Can'dan Canan'a Şiiri - Ahmet Kürşat Gök ...

Ahmet Kürşat Göktürk
88

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Can'dan Canan'a

dizginlendi herşey.! düşler, gülüşler, sevişler, sevişmeler.! azad edildi keder.! bembeyaz sayfalarına ömrün kara kalem çaldılar.! hasretinden ölmekmiş kader.....!

kabrinde kedere boğuldu 'yâr kokusunun olmadığı yer, zindandan farksızdır' diyen Molla Camî, 'akıl fenerdir aşk güneş, güneş doğunca fenere gerek yoktur' diyen Mevlana'nın ruhu ızdıraplara boğuldu.....!

işte yirmibirinci asrın, yani çağımın göbeğinde yaşanan mükemmel sevdaların durumu bu... fikrime yüklendin, aklım ziyan oldu... gözlerin gözlerime değdi, yaşantım harab oldu.! dizginlendim ey yâr.....!

düşlerime uğradın; ağladın, ağladım.! gözyaşlarımız bu kurak mevsimi sularken, gülşen-i hüsnüne ram olduğum yâr, unuttum benim diyarım neresidir.....!

anladım.! sonunda anladım.! nefes alıp verdikçe sen, bana yüzünü bile çevirip bakmazken dünyam da diyarımda gözlerin, yüreğin ve bil ki; yağmurum da sensin....!

süpürdü rüzgâr gülüşlerimi, adını andıkça koptu parçalarım, savruldukça saçların biraz daha sen oldum, sen oldukça yanıyordum.! şimdi sıratın ortasında alev alev koşturuyorum.....!

sırat bir köprü, kıldan ince kılıçtan keskin.! harlanmış ateşim, dağları erittim, Ferhat'ı kül ettim de sana geldim.....!

dizginlenmiş varlığımın gem vurulmaz yanı, varlığımın sebebi ve ey fikrimin varlığı; gemilerim kızağa alındı içinde sana dair hayallerimle, düşlerim ve gülüşlerim ile... şimdi düşlerim senin esaretinde, hürriyetime esaret biçen sen, ömrüme sevdan için müebbet istedin, ka'lû bela'dan razı idim ben, verdi Yaradan benliğimi sana, ram oldum sonra bir tebessümüne, bir ufacık sözüne.....!

karanlık gecede hasretini yorgan diye çekmişim üstüme, yıldız yıldız gözlerinde, yıldız diyerek yağmur damlalarını kahverengi saymışım, her damlaya bakışlarım düşmüş, her anını yudum yudum içmişim, varlığına senin, sana sevdamın, güller verip kendi varlığımı dinamitlerken, anladım, senin için hiçmişim.....!

yaşadım.! yaşadın.! yaşa(ma) dık.! gayri herkesin genç dediği yaşımda yaşlandım.! seni beklemiştim (kaldı ki hâlâ beklemelerdeyim) , yolunda her gece ve gündüz ağladım, yetmedi doğup ağladım, olmadı ölüp ağladım, hasretin toprak eyler sanmıştım, olmadı.! ve o vuslat gelmedi, hasretin ise öldürmedi, yaşattı.....!

çile nedir? öğrendim.! öğrendim ki, sevgiler bitmezmiş.! öğrendim ki, gömülüp giden duygular, gömüldü sanılan hissetmeler, an gelir yoluna düşermiş.....!

dizginlenmiş düşlere ve yırtılıp bir köşesine evin savrulup atılan resimlere inat, bir kolye geminin ambarında, belki yelkeninde belki de kaptan köşkünde, unutulduğu yerden sahibine yelken açıp, sevgilinin yüreğine dönermiş.! demirlermiş, hareketsiz, çürümeye terkedileceğini bile bile.....! öğrendim.! öğrendim ey Kahverengi denizlerin damla yangını, yüreğimin har suyu, kaderimin vurgunu, sevdam.! öğrendim ki; kalbini bırakıp gidenler elbet birgün dönermiş.....!

ve söndüğünü sandığımız yangınlar, küllerin altında, zaman ile birlik için için yanarmış.....!

