Çan sesleri Şiiri - İbrahim Yılmaz

İbrahim Yılmaz
1726

ŞİİR


26

TAKİPÇİ

Çan sesleri

Aklımın kırıntılarını kurcalayan ayrıntıları gözden geçirince
Tanımlamaz oldu hiçbir duygu bizim sahiden yaşadığımızı
Hala neden okşar rüzgâr zaten dağınık olan saçlarımızı
Gündüzü karartan sessiz çan sesleri düşünce sayfalara
Dağların hücrelerini parçalar kayalarda mekanik manzara.

Gördüğün bir menekşe ölüsünü kokluyor caddelerde kediler
Seni beklerken gölgeleri titreten yalnızlığa açar siyah laleler.

Bir gün ansızın çöküverdi zaman üstümüze gecenin
Dağ devrildi ayın altında kaldı akşam cesurca
Aslında biz sadece hayatın renklerini özleriz
Damarlarımızda çiçekler özgürlüğe açınca.

Şehrin merhametini sessiz çan sesleri dağlar
Karşılayamazdı zeytinlerin beklentilerini
Bir türlü dağları doyuramayan esmer yağmurlar
İçimi yıkayan senin adındı şehrin karanlık yüzünde
Nazlı bir gelin gibi inerdi dağlardan şehre bulutlar
Sen merhametin ta kendisiydin
Her sabah kapımızı çalan güneş bizi sahiden öptüğünde.

Susuz bir yaz akşamı dökülürdü yapraklar ağlayan rıhtıma
Solgun bir vefaydı içimizi aydınlatan lambada ismin
Ayın harelerini resmeden gözlerinde
İçimde biriken güneşin kaybolacağını hiç bilmezdin.

Saltanatımın gölgesinde intiharımın resmi var
Kucaklamazdı beni geceleri özgürlük naraları
Zamanın nefesi kirlenmeden çok önceleri
Değirmenler vardı köyümün derelerinde
bereketi öğüten bize ait değirmenler
Şimdi yalan kutsandı
Şehri boğan sessiz çan seslerinde.

O kırmızı bisikletli kızı gördüm
Ağlıyordu asmaları solmuş şehrin çıkmaz sokaklarında
Umuda ayna tutan renkli gözleri kaldı yalnızca aklımda
Sessiz bir çıra gibi yanıyor kalbimi çelen içimdeki o sesi
Ansızın elimden düşüverdi yerlere sardunyaların renkleri.

Kelebekleri ürküten gürültüydü beni korkutan
Onaylamazdım sahte öpüşlerin öfke kusan namlusunu
kirlenmiş zamanları silkeledim ruhumu sızlatan vicdanımdan
Şirpençe gibi inerdim özümde dayanılmaz acılara
Sen aklımda olmasan uyanmazdım bu şehrin derin gecelerinden
Sessiz çan sesleridir şehrin ayıbını derinden kanatan
Uyanmak yalan bir zamanı utandırmaksa
Uyanalım artık gürültüsü bizi boğan sessiz çan seslerinden.


AKÇAY - TEMMUZ / 2008

İbrahim Yılmaz
Kayıt Tarihi : 15.1.2010 16:02:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


