Şairin hayatı şiirdir
şiir hayatını anlatır
hayatı şiiri
şiiri bir geoid'dir
üzerinde hayatın basıklığı
hayatı eliptiktir
elips üzerinde döner durur...
Sevdana sımsıkı düğümlü kaldım
Nidalı nidasız ismini andım
Yaklaşsam ölüme kalsam on adım
Seni sevdiğimi unutma bir gün
Unutma ne olur canımın içi
Bir gün oturduğum bu yerden kalkıp,
Ufuğa sesleneceğim
Ağaçların yaprakları sallanırken rüzgarla
Bakışlarımı ileri dikeceğim
Güneşin vurduğu kolumun gölgesini
Yamacımda göreceğim
Sen sevgi dolu bir kalbin
Umut dolu limanıydın
Mutluluk sende demir atardı maviye
Seninle gerçekleşirdi en güzel düşler
Rüyaların en güzel rengiydin
Hayat dolu bakışlarında
Ben gidiyorum İzmir,
sana teslim herşeyim,
ağladığımı zannettiğim ıslak gözlerimle,
çektiğimi sandığım dipsiz acılarla,
ben gidiyorum İzmir.
Bir sen vardın
Düşünüpte,
Hayalinle avuttuğum gönlümün parçası.
Bir sen vardın,
Odamdaki çerçeveli resminle
Gözlerimden içeri süzülüp
Her gece kulağımda bitiyor sesin,
elim istemesede uzanıyor albümüne
kısık sesle dinlemiyorum artık müzikleri
gözlerimi kapattığımda girdiğim büyülü dünyadan
yitik bir alarm sesi,
penceremden içeri nükseden günün ilk ışıkları
Haydi koş
seninde çocukluğunun hakkı
küçük bilyelerin
Masa üstünde unuttuğun
Yarım kalmış hikayen
bitiremediğin...
Şairin hayatı şiirdir
şiir hayatını anlatır,
hayatı şiiri
şiiri bir geoid'dir
üzerinde hayatın basıklığı
hayatı eliptiktir,
Bugün 8 Haziran 2004 Salı, ben bugünü takvim yapraklarından yırttım ve hafızamdan çıkardım. Yaşadığım ve yaşayacağım en kötü gündü benim için. Evet hayatımın en kötü gününü geçirdim. Çünkü sevdiğimi kaybettim. Sebepli, sebepsiz, bahaneli, bahanesiz sevdiğimi kaybettim. Bu acı belki bugün beni delirtti ama yüreğimden silinmeyecek hatıralarla beraber tarihe geçti. Halbuki ilk defa en son ne zaman kavga ettiğimizi hatırlamıyordum. Kavga etmeyeli ilk defa bu kadar uzun bir süre olmuştu. İlk defa bir kavgadan sonra telefondan arayan ben oluyordum ve bu sefer telefona cevap vermeyen sen. İşte bu yüzden tarihe geçti ya. Beynimin sayfalarına altın harflerle birer birer damgasını vurdu. Belki aramızdaki pamuk ipliği ilk defa bu kadar inceldi ve inceldiği yerden de koptu. Seni asla unutmayacağım 8 Haziran 2004 Salı. Belki hayatımdaki en büyük değişim, belki kader, belki belkide acı son. Artık kararımı duygularım değilde vücuduma hükmeden beynim verdi. 9 Haziran sabahında güneşe son bir kez daha bakacağım. Benden neler alıp neler götürdüğünü soracağım, şayet bir cevap veremezse usulca çekip gideceğim. Sanırım duygularımı hapsedeceğim bir mapus yapmalıyım bedenimde. Asla oradan çıkmamalılar. Yeni bir günün hem bende hem yaşamda neleri değiştirebildiğini bugün öğreniyorum. Hayat farkına varmadığım bir oyunmuş sanki, bir rüya. Akşam güneş battığında belki uyuyor olacağım. Seni unutmayacağım 8 Haziran 2004 Salı; yemeden, içmeden, uyumadan kesintisiz düşünebildiğim ilk günsün sen. Ben rüzgarlı bir sahil kenarındaki kum tanesiyim, senin için önemli değil bizden milyonlarca var ama yinede söylüyorum 'Ölüm beni bulana dek Seni Unutmayacağım' Sana kesinlikle kırgın değilim, biliyorum ki acılarla yaşamayı da öğrenmeliyim...
Oy deli yürek neymiş bu deli sevda
Yaktın sineden vurdun nafile,
Yetmedi, bir de tuttun kahrettin yıllarca.
Allah canımı alsaydı da,
Giymeseydim bu ateşten gömleği
Bari bu kadar sevdirdin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!