Ben günden güne sana bir şeyler oluyor mu diyorum
O bana gün gün gülümsüyor
Alıp başımı bir köy evine götüreceğim
Sarımsaklı güzel mezarlara
Gündüzleri sarhoşları bekleyen nöbetçi evler gibi
Beni kimselere sorma be ayakbağı
Sana kalsaydı bunlar olmazdı
Denizlerin en gözlüklüsü
Bir oda dolusu yazık
Kuş sürüleri ve bir adam
Adınla başlar bütün şiirler
Acısız ve dingin bir sabah uyanırsam
Ne olur bilemem
Biz bir şey yapmadık
Göğü bağladık yerin üstüne
Kağıt kemik ve tüy
Yapıştırıp tuzla suda yıkadık
Kuşlar uçtu tersine
Değirmen taşı dönerken doğurduk
Can düşmanı heykel
Görkemliydi ağustos
Gemiler göğsümüze demirledi
Altımızda onca kömür
Birikti birikti de
Biz bir şey yapmadık
Kalsın dedik
Tanıdık bir sürpriz mi
Hayır, bilinen türden
Bir utançtan geçiyorum, adım ve soyadımla
Ve bir kırbaç izi
Çünkü ben yontulmamış
Bir taş parçasıyım daha
Göğsümde saklıdır yangın
Dilimde katran
Anılarımı verin geri
Çalmayın mevsimimden
Şiirlerimi sokağa bırakın
Ve adımı kapalı bir zarfla gömün
Yüreğimizden vefalar alacak bir eylül bile değiliz
Yedi tepeli kentin
Bir yokuşunda karşılaştık
Yüzüme bir tokat gibi
Patladı öpücüğün
Bir vapurun öksüz dümeniydim
Rotası kaybolmuş bir çocuktum
Ve sanrıların arasına saklanmış
Bir kuş gibi
Düşüverdim karanlığa
Bir meçhul öğrenciyim şimdi
Adım tarih kitaplarında
Ama varlığım
Çatlamış bir heykelde saklı
Onu bir köprüye asıyorum
Bir Galata rüzgarına
Fesleğenim var yüzümde asılı
Ya da şapkanın ıslak yalnızlığına
Topraksız heykeller oymuşlar onlara,
Onlar ki sabaha karşı
Bir el ayası gibi, ışır ve gerilir
İnceldiği yerden kopar hayatları
Bir çocuk bahçesinde büyüdüm.
Elma almazdım. Kaysı almazdım.
Sakız parasına filmler seyrettim.
Soğuk çeşmelerden kana kana içtim.
Bir terzi çıraklığına sığındım.
Denize mektuplar attım. Taşlar düşürdüm.
Uzatmaları oynayan ıssız kırlangıçlar gördüm.
Görülmüştür ki ilkyaz kendini yitirmeden
Bir berber dükkânında
Bütün bir yaz sevdim yaşamayı.
Yarısı boğazında kalmış bir şarkıdan yarısı.
Bir kadastrocu caddesinde.
Sen miydin o yalnızlığımın en sarışın çağına rastlayan
Solgun resimler asılırdı gökyüzüne her akşamüstü
Bir adam suya yazı yazardı bir adam silerdi
Rüzgârın işine karışılır mıydı hiç
Yalnızca ıslık çalınırdı köprüaltlarında
Şimdi iyi niyetlerimi birbiri ardınca batırarak
Sana uysal bir su adıyorum kırk haramilerin çaldığı
Hiçbir şeyin ortağı olmamış çocuklarla dolu sınıflara
Bağışlasın beni ütüsüz gömlekli bir zaman
Ki saat yoktur çarşı karışık eski para ortalarda
Gümüş bir yangın vardır her tenhalığın soğuk alanında
Bu yangın ki belki yeni bir vakte varacak kadar uzun
Birden yok olur içindeki kayıp karaltılar.
Sevinçlerin uykusuz bir gecenin yorgun ağzında
Geniş bir çöl vardır da uzak değil
Bir anılar hanı
Yalnızca sevda sözcükleriyle konuşulmuştu orada
Aklımda hiçbir şey kalmamış diyeceksin
Gün olur da eskiyince yüzün
Ben mi yazdım o uzun mektupları
Bu dağınık ve kirli masalarda
O en iyi saflıklar ki kimsesiz ve çoktan unutulmuş
Belki bir gömlek cebinde bir mektubu
Kalır ve kalmıştır diyeceksin.
Hürriyet esbabından alır servisini yapar desturlu kazım
Birkaç portakal, bir gözlük, birkaç da gümüş eşyası
Oynaşır biçiminde keder
Güler yüzlü bir tebessümün içindedir
Onlar ki toz içre bulutturlar
Orman nehirlerinde ay ışığı döverken suyu
Gecelerce heykellerin yüzleri gözleri
Başlarını göğüslerine doğru eğerler
Biz ki sokakta dolaşırken o denizleri
Asma köprüde yağmurda şemsiyesiz
Düşünürüz eski sevdalarımızı
Bir sözle kirazı anlatacak değilim
Şarabı narı inciri kavunu anlatacak değilim
İsa, ağzı var dili yok bir kilise faresi
Ezan okunurken besmele çekiyor
Ne var ki ölenlerin bile bir yolu yok
Ödünç alıp verdiği kitaplar
Bir masada durmalı!
İçinde intihar çiçekleri!
Defterinin arasında kâğıt gemiler!
Ve cebinde memesi kesik kadın fotoğrafları olmalı!
Ceplerinde unutulmuş olmalı!
Ve sapanı hep aynı taşa nişan almalı!
Yaşamak bir can sıkıntısıdır.
Ünal Serhat Yorgancı
Kayıt Tarihi : 29.10.2024 20:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!