şimdi sen, yoksun.! umudum bin pare, bin paradır her bir pare, söyle ey Gülce'M'alim, yüreğimde (kim bilir belki senin de yüreğinde) taşıdığım(ız) bu nasıl yare.....!

gelmiştim.! sana gelmiştim.! nisanın otuzu idi, yangından kurtulmuştum.! yangından kurtulmuş, izbe, antika, ahşap bir evdim asırlık sanatçıların elinden çıkmış, kuldum nihayetinde, senin gibiydim.! karanlık sarmıştı gündüzde, geceleri in-cin top oynuyordu içimde.....!

aşk; bir duyumsamaydı.! duyumsama ve hayata doyum getiren bir lezzet idi.! seni, iliklerimde, benden ötelerde yaşayınca, anladım.! her ne olursa olsun, kalırsa kalsın, ölen ölürdü ve kalanlar bizimdi.! sal'lar ile sel'ler götürse de dilimde saf, pür ü pak bir lisan ile kaldı sevdamız.....!

tad almak icab etti yaşamdan, aldım.! bal alırken arılar güllerden, dert söyledim yokluğuna, yokluğunda keder sahillerinde simit tadında doyarım diye... dedim ya, tad aldım hayattan ve acının da bir tad olduğunu biliyordun sen.....!

gel gör ki, terkedemedi, terketmedi, yüreğim yüreğini.! hasretin vurdukça an gelip öldüm, sevdan yüreğimde direndikçe, kırdım dizginlrimi ankâ gibi küllerimden doğdum.....!

gecelerce yargılandım sevda mahkemlerinde, hüküm giydim, beraat ettim.! kendimi insafsızca yargıladım, yasakladım.! sana sakladım.! seni ve adını bir gün dahi aksatmadan sayıkladım.! çiğ damlasında, yağmur havasında, yangın kokusunda, bir gül kızıllığında kahverengice sana sevdamın narında yandım.....!

sayıkladım seni, yüreğim dile geldi.! bazen dile gelen bendim, sesimi susturdum, bedenimi küstürdüm, bir sen oldu varlığım.! bana bakanlar bende seni gördüler, içimde sesin konuştu, seni duydular, gözlerim seninkilerdi, anlayacağın bir sen oldum, bir de ben, öldüm.....!

sayıkladım seni, dizgin tutmadı sevdan, kusura bakma sevdiğim gem vuramadım yüreğimin en ince yerine, orda sen vardın, orda adın vardı, dokunamadım.! kusura bakma sevgili sensiz ölüp ölüp doğdum ama bir bende sana değemedim.! seni içimde bitiremedim.! doğrusunu istersen eğer bitirmeyi hiç istemedim.! sayıkladım seni bil ki, dizgin tutmadı sevdan.....!

ve bıçak kemiğe dayandığı gün, yani kendimi aştığım, yani haddimi zorlayıp, dizginlerimi kırdığım gün, birgün, işte sevgili bu gün, yani bugün, bir iyilik yap dedim kendime, kahverengi deniz gözlü kızı sev, yine yine bir kere, sev onu her sabah güneşi ile yenice.! yine yeniden ve hep bir kere.....!

evvelde söylediğim gibi sevgili, ben hep bıraktığın yerdeyim, kimseler bilmiyor tek sen biliyorsun, buradayım.! her daim seninleyim, ve sadece seviyorum seni.....!

Ka'lû Belâ ile kıyamet arası ne kadar sürer, kaç ömür, kaç yenilgi, seni kaç kaybedişim sürer, bilemem.! ama ne kadar ve ne sürerse sürsün, Hakk izin verdikçe sadece Seviyorum Seni.....!

biliyorsun... bilmelisin... bilesin... ey sevgili.....!
SENİ SEVİYORUM...!

21/08/2007-17.30
a. f. k.

Ahmet Kürşat Göktürk
Kayıt Tarihi : 25.8.2007 10:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Kürşat Göktürk