Çanakkale Bir Yitik Ağıt...

Bahtiyar Arslan
120

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Çanakkale Bir Yitik Ağıt...

Çanakkale dövülüyordu…
haftalardır…günlerdir…
yürekleri dövülüyordu insanların
ama hiç oralı olmuyorlardı
çünkü bu sevda, amansız bir sevdaydı…

neden geldiklerini bilmeyenlerle
nereden geldiklerini bilmeyenler arasında
nefeslerin dahi ölüm koktuğu bir savaştı…

sadece bir düş kadar yakın
ve bir ölüm kadar uzak
kurşun yaralarının, acıları sarmıştı gökyüzünü…
ve havada barut
ve kurşun
ve kan kokusu
ve açılmamış gonca gül kurusu …birbirine karışmıştı…

ve neden geldiklerini bilmeyenler
kurşunları atarken birer birer
bu yaşamın hiçte kolayca kurulmadığı
bir sahil kasabasında
ve düştükleri bunca siper kalıntılarında
sıkıp toprakları...kanlı toprakları
ölümü duyarak yüreğinin gölgelerinde
açılmamış bir gül gibi
sonlarını bekliyorlardı…

düşüpte ölen arkadaşlarının
gözlerini dahi kapatamayan
ve arkadaşlarının sırtına basarak
ve arkadaşlarının vücutlarını kendilerine siper yaparak
kurşun atıyorlardı…

ve kurşunların
ve top seslerinin
ölüm naraları attıkları bu topraklarda
ve toprakların soğuk vücutları ısıttıkları
ve unuttukları çocuk düşlerince sarılan
bir umutla kurşun atıyorlardı…

ve Aşil ruhu adına vuruşanlarla
ve Anadolu adına vuruşanlar…
ve Mavi gözlü
ve Kalpaklı bir adamın karşısında, el pençe divana durmadan
ve “ben sizden savaşmanızı değil, ölmenizi istiyorum” diyen adamın
çırılçıplak, sıçrayıp yüreğinden
hiçte düşman gözüyle bakmadıkları
ama vatan için
ama çocukları için
ama torunları için
ama yarınları için
yapışıp Aşil’in torunlarının yakasına
“kusura kalma gardaş” deyip
iflah olmaz bir onurla... vurdular…

vuruldular…düştüler…
yaşayanlar, ölen arkadaşlarının gözlerini dahi kapamadan
basıp ezik yüreklerine
acıyarak…anam avradım olsun ki acıyarak
baktılar düşmanın yüzlerine…

anam avradım olsun ki
bu hiç tanımadıkları insanların
her yere düşmesinde
yüreklerine yapışan derin sancıyı da,
büyütecek kadar insandılar…
Anadolu insanıydılar…

esir etmediler…esir olmadılar…
karşısında kahramanca ölenlere ağladılar
ısırıp dudaklarını kana boyadılar
onların çocuklarına
eşlerine, annelerine ağladılar…

ama bu sevda, başka türlü bir sevdaydı…
ve hiç tanımadıkları insanları, buraya getirip
hiç tanımadıkları insanların üstüne salan
ve, o çok iyi tanıdıkları insanlar
utanarak, bütün dünyanın mazlum insanlarından
bir daha gelmemek üzere
dönüp gittiler, geldikleri karanlıklara…

bu, hiç tanımadan, birbirine vurdurulanların
ve vatanını savunanların
ve öldüklerinde gömülecek kadar
bir avuç toprak istemeyenlerin, hikayesidir…

şimdi orda düşenler
birbirlerinden utanmadan
birbirlerinin yüzlerine bakarak
birbirlerinin omzuna yaslanarak
el ele tutuşarak
seyrediyorlardır…bu güzel vatanı…

ve biz günün insanları
gurur duyarak onlardan
onur duyarak onlardan
kusurumuzu…hatalarımızı
“bağışlayın ÇOCUKLAR “diyecek
yürekliliği dahi gösteremeden, sahipleniyoruz onlara…

ve ben haykırıyorum…
” BİZ TORUNLARINIZI BAĞIŞLAYIN ÇOCUKLAR “…

Bahtiyar Arslan
Kayıt Tarihi : 25.4.2006 11:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • İshak Özlü
    İshak Özlü

    Sanki çanakkale canlanmış eserinizde.Akıcı,yalın ve gerçekler.Bunca eseri bir bütünlük halinde yazan yüreği kutluyorum.Başarılı çalışmalarının devamı dileklerimle.Selam ve sevgiler.

