"cana yakın biri olduğu sıcacık ses tonu ...

Habibe Merih Atalay
496

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

"cana yakın biri olduğu sıcacık ses tonundan anlaşılırdı"

'Şömine başı, güzel müzik, keyifli sohbet'e doğru uçağa bindiğim an çok hoş bir gündü... ve anılarımın arasında onunla ilgili parantezi bu cümle ile açtım:
"Cana yakın biri olduğu sıcacık ses tonundan anlaşılırdı"

Hangi cümlelerle kapanacağını bilmiyordum. Bildiğim yine güzel yine keyifli yaşanmışlıkta olacağına dair sezgilerdi çizgiyi çeken.. Bu 'öngörüş' nerden kaynaklanıyor!? desek, yıllar önceki bir gece sohbetimiz açar bunu bize.

O gece, iyi dileklerimizle kapattıktan sonra telefonu, sesi boşluğun sesine karışıp da dönüşürken sessiz bir sızıyla sol yanımdaki sancıya, hayır.. ağlamamış, gülümsemiştim.

Rakının esrikliğiyle rölantiye aldığı zihninin son derece samimiyetle dile gelişi; bölük pörçük kendini ifade etmeye çabalayan, o hafif kırılgan, bir o kadar sigara tütsüsünden pesliği de giderek daha bir seksi tınlayan, iyice gevşemiş ancak yine de zaptedilmeye çalışılan o yarı vahşi gülüşüyle, içime almak dürtüsünü bir türlü zihnimden uzaklaştıramayarak, yerleştirmiş olduğum kalbimin derinliklerinden bir çırpıda çekilip alınacağı düşüncesi puslu bir hava yaratmış olsa da gülümsüyordum...

Bin nağme mırıldanarak uyuya kalmak kolunda, kanadının altında, uyandığımda onu başucumda bulmak düşüncesi de vardı düşlerimin arasında ama biliyordum ki bir yandan 'onun seçimi' ben olmayacaktım.. olamayacaktım. Gülümsemeye devam ettim.

Bilgisayarı kapattım.. ışığını kapattım salonun.. yatak odasına yönelirken iki tuğla kitapla aldım yazı defterimi, kalemimi başucuma... içimde uyanan bütün aşki söylemlerimle sarılışırken, bir merhale daha diye döküldüm saçıldım ilk anda, bir farkındalık daha.. taze.. taptaze.. toprağından.. dalından yeni koparılmış bir görünüş daha...

Henüz gün ışığı değmemiş, yıpranmamış, yorulmamış, dinç -körpe- bir kadın gibi yeni güne uyanarak unutulmuş bir duyguyu canlandırmak üzere zihnimi tazeleyerek 69. gün önceye dair olan tüm günceyi nihayet burada kapattım ve yeni defterin ilk sayfalarını, hiç solmayacak en nadir çiçeklerle donattım.

Evet. Şimdiye değin yazıyla yol aldım- aldık- kendimizi yazı doğrultusunda tutarlı kıldık değişken hayatın hızlı girdaplarına karşın yoğun bir çaba eşliğinde.

Dışardaki hareketliliğin içerdeki hareketlilikle belirlenmekte olduğunu test ettik bir bakıma -birlikte- de sayılırdık. Uzaktan da olsa bu deneyin iki bilimsel uzmanı gibiydik de diyelirim -karşılıklı iletişimimizin aldığı şekle dayanarak- bu güvenceyle, kendi içsel çekilişimizin dışsal baskılarımızı da yarattığını, ne kadar atak davranabilmişsek o denli de atak geliştirebilme kuvvesine malik olduğumuzu, ancak yeterince sayısal atağımızın da olanaksızlığını -olamayacağından değil- sönmüş bir yanar dağ duyumsaması nedeniyle; bir birimizin etrafında gezindiğimiz ama köpüren magmanın sesini henüz duyamadığımızı, bu nedenle oturup kaldığımızı duvarlar arasında.. diye uzayıp gidebilir bir betimlemeyle gülümsedim ve devam ediyorum: gülümsemeye.

Her şeyin tazesidir ilgimizi çeken, coşturan, can akışımızı hızlandıran, iştahımızı köpürten, ağzımızın suyunu akıtan. Taptaze olabilmelidir sanatçı da.

Moda bunun için vardır. Renkler-desenler durmadan değiş tokuş halindedirler bir birleriyle - eski giysiler atılır bir yandan raflardan, duvarlardan indirilir bütün tozlu resimler, etiket fiyatı düşer geçmiş izlenimlerimizin.. Yüzler eskir ve yeni yüzler beliriverir, girer devreye, ara devreye, erir buzullar...

Her dönem taze olabilmeli, kalabilmeli -genç, dinamik, dinç -körpe- bir duruşla selamlayabilmeli sanatçı günlerini. Evet!

Bu aksiyom üzerinde kulaç atacaktım.. ya da bu kez şunu deneyecektim, yeni açtığım defterin bahçesine bu fikirden ekili bir has bahçe tasarlamak; ve ne kadar çekici kılabilirsem haslığa, seçkinliğe, o denli kişilik kazandıracaktım.

Bu arada hiç elime çapa alıp çabalamayı düşünmüyorum; bu kez yormadan, uğraşmaksızın, emeksiz yani zahmetsiz; bedelsiz erişmek istiyorum bu yeni tabloya.

Arzuladığım tek şey 'O Kadın' olmak. Her zaman taptaze bir su gibi - bir kırçiçeği tazeliğinde - hiç solmayacak bir eser var etmek bu doğal süzülüşle. Suni bir çiçek buketinde - yapma bir böcek - resmetmekle değil, durmaksızın yepyeni çiçekler açan bitkiymiş gibi var olmalı -olunabilmeli- gerçek sanatçılık buna bağlı bir bakıma.

Tabii ki öncelikle çitlerinin çekilmesi toprağımın belirlenmesi, bellenmesi de gerek; bunun için buradayım.

Bakımına dikkat etmek, doğru oran ve zamanlarda sulamasını yapmak bir bakıma, özen göstermek - sevmek - itina ile ilgi göstermek bitkiyi ne yaparsa - ben de aynını yapıp - gürselleştireceğim düşünceleri burada.

İçteki gürül gürül akan sevgi ırmağının döküleceği şelaleye varan yoldur açılması gereken...

Peki nere akardır şelaleden dökülerek onca sel...

Bileşimle hangi dereler nasıl yol bulup ırmaksal bireşime vardıysa, o güvenle, mecrasına ulaşacağına inanıyorum sevgilerimin.

Habibe Merih Atalay
Kayıt Tarihi : 31.5.2013 21:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Habibe Merih Atalay