Can Eskileri
suyun içinde demir,
demirin içinde ateş,
ve o alevler ki dört bir duvarıdır
cihan devletinin
kelle düşer,bir umuttur havada kalan
bir gerdan...
yığınca bedenin çiğnendiği nal
gemilerle süslü,ezeli saklıdır hala
Hasan'ın içinde boğulduğu kan.
galatanın perçeminde nazlı bir bulut...
çatlamış dudaklarımda yıllanmış kadın telvesi
Sinan'ın nasırına merhem olsa Justinyen,
bir kalıp ki hiç durmayacak bir saat,
daha şimdi açan körpe laleler misali...
belki hala ıslak Leandros,
suyun içinde demir,
demirin içinde ateş...
çırpınan balıklar gibiydi
Hezarfen'in kör kanatları
gözyaşımı silmeye uçtu gökyüzüne
sanki yer,göğün üstünde!
gerçekler Acem dilinde karanlık bir harem...
geriye döner mi,
ateşi kadehten içen Rum?
bir Pers yengisine dudak bükebilir Fatih!
kir içinde bile
hür bir kubbe;
düşümde üzerine basılmak istenen kum!
sıva yerine kendi kanını kazıdı zaman,
durmadan inleyen cellat odalığın sırtına.
ve bulutsuz bir sabah Avni,
güneş batarken
atalarından emanet aldığı
kumdan kalelerin duvarlarında.
karıştı gemilerin ikon odaları
okuduğum destanların kapağında
mihrapta kartal bekleyişli
rüzgarı bile içeri tıkan gardiyan.
ateist bir zindan
ve onun en eski mahkumu tarih...
o da bilir üç kıtayı,
engin kanatlarla dolaşmayı.
gördüklerim de,ne ki?
suda ölü kargalar,
üzerinde hür martılar...
İstanbul bir sevgili...
nazlı sevgililer için,
karşı pencerede
gül desenli mermer
ve iki asma köprüden
gözüktükçe aralanıyor perdeler
iki ayrı dil ve lehçeden
ahlaksızca gemiler yüzdürdüğüm,
kıyılarına karanfiller diktiğim şehir!
sen benim için henüz doğan,şehvetli bir çingenesin.
üstüm başım ölümsüz mimozaların rengi...
kılıçlarını çaldım,
sana bir gül verenin.
sevdam da ruhum gibi,
hiç kapanmayan bir yara...
İstanbul,İstanbul gibi...
ömürler arasında erguvani sokaklar,
beyoğlunda
deniz rengi gözbebekleri...
ve üstüne ateşler yağdırdığım Kandilli!
es deli rüzgar,
dilegelsin büyükadalı Dimitri!
İstanbul,dalgalı mı hala?
dört nala
senin için koşturacağım atımı
cahil de olsam,
ufuklarına yazdım adını
ne ilk kez doğacağım,
ne de ömrüm tükenecek
geride aşılmadık duvar kaldıysa hala!
sürgün bahçelerde
kilitli kapılar yaptılar.
Aştık!
göz diktiler
hududundaki her bir ağaca
ve meyve veren
her bir dalına.
Çırılçıplak savaştık!
benimle kal,
kesif ve diri damarlarım!
yokluğun içinde yorgun
ve sancılı yedi kat derim!
alev kanatlı kuşlar geçer kabuslarımdan
bense denizden gelen rüzgarı beklerim,
o ilk günkü hayranlığımla!
Kayıt Tarihi : 23.4.2006 00:46:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Umut Özsezgin](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/04/23/can-eskileri.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!