    Cevap Yaz
  • Berrin Civgin
    Berrin Civgin

    Çanakkale dövülüyordu…
    haftalardır…günlerdir…
    yürekleri dövülüyordu insanların
    ama hiç oralı olmuyorlardı
    çünkü bu sevda, amansız bir sevdaydı…

    neden geldiklerini bilmeyenlerle
    nereden geldiklerini bilmeyenler arasında
    nefeslerin dahi ölüm koktuğu bir savaştı…

    sadece bir düş kadar yakın
    ve bir ölüm kadar uzak
    kurşun yaralarının, acıları sarmıştı gökyüzünü…
    ve havada barut
    ve kurşun
    ve kan kokusu
    ve açılmamış gonca gül kurusu …birbirine karışmıştı…

    ve neden geldiklerini bilmeyenler
    kurşunları atarken birer birer
    bu yaşamın hiçte kolayca kurulmadığı
    bir sahil kasabasında
    ve düştükleri bunca siper kalıntılarında
    sıkıp toprakları...kanlı toprakları
    ölümü duyarak yüreğinin gölgelerinde
    açılmamış bir gül gibi
    sonlarını bekliyorlardı…

    düşüpte ölen arkadaşlarının
    gözlerini dahi kapatamayan
    ve arkadaşlarının sırtına basarak
    ve arkadaşlarının vücutlarını kendilerine siper yaparak
    kurşun atıyorlardı…

    ve kurşunların
    ve top seslerinin
    ölüm naraları attıkları bu topraklarda
    ve toprakların soğuk vücutları ısıttıkları
    ve unuttukları çocuk düşlerince sarılan
    bir umutla kurşun atıyorlardı…

    ve Aşil ruhu adına vuruşanlarla
    ve Anadolu adına vuruşanlar…
    ve Mavi gözlü
    ve Kalpaklı bir adamın karşısında, el pençe divana durmadan
    ve “ben sizden savaşmanızı değil, ölmenizi istiyorum” diyen adamın
    çırılçıplak, sıçrayıp yüreğinden
    hiçte düşman gözüyle bakmadıkları
    ama vatan için
    ama çocukları için
    ama torunları için
    ama yarınları için
    yapışıp Aşil’in torunlarının yakasına
    “kusura kalma gardaş” deyip
    iflah olmaz bir onurla... vurdular…

    vuruldular…düştüler…
    yaşayanlar, ölen arkadaşlarının gözlerini dahi kapamadan
    basıp ezik yüreklerine
    acıyarak…anam avradım olsun ki acıyarak
    baktılar düşmanın yüzlerine…

    anam avradım olsun ki
    bu hiç tanımadıkları insanların
    her yere düşmesinde
    yüreklerine yapışan derin sancıyı da,
    büyütecek kadar insandılar…
    Anadolu insanıydılar…

    esir etmediler…esir olmadılar…
    karşısında kahramanca ölenlere ağladılar
    ısırıp dudaklarını kana boyadılar
    onların çocuklarına
    eşlerine, annelerine ağladılar…

    ama bu sevda, başka türlü bir sevdaydı…
    ve hiç tanımadıkları insanları, buraya getirip
    hiç tanımadıkları insanların üstüne salan
    ve, o çok iyi tanıdıkları insanlar
    utanarak, bütün dünyanın mazlum insanlarından
    bir daha gelmemek üzere
    dönüp gittiler, geldikleri karanlıklara…

    bu, hiç tanımadan, birbirine vurdurulanların
    ve vatanını savunanların
    ve öldüklerinde gömülecek kadar
    bir avuç toprak istemeyenlerin, hikayesidir…

    şimdi orda düşenler
    birbirlerinden utanmadan
    birbirlerinin yüzlerine bakarak
    birbirlerinin omzuna yaslanarak
    el ele tutuşarak
    seyrediyorlardır…bu güzel vatanı…

    ve biz günün insanları
    gurur duyarak onlardan
    onur duyarak onlardan
    kusurumuzu…hatalarımızı
    “bağışlayın ÇOCUKLAR “diyecek
    yürekliliği dahi gösteremeden, sahipleniyoruz onlara…

    ve ben haykırıyorum…
    ” BİZ TORUNLARINIZI BAĞIŞLAYIN ÇOCUKLAR “…



    ***********MİLLİYETÇİ BİR YÜREK OLARAK İÇİM TİTREYEREK GURURLA OKUDUM GÜÇLÜ KALEMİNE SAĞLIK.......

    ***********SEVGİLERİMLE.......

    Cevap Yaz
  • Nurdane Diken
    Nurdane Diken

    ve ben haykırıyorum…
    ” BİZ TORUNLARINIZI BAĞIŞLAYIN ÇOCUKLAR “…

    Çok anlamlı bir şiir..
    Kutluyorum..
    Dilerim bilinçsizce ortak olduğumuz hatalardan
    bizi bağışlarlar..
    Tarih bizleride yazacak..
    Dilerim torunlarımıza müreffeh bir gelecek bırakırız.
    Selamlar..

    Cevap Yaz
  • Suna Doğanay
    Suna Doğanay

    Geçmişimizle nasıl gurur duyuyorsak, umarım gelecekteki nesiller de bizlerle gurur duyar. Tebrikler duyarlı yüreğinize. Çok duygulu bir şiirdi. Sevgiyle kalın.

    Cevap Yaz
  • Kıymet Kuşçu
    Kıymet Kuşçu

    Gözyaşlarım Conk bayırında kaldı.Ve çamuruna
    bulandım.Böylesi bir şiir yazdıran yüreğe selam olsun.
    Saygılarımla

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (8)

Bahtiyar Arslan