştı. Ne var ki, bu birkaç günlük plan tam dokuz ay sürdü ve sonunda Çanakkale geçilmez diyerek dönüp gittiler.
Evet, bir efsaneydi Çanakkale, bir destandı O. Mehmet Akif Çanakkale şehitlerini Bedir savaşının aslanlarına denk tutmuştu şiirinde. Belki biraz abartmış olabilir ama bunu da onun şairliğine vermek lazım.
Mevzuu dağıtmayalım. Oraya savaş da yaralananlar getiriliyor. Tedavisi mümkün olmayanlar bir tarafa konulup ölüme terk edilirken, tedavisi mümkün olanlar ise bir araçla daha içerdeki hastanelere havale ediliyordu. Yaralılara bakan doktor bir gün kendi oğlunu görür, bakar ki iyileşecek bir hali yok bunu da şu ağacın altına koyun der. Oğluna yapabileceği en büyük iyilik o anda odur. Bazen de konuştuğu gazilerden bahsediyordu. ‘Birisi vardı, ağzının yanında bir et parçası vardı, sık sık onu yalardı; sebebini sorduğumuzda şöyle anlattı’ diyordu: ‘üstümüzde bomba patlayınca, en yakın arkadaşımın vücudundan bir et parçası geldi benim burama yapıştı. O şehit oldu bense gazi oldum. Bazen arkadaşımı hatırlıyor ve onu bu şekilde seviyorum.’
Daha sonra daha yukarılara çıktık. Düşmanla yüz yüze gelinen siperler. Bazen bizim bazen onların eline geçen yerde kazılmış siperler. Rehberimiz anlatmaya devam ediyor. ‘Askerlerimizin bir kısmı burada savaşırken bir kısmı aşağıdaki çalılıklarda yıkadıkları iç çamaşırlarını kurutmaya çalışıyorlardı. Niye biliyor musunuz? Bir kaç saat sonra sıra bize gelecek ve şehit olacağız, Allah’ın huzuruna gideceğiz, giderken temiz çamaşırlarla gidelim diye düşünüyorlardı. Kur’andan bildikleri sureleri okuyorlar, Kur’an okumasını bilmeyenler de salâvat getiriyorlardı.’
Kurbanlık koyunlar gibi boğazlandılar. Kadınları dul çocukları yetim kaldı. Onların aile ferdleri yıllarca sefalet çektiler. Bu gün rahat rahat oturup şiş kebab yiyebiliyorsak bunda bu insanların hakkı vardır.
Kimlerdi bunlar? Osmanlının imdadına diye ta dünyanın öbür ucundan kalkmış gelmiş siyahı insanlar.Pakistanlılar, Bangladeşliler. Azerbaycan dan kalkıp gelenler. Laz İdris, Kürt Cemal, Çerkez Ali, Alevi Hüseyin, Sünni Hasan, fakir, zengin hepsi oradaydılar. Osmanlının imdadına diyorlardı. Osmanlı yıkılırsa hepimiz mahıv oluruz diyorlardı.
Bazı insanlar vardır, yoldaki dilencilere bir iki lirasına kıyıp veremez. Bazıları vardır, evini arabasını Allah yolunda veremez. Ama bu insanlar en değerli şeylerini yani canlarını vermiştiler. Ne için 250 bin insanımız şehit oldu orada? Nedendi?
Şimdi siz! Çanakkale şehitlerinin torunları! Ayağa kalkın ve ruhunuza sahip çıkın. Düşman sizi sağcı solcu, alevi Sünni, Türk Kürt, zengin fakir, uzun kısa diye bölerek gücünüzü zayıflatmaya çalışacaktır. Sizler de ayağa kalkıp hep bir ağızdan aynı anda düşmanın yüzüne karşı: ‘Biz, dokuz ay savaştığınız ve yenemediğiniz Çanakkale şehitleriyiz; sizin oyunlarınıza gelmeyeceğiz! ’ diye bağırın.
İsmet DoğanoğluKayıt Tarihi : 6.4.2009 18:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!