BİZ NE DEN BU HALE GELDİK ** OSMANLI DEVLETİ ** Osmanlı Devleti 1299 yılında Söğüt ve Domaniç dolaylarında Bizans’a komşu bir uç beyliği olarak kuruldu. Osmanlı Devletinin kuruluşundan İstanbul'un fethi olan 1453 yılına kadar Balkanlarda ve Anadolu da topraklarını genişletti. 1453 yılında İstanbul'un alınmasıyla ve başkent olmasıyla imparatorluk haline geldi. Fatih Sultan Mehmet ten sonra başa geçen padişahlar gerek 2. Beyazıt ve bilhassa Yavuz Sultan Selim Osmanlı devletinin sınırlarını doğuda ve güneyde alabildiğine genişlettiler. Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise Osmanlı Devleti hem karalarda hem denizlerde en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Kuruluş döneminden Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar geçen süreçteki tüm padişahlar devleti insan haklarına hukuka ve adalete en uygun bir şekilde yönetmişlerdir. PEKİ KOSKOCAMAN OSMANLI DEVLETİ NEDEN YIKILDI? 15. ve 16. yüzyılda Avrupa da çok önemli gelişmeler oldu. -COĞRAFYA KEŞİFLERİ: Dünyanın bilinmeyen yerlerinin Avrupalılarca paylaşılıp sömürge alanı haline getirilmesi. -RÖNESANS: Avrupa da edebiyat,sanat ve bilimdeki değişme ve gelişmelerdir. -REFORM: Hıristiyanlığın Katolik mezhebinde yapılan değişiklikler ve düzeltmelerdir.Ve bu mezhebe tepkisel olarak Protestanlık mezhebinin doğuşu.. -SANAYİ DEVRİMİ: insan ve hayvan gücünün yerini buharla çalışan makinelerin alması. 1-Osmanlı Devleti en güçlü olduğu Kanuni Sultan Süleyman döneminde üzerinde bulunduğu coğrafya bana yeter mantığıyla içe kapanarak denizlerde ve karalarda çok güçlü olduğu halde coğrafya keşiflerine katılmamıştır.Osnamlının ilk hatası budur..Dünyayı emperyalist Avrupalıların kaderine terk etmiştir. 2-Avrupa’daki Rönesans hareketini anlayamamış ve Osmanlı topraklarında sanat ve bilimdeki gelişmeleri çağı okuyarak yeterince geliştirememiş ve desteklememiştir..Bu da ikinci hatasıdır. 3-Coğrafya keşifleriyle maddi yönden çok zenginleşen Avrupalılar Rönesans’a paralel olarak bilim ve sanat alanındaki birikimleriyle pozitif bilimlere önem vererek sanayi devrimini gerçekleştirmişlerdir. Osmanlı Devleti ise çağın bu ileri koşullarını anlayamamış,algılayamamış ve ayak uyduramayarak bilimsel gelişmeleri ve sanayi devrimini kendi ülkesinde gerçekleştirememiştir.Sanayi devrimiyle çağ atlayan Avrupa karşısında kırsallığın hakim olduğu feodal köylü toplumu olarak geride kalarak,güçlenen Avrupa karşısında zayıf kalmıştır.. Bu da üçüncü hatasıdır. . 4-Yine Kanuni Sultan Süleyman döneminde karalarda ve denizlerde Dünyanın bir numaralı gücüydü Osmanlı devleti.. Fakat Kanuni Sultan Süleyman gereksiz bir şekilde Avrupanın içlerine kadar peş peşe seferler yaparak Osmanlının gücünü Avrupa’nın bataklıklarında boşuna harcamıştır. Halbuki karalarda ve denizlerde çok güçlü olan Osmanlı devleti gücünü coğrafya keşiflerine ve Orta Asya ya doğru yönlendirmiş olsaydı Hazarın öbür tarafındaki Çin Seddi ne kadar uzanan Ata Yurdumuzdaki öz Türk kardeşlerimizle yani Orta Asya’daki Türk kardeşlerimizle Anadolu’daki Türk kardeşlerimiz arasındaki tarihi bir fırsat olan entegrasyonu sağlamış olacaktı..Osmanlı devletinin üzerine sürekli haçlı ittifakı ile gelen Avrupalılar karşısında daha sonraki yıllarda zorlanmayacaktı..Maddi ve insanı güç olarak Osmanlı Devleti daha güçlü olacaktı. Bu da Osmanlı Devletinin dördüncü hatasıdır.. Eğer Anadolu Türkleri ile Ata yurdumuzdaki Orta Asya Türkleri arasında tarihi entegrasyon sağlanmış olsaydı,Orta Asya’daki Türk kardeşlerimiz Rusya'nın ve Çin'in sömürge alanı haline gelmeyecekti.Yıllarca acılar çekmeyeceklerdi.. Biz Anadolu Türkleri de Osmanlı yıkılınca yurdumuz işgal edildiği için bir istiklal savaşı yapmak zorunda kalmayacaktık... Halbuki Anadolu ve Orta Asya Türk entegrasyonu sağlanmış olsaydı ne Anadolu Türkleri ne Orta Asya Türkleri bu acıları çekmeyeceklerdi ve biz bugün dünyanın hala bir numaralı gücü olacaktık.Ve şu anda emperyalist ABD ve ve müttefikleri olan Avrupa ülkeleri Irakta ve Afganistan da olmayacaktı..Zalim İsrail Devleti kurulmayacaktı..Balkanlarda Bosnalı kardeşlerimiz ve Kafkaslarda başta Çeçenler,Ahıskalılar,Kırım ve Kazan Tatar kardeşlerimiz ve diğer kardeşlerimiz bu hak etmedikleri acıları çekmeyeceklerdi..Bugün Osmanlının hakim olduğu coğrafyada çekilen acılar o yıllarda devleti