Nice ürkek bakışın endişe sarkacında,
Kelebek kanadından hassas salınımları,
Bir nabız çizelgesi hükmünde görüyordu;
Sararmış çehrelerde ayva hazan tüylerin,
Can suyu belleğine yansıyan renkleriyle
Tunç devrinin dökümcü kumunda eriyordu…
Devranını seyrana gelmiş ağyar davetsiz,
Her yalıma bir yangın sözü ne menem şeyse(?) ,
İsteyene cürufsuz akkor dil veriyordu;
Hayal sezgi vardığı sürgün adalarında,
Sömürge düşler kurup dönence dileklerle
Nevruz çiçeklerine cemre düşürüyordu…
Bir buyurgan efkârın keskin kolaçanında,
Avaz yöntem yoklarken çığ cevelan dağları,
Uçurum yankılara köpük bant geriyordu;
Buz sarkıtlardan sünen ince suyun cehdiyle,
Kirpiğe tutundukça düşten ürkü mızraklar,
Saf gözlerin içine mecaz kar kürüyordu…
Sureta parlatsa da gönlünün aynasını,
Var sayıp öykündüğü deşilmemiş yarayı,
Nefsine hüküm ferma zanlardan soruyordu;
Bilincinde buzlanan tefekkür sancısının,
Ceffelkalem oluşan his obruğu çökerken,
Gel-geç rol modellerle zaman öldürüyordu…
Gizemli ehramların bilmecesinde saklı,
Hançer bileyen dirlik, mumya mahzeni loşluk
Payına, bilim kurgu efsane örüyordu;
Her sözüne kekeme virgüller üşüşse de,
Papağan serzenişli kargış dil yorumlarla
Emel haritasına beynini dürüyordu…
Mor salkımlı erguvan, Asitan remzi çiçek,
Zerdali çağlasına kazara değer olsa,
Yeter sebep sayarak bahtını yeriyordu;
Tavsayan öngörüler gerçekleşirken bir bir,
Umuda kaldırımsız can üzgü caddelere,
Hüsranla sırılsıklam gölgeler seriyordu…
Çiğ-dem öz kişiliği, katır-tırnağına tav,
Kendi olmaktan korkup tan yüzlü bayırlarda,
Muhalif yanlarını cepheye sürüyordu;
Geçmiş teranelere fi tarihinden yorum,
Sütliman nefretleri tetikleyen poyrazı
Arkasına almış da hiçliğe yürüyordu…
Turna göçünden fire, can diyetiydi bildim,
Sevda mahpusluğundan firara yeltenenin,
Yedikule düşlerde boynunu vuruyordu…
YUSUF BİLGE
Kayıt Tarihi : 11.2.2010 14:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!