yokluk bir suydu ve su kanatlarımın gölgesini bir kuğu şeklinde
dinlendirdiğim bir zaman
durdum önünde dağdan anıtların:
ey rölyefli haşmet!
büyüyor ürperiş emerek buhurlu sesimde biriken gözyaşları
ki baygın portakal bahçelerinde savrulmakta armadam
1. abeceyi tersten yazdık kara bahtımıza
elif kametin nun eyledik
yazıklanıp padişaha
2. güneş mi geçti başına acep vakvak ağacının
şapka giyer meyveleri
yalnız Karahan vardı
kanatları altında uzanan karanlık sular yokluğun adıydı
ve yokluk en geniş eviydi uçabildiği
çünkü yokluk o uçtukça vardı
susku ancak suskusuydu işitilen
astarı asfaltından sürmenaj
astıgünahı boynuna cumhuriyet
on kez cennete girdi
bir eksiğinden iyi niyet
TOKİ fırlandı yüreğinden
açılar sançtı göğe
dilime dokundu Çalâp’ın yalâbı
usumda Bay Erlik’in kırbacı
çizgindim evreninde odun
vurdum davula
gerildi kuşların kanadı
uzak ormanlardan duyuldu sesim
1. öfü öfkesi paletlenmez kara cumhurlandı devlet
banka kasasında gömdü kendini
yüzde yüz faizle cümhuriyet
2. devletlü benler. ilde ukuş yok
çalar aka kara cumhuriyet
insanın yüzü yalın karnı kara
ağlar karlı yürür dağa üze ışığa
eşikte tedirgin kuş ağızlı geyik
yere vara saydım
uzun düştüm yola neñ
karıdı kutum
gövdesi dört köşe, gövdesinden ısırılmış natürmort
lafzai celal yazılı ısırığında, üstelik soyu sopu armut
sayma sayıları fosilleşmiş, kalbi ölü meyve mutasyonu
kanlanma çokluğundan ezkârı diken üstünde
belli ki acelesi var
kolay alışveriş yolları, vergi avantajları
gün tünerli
kondu kuş kuğular
göç atı kişnedi
gönül düzdüm
gönlüm gökten göğrek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!