Çanakkale, "Deniz" ve "Kara" olmak üzere iki aşamalı bir savaştır.
İki Alman zırhlısının 10 Ağustos'ta Osmanlı Devleti'ne sığınmasından sonra İngiltere, Akdeniz'i abluka altına aldı. Bu tarihten itibaren boğazların girişini İngiliz ve Fransız filosu denetlemeye başladı. Osmanlı Devleti'nin savaşın içine çekilmesiyle 3 Kasım 1914'te boğaz girişini İngiltere ve Fransa bombardımana tuttu.
Çanakkale Muhârebelerinin ilk bombardımanı hakkında Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, " Bu 3 Kasım bombardımanı, beni uyardı ve artık her yola başvurarak, bütün zamanımı savunma manzumesinin düzenlenme ve takviyesine ayırmak gerektiğini anladım" diyerek, ifade etmiştir.
Savaş çıkmadan önce Enver Paşa'ya; İngiltere Bahriye Nazırı Winston Churchill, "Eğer Türkiye Almanya tarafını tutarsa İngiliz filosu Çanakkale Boğazı'nı zorlayıp geçecek ve İstanbul'u alacaktır." diyordu.
"Denizlere hakîm olan dünyaya hâkim olur." ilkesi İngilizler için her zaman önemli. Çanakkale'yi kuşatma altına almalarının temelinde bu ilke olmuştu.
Churchill; Çanakkale'yi abluka altında bulunduran General Lord Carden'e, takviye kuvvetlerle sefer planları hazırlıklarını yaptırdı. Fransa'da, Akdaniz'deki filosuyla destek verdi. İngiliz gemileri boğazlar çevresinde tahkîkâta başladı. Saroz Körfezi civarına İngiliz İndefeatable zırhlı kravazörü geldi. İngiliz torpidosu, Semadirek tarafından Saroz Körfezi'ne gelerek dolaştı ve gitti. Saldırının habercisi keşif harekâtından sonra İtilaf Devletleri'nin deniz harekâtı 19 Şubat'ta başladı. İngiliz ve Fransız zırhlıları Osmanlı tabyalarını bombaladılar. (Kayda değer bir zarar görülmedi)
Fakat Osmanlı tabyalarından yapılan karşı top atışlarında bir İngiliz zırhlısı yara aldı. Geri çekilmek zorunda kaldılar.
Atalarımızın verdiği dirençli karşılık kolay olmayacağını gösteriyordu.
İngiliz ve Fransız gemileri 25 Şubat'ta tekrar Osmanlı tabyalarına saldırdılar. Bombardımanda Seddülbahir, Ertuğrul, Orhaniye, Kumkale tabyaları tahrîp edildi. Bombardımandan sonra hemen tahrîp edilen bu tabyalar tamir edildi. Çanakkale'de bombalanmaya başlandı. Boğaz'ın Anadolu ve Rumeli yakınlarındaki Osmanlı tabyaları yaklaşan gemilere şiddetle karşılık verdi, gemiler geri çekilmeye başladı.
Çanakkale Müstahken Mevki Başkanı Yarbay Selahaddin Adil Bey," Manen pek muzdarip idik çünkü İstanbul'un kapısı, Boğaz; penceresi de, Boğaz'ın girişi idi. Burası artık açık kalmış, düşmanın serbestçe girmesine uygun bir delik açılmıştı. Fakat bu gediğin nöbetçileri vazîfelerini beklenildiğinden pek güzel yerine getirdiler." diyerek, 25 Şubat Deniz Harekâtının etkisini ifade eder.
İngiltere, boğazların kara harekâtı olmadan geçilemeyeceğini düşünmeye başladı. Rusya, Boğazlarda pay sahibi olmak için kruvazörle Yüzbaşı Semirnof'u Akdaniz'e gönderdi. İngiltere ve Fransa destek sağlamak için paralı askerler topladı. İtilaf güçleri Boğazlara topyekûn bir saldırıda başarılı olmak için diğer devletlerin desteğini almayı sağladı.
Osmanlı Devleti de savunma tedbirleri almaya başladı:
Çanakkale ve İstanbul'a kadar boğazların savunmasını Liman von Sanders Paşa komutasında 1. Ordu'ya
Gelibolu Yarımadası 3. Kolordu'ya
Anadolu kıyıları 15. Kolordu'ya
Yeşilköy bölgesi 6. Kolordu'ya
İstanbul Boğazı'nın savunmasını da Vehip Paşa komutasındaki 2. Ordu' ya verdiler.
Böylece "İttihat ve Terakki" yönetimi boğazların geçilemeyeceğine inanıyordu.
Planlarını uygulamak için 18 Mart sabahı 3 deniz Tümeninden oluşan düşman filosu, İtilaf donanması Boğaz'da belirdi. "1.Tümen" Boğazdan içeri girdi, planlanan noktaya ulaşıldığında savaş hattı olarak belirledikleri "Rumeli Mecidiye Tabyası", "Namazgah Tabyası", "Rumeli Hamidiye" tabyalarına ateş başlatıldı.