idare edenlerin basiretsizliklerinden kaynaklanan tamiri mümkün olmayan hatalarının eseridir. İşte yukarıdaki nedenlerden dolayı Osmanlı Devleti çağdaki gelişmelerden koptuğu ve anlayamadığı için modern Avrupa’nın karşısında tarım ve hayvancılıkla geçinen feodal bir toplum olarak geri kalmıştır. Belirli bir zaman diliminden sonra da yani 1. dünya savaşının sonucunda yıkılmıştır. Kısacası Osmanlı Devletinin yıkılmasının sebebi kendi hatalarından dolayıdır. Ve biz bugün ve tüm Dünya sömürgeci Avrupa’nın coğrafya keşifleri ile palazlanan sömürme duyguları,Rönesans ve sanayi inkılabı ile kurmuş olduğu askeri ve sanayi gücüne dayanan ve günümüzde ise emperyalist Avrupanın yerini alan zalim ABD nin dayatmacı bir kültür emperyalizminin etkisi altında yaşamaktayız. Anadolu da bize ait ne kadar öz değerlerimiz var ise Avrupa’nın emperyalist, yayılmacı,dayatmacı ve sömürgeci kültürü karşısında gücünü koruyamayarak erimiştir. Halbuki o kadar güzel bize ait değerlerimiz var iken her gün birer birer bu değerlerimiz kaybolup gitmektedir.geriye dönüp baktığımızda batılılaşma sanayi alanında değilde taklide dayanan kültürel alanda olduğunu görüyoruz..halbuki bize Avrupanın sanayisi gerkliydi..Haçlı ruhunun öncü temsilcisi olan misyonerler Anadolu da evlerimizi kapı kapı gezerek haçlı savaşlarının diğer bir versiyonunu yapmaktadırlar..ve bizi içimizden kuşatmaya çalışmaktadırlar. Biz şu anda bize ait değerler kültürüne dayalı bir hayatı değil,ısmarlama bir hayatı yaşıyoruz..halbuki bir toplumu ayakta tutan kendine ait olan maddi ve manevi değerleridir. Şu anda Anadolu insanımızın öz benliğindeki erozyon,Anadolu topraklarındaki erozyondan bin kat daha fazladır..İşte devletler ve fertler çağdan ve çağın gerçeklerinden koparsa gidecekleri yer tarihin çöplüğüdür..Bundan dolayı birey,toplum ve devlet içinde bulunduğu çağı ve geleceği çok iyi okuması gerekir.eğer okuyamayıp maddi ve manevi olarak kendi ayakları üzerinde duramaz ise başka milletlerin maddi ve manevi boyunduruğu altına girmesi kaçınılmazdır.. Peki bugün durumumuz nasıl? Ülkemizin ve dünyanın caddelerinde,evlerinde ve iş yerlerinde Almanya,İtalya,Fransa ve Güney Kore gibi sanayi ülkelerinin kendi icatları olan ürünleri boy gösterirken,maalesef bize ait markalarımız hala dünya piyasalarında yoktur.Yabancıların ürünlerinin bayiliğini yapan sanayicilerimiz ve fabrikalarımız vardır.Bu fakir millet ülkeyi sömüren iç ve dış güçlere hafta da 1 milyar dolar faiz adı altında para ödemektedir.yılda 52 milyar dolar yapar..Son 25 yılda bu fakir millet iç ve dış sülüklere 1 trilyon dolar faiz adı altında para ödemiştir.Birde PKK ile mücadele etmek adı altında 25 yılda silah alımları dahil harcanan para 1 trilyon dolar olduğu TV kanallarından duyuyoruz..Bu paralar Anadolu insanının kalkınması için harcansa neler yapılmazdı ki.? Ve Türkiye dünyada güç olarak nerelere gelirdi acaba? ..Ya PKK belası olur muydu..? Aşı ve işi olan insanın terörle ne işi olur ki? . Peki bilimsel gelişmelere ve argeye sanayicilerimiz ve devlet yılda ne kadar para harcıyor acaba..çok komik,veriler net değil ama T.C devletimizin 2 haftada faizcilere ödediği parayı geçmez. Demek hala çağın bir yarış olduğunu anlayamamışız.. Son olarak Dünyada yerimizin nerede olduğunu anlamamız ve algılamamız bakımından yeni açıklanan ve gelişmişliğin ve güçlü bir ülke olmanın bir göstergesi olarak kabul edilen çok önemli bir veriyle yazıma son veriyorum..Türkiye’nin 2009 yılı ihracatı 100 milyar dolar..Almanya’nın 2009 da ihracatı ise 1 trilyon dolar. Yaklaşık aynı nüfusa sahip olduğumuz halde adamlar bizlerden kaç kat daha fazla mal ve hizmet üretmişler ve Dünyaya satmışlar..işte milliyetçi ve güçlü olmanın sırrı burada yatıyor,sloganlarda veya sokaklarda nara atmakla olmuyor,icraatlarla,devasa projelerle ve Türk bayrağını Marsa dikmekle olur...Demek hala ayakta ve yatakta uyuyoruz.Tembel ve kavga eden bir toplum değil,sevgi ortamında düşünen,hoşgörü sahibi ve her alanda üreten bir toplum olmak zorundayız...Hala mı aklımız başımıza gelmedi..Eğer tarihten ders alınsaydı acaba tarih tekerrür eder miydi? ..Bence etmezdi..Bir ülkeyi veya devleti dışarıdaki düşmanlardan önce içimizdeki ruhsuzluk yıkar. Sahipsiz kalan vatanın batması haktır Sen sahip çıkarsan vatan batmayacaktır Saygılarımla İbrahim Yılmaz

