Çamsakızı Sulak Hıyar

Bu evde dertler girene,
Kapılar çaresiz;
Sofrasında açlık, odasında karanlık çaresiz!
Düş kurmak yasak burada,
Umudu yakamozlar çalmış.
Gözleri yaşlı, yürekleri kırık;
İçeri giren yorgun adımlarını bastırmaz,
Bizim evin çatısı,
Yıpranmış, çatlamış.
Görüntüsüyle iç açıcı değil, bak.

Otururuz kahvehane'de, içeriz,
Kimimiz bohemli, kimimiz yalauz;
Bir zamanlar güçlü bir figür vardı,
Ama yaşamın dalgaları altında,
Kırıldı, gitti.

Odun kütüklerinden ateş yakarız,
Kış gecelerinde, soğuklarda;
Kömür döşedim mangala,
Ayaklar çıplak, başım duman,
Anam geldi, sevincimiz çoğaldı;
Denize düştüm, mavi bir rüya,
Balıklar eşlik etti bana,
Koku bir hikaye anlatır,
Sofraya oturduk, yoksul içtik,
Birkaç yudum aldık, şişe boşaldı;
Zehir gibi bir içkiydi,
Derdimizi açığa vurdu.
Bir koku yayılır, hafif bir acı;
Mangalda ekmekler kızarır;
Sofraya otururuz, açlıkla savaşırız;
Bir yudum alırım, şişe boşalır;
Zehir dudaklarımda dolaşır.
Türküler söylerim inceden,
Bedbahtlar doluşur odaya,
"Çarık basma kırçıl alma" derim, geceye.
Vakitsiz anamız öldü, bize yetim dediler.
Azerbaycan'dan kırbani gelmiş geviş getire,
Necesin, hoşmusan, tamaşacı der,
Mırtlaşmaq mı cenazedeyiz kendinize gelin,
Yaraqın derim qardaş, töbe töbe nedersin!
Abşeron mu yediniz deyyus,
Bugün'de geçti kimse sakat kalmadan..

Gün oldu, uyandık birlikte;
Bir mahluk geldi boynun'da çanlarla:
Yanında cacık oğlan, çamsakızı sulak hıyar,
Mutluluğun bin bir paraya satılır,
Gerçeği bu çirkin bacıma anlatamam;
İçtiğimiz su sevun, yediğimiz kırıntı süpürge,
Gördüğümüz nah kütüğün'den kalma,
Sevişmenin cezası cennetten kovulmakmış,
Bak da gül;
Haydi kırk yıl sonra sevdim, diyelim;
İki kişi bir yüreğe sığıştık, depiştik,
Nefes aldık, donumuz lastik oldu diyelim,
Şimşirme sevgi oldu, devir teslim'de,
Ne yaparız gayri?
Düşme çorbaya sinek düşercesine,
Bozma kafamı ileri geri vitese takarcasına,
Sen şimdi git tatlı su kızı,
Yarın kim öle, pamuğu kıçına yiye...!