Çanakkale Beşinci Ordu Komutanı Mareşal Liman von Sanders; Askerlerimizin kararlılığı, fedakârlığı, dirâyetinin şâhidi olarak" Düşman tarafında en modern ve pek bol malzeme mevcutken, Türkler yeteri kadar kazma ve küreğe dahi mâlik değillerdi. Çok defa bu malzemeyi muhârebe yoluyla düşmandan almak gerekiyordu. Demir ve ağaç malzemesi ise, civardaki yıkılmış köy ve kasabalardan sağlanıyordu. Yeter derecede kum torbası bile bulunamıyordu. Bazen İstanbul'dan birkaç yüz yeni torba getirildi mi, bunların yerinde mi yoksa, erlerin harâp elbiselerinin tamirinde mi kullanılacağını kestirmek zordu. Bütün bu güçlüklere karşı koyma imkânını, Anadolu insanının kanaatkârlığı, tahammül ve direnme azmi sağlıyordu." diyerek, ifade etmiş. Ecdadımız da dirençli ateşler atarak güçlü karşılık vermiştir.
Fakat mesafe çok uzak kaldığından isâbet edilemiyordu. Çimenlik, Rumeli Hamidiye, Anadolu Hamidiye ateş almıştı.
İtilaf Devletleri planlarına göre 3. Tümen, 1. Tümenin arkasından harekete geçip B hattındaki yerini aldı. 3. Tümene ait olan iki İngiliz gemisi; Rumeli Mesudiye, Yıldız tabyalarını hedeflemişler. Rumeli çok yoğun ateş altındaydı. (yangınlar çıkmış) Rumeli Mecidiye Tabyası'nda ayakta kalabilen tek top vardı. Bu topun mermi kaldıran vinci bozulmuş. "Seyit Onbaşı" 215 okkalık (275 kg ağırlığında) mermiyi tek başına, üç kez kaldırarak topun ucuna yerleştirmiş. "Seyit Onbaşı"nın bu kahramânlığının sonucu, muttefiklerin "Ocean" gemisi yara almış. Böylece Rumeli Mecidiye tabyası, topçuların şehit olmasıyla devre dışı kalmıştı.
İtilaf Devletleri'nin planlarının diğer aşamasında hedefleri 2. Tümeni devreye koyup. Ocean, Irresistible, Albion, Vengeance, Swiftsun, Majestic' ten oluşan 2. Tümen; 3. Tümen'in yerini alacaktı.
Şaşkınlık içine düştüler çünkü:
2. Tümen gelmeden önce Suffren, Boğazı terk ederken; Fransız gemisi Bouvet' de patlama oldu, suların altına gömüldü. Queen, Elzabeth ve Agememnon dışındaki gemiler ateşi kestiler. Goulois' de ağır yaralarla Boğazı terk ediyordu. 2. Tümen Namazgâh tabyasını bombalıyor. Rumeli Hamidiye, Namazgâh alınan isâbetlerle savaş dışında kaldı. Anadolu Hamidiye tabyası hasâr görmemişti.
İrrisistible'de korkunç patlama duyuldu. Uzaklaşmak isterlerken mayına çarptılar. Bu bölgede bir gece önce "Nusret"in döktüğü mayınlar şimdi can alıyordu. Büyük kayıplar verilince bölgenin mayınlı olduğunu anlayan Amiral de Roebeck 2. Tümen'in geri çekilmesini emretti. Geri çekilirken Ocean'da mayına çarpmış, personeli muhâripler tarafından boşaltıldı.
İngiliz Yazar Corbet Jullien, "18 Mart gecesinde Türkler, bizim haberimiz olmayarak Erenköy Körfezi içine ve kıyıya paralel 20 mayın demirlemişler, balıkçı gemilerimiz arama sırasında bunlara rastlamamışlardı. Türkler, bunları özel amaçla bizim sürekli olarak manevra yaptığımız alana koymuşlardı. Göstermiş olduğumuz tüm ihtiyât ve basîrete rağmen onlar (Türkler) baş döndürücü bir zafer kazanmışlardır." diyerek, ifade eder.
18 Mart hayretler uyandırdı. İtilaf donanması, eli boş Boğazlardan geri çekilirken; İstanbul'da, Osmanlı toplumunda büyük sevinç yaşandı. Her yer bayraklarla donatıldı. Çanakkale' nin yalnızca deniz gücüyle geçilemeyeceği görüldü.
Başarılarından dolayı Çanakkale Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa'ya "18 Mart Kahramânı" unvânı verildi.
Deniz seferi ile Boğazı geçemeyen İtilaf Devletleri bu sefer kara harekâtı için hazırlık yapmaya başladı.
Hedefleri! Gelibolu Yarımadası.
...
Belgü KübraKayıt Tarihi : 18.3.2025 00:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!