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Kadir Ünlü
    Kadir Ünlü

    Kökleri derinden,tarihsel bir ders kıvamındaki şiirizi bir okumada sindirmek zor,defalarca okunası bir şiir,kaldıki açıklamanız şiirinizden öte bir emek,gönülden teşekkürler yolluyorum arkadaşım,elin ve gönlün dert görmesin.

    Cevap Yaz
  • Melek Ayaz
    Melek Ayaz

    Doyuran satırlar...fırtınalara haksızlıklara dayanamayan coşkun bir yürek, satırlarda coşmuşta, coşmuş...bu vatan bu topraklar asla batmayacak...zira okadar sahibi çok ki...ardımızdan yetişen özgür yürekli gençlerimiz oldukça....saygı ve sevgilerimi yolluyorum duyarlı kaleminize...
    melek ayaz

    Cevap Yaz
  • Aylin Kaya
    Aylin Kaya

    milliyetçilik,bu milletin kültürel ve manevi değerlerini okuyp anlamak ve de korumakla başlar.sanatta,edebiyatta,bilimde geriye doğru bir gidişatın içindeyiz ne yazıkki.eğer kafatasına değil de beyne yoğunlaşan bir milliyetçilik anlayışımız olsaydı bu gün çan sesleri duyulmazdı...saygıyla hocam.

    Cevap Yaz
  • Aycan Deniz
    Aycan Deniz

    İnsana aşık olmalıyyım ya da varolan aşkımı canlandırmalıyım dedirten dizeler...

    Sevgilerimle

    Cevap Yaz
  • Midayet Kara
    Midayet Kara

    Değerli dost çok güzel bir çalışma yüreğine sağlık kalemin daim olsun eserlerinin devamı dileğimle ayrıca şiirlerime yapmış olduğunuz değerli yorumlarınızdan dolayı çok teşekkür ederim dosta dostça selam olsun

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (146)

İbrahim Yılmaz