Hayatın karanlıklarını da tanıdım...
Ey camilerin beyaz güvercini
Gönül ustası ellerinin ışığı
Gözlerinde yıldızları karanlığımın
Bahar getiren gölgene düşerim...
Yıllar yılı aranılan
Dua dua...gölge gölge...iz iz...
Gölgelerden başımı kaldıran güneş
Karanlıktan çıkaran ışıkların var...
Sözlerin susuzluğuma nehir
Ey camilerin beyaz güvercini
Haya deryasısın
Kur’an nurunun pervanesisin.
Minareler çağırıyor şimdi beni
Susmuş yalanın karanlık dili...
Şimdi yıllar yılı koştuğum o ışıklar
O yıldızlar...
Sofrasında gönlümün...
Gönlümün mekkesinde
Karanlıklar devrildi peş peşe
İşte gönlümde sevgilerin paşası
Şimdi ışık ışık gökleri gönlümün
Yer çiçek çiçek okundu
Gök yıldız yıldız okundu
Camilerin beyaz güvercini
Işık sözler akıtan sofrasına gönlümün
Hangi yol varır aşk şehrine
Ellerimde şimdi cömertliğin çiçekleri
Alnımda secde çiçekleri
Camilerin beyaz güvercini
Gönlüme güneşi getiren
Baharı yaşadı gönlüm
Gül sevgiyle gül oldu gönlüm...
Camilerin beyaz güvercinisin
Karanlığa savaşın var
Savaşın ne güzel...
Geldin çölleri aştı mecnunum…
Işık vurdu bahçemdeki bülbülün gözüne
Sabrın meyvelerini topladım şehrimden
Kendime ait bir sokağı yoktu şehrimin…
Gönlüm haritadaki bütün ülkelerden büyük
Bir mum yakılmadı yıllarca
Karanlıklar yumağı gönlüm yıllar yılı...
İşte mavi göklerde uçurtmalar gibiyim...
Güneş benim gözlerimde doğdu
Güneşlere uyanmamıştım ben hiç
Aşk şehrine varmadım yanmadım ben…
Bin alevli bir sözle yakışın güzel
Gönlüme kelime kelime ışık ışık akışın güzel
Eczaneler hep uzaktı
Yüzümü güneşlere tutuşun güzel
Beyaz kelimeler öğrettin
Beyaz kelimeler gönlümün beyaz anahtarları
Gelişin baharlar gibi
Aşk şehrinin yağmurları da yağmamıştı gönlümün toprağına...
Kucağı gül dolu gelen gönül bahçıvanım…
Sonsuz yağsın yağmurlar
Beklenen kim
Neden gelmedi diyordum…
Geldin
Sözlerinde uyandıran ateş
Gözlerinde sıcak denizler...
Baharı çağıran rüzğarlarlarla geldin …
Güneşsizdim yıllar yılı
Yıllar yılı gizli kalmış bir ülke...
Güneşlerle geldin ülkeme
Elin öpülür ayağına kapanılır ey güneşlerle gelen
Karanlık yıkıldı bende
Bahçıvan eller sabır meyveleri dikti bahçelerime
Sevgi çiçekleri ekti toprağıma
Mavi uçurtma olurum bulutsuz göklere her bahar...
Seni tanımazdan önce
Yıldızlar ışık vermezdi
Yoktu mavi denizler...
Gönlümü diriltmişti sözlerin
Gururdan,kibirden geçtim
Kuşlar,uçurtmalar uçmada göklerimde
Elin öpülür ayağına kapanılır
Ey güneşlerle gelen
Söyle adresini söyle adını duymadığım güneşlerin...
Camilerin beyaz güvercini bakma ellerime
Ellerime aşılanmamış cömertlik
Ellerim sarmaşıklar gibi çiçek açar uzar maviliğe
Güller ektin bahçelerine gönlün
Ateşler ektin bahçelerine gönlün
Kışıma baharlar getirdin
Başlar bende ateşe susuzluk
Isıtan güneşlerle geldin
Gecenin karanlığı sökülürken
Aşkı heceleyecektir gönlüm
Çeşmelere koştur kirli ellerimi
Seccademin güneşleri nerde
Işıklar saçarken ay sözlerin...
Işıklarına ölünür senin
Yalnızlığa öfkem
Karanlığa kavgam var...
Seccademden akıt nehirlerini ışığın
Seccademe boşalt denizlerini sevginin..
Toprağımda hasret büyüt uçurtmalı göklere…
Gül bahçelerim nalan…
Gönüllerde en zalim eylül...
Ey güzel insan seni tanıdım
Karanlığım zalim geceler yaşatırken
Camilerden ay gibi doğdun
Nur kesilirdi camiler...
Karanlığa isyanım yıldız oldu gözlerinden alıp ışığı
Ben bahar rüzğarları estirdim gönlümün toprağında...
Elim yüzüm kirli varmıştım camilerin dizlerine
Arınmıştım yüz sürerek bir güneşin ışıktan izlerine...
Geçtim yalanlardan
Şimdi atlarım ufuklara koşuyor
Ölüm bile tatlandı sofranda
Gönül ustası ellerinin ışığı
Gözlerinde yıldızları karanlığımın
Bahar getirdi sesin, gölgende diriliş...
İnandım sensin Hüda’nın üstümüze diktiği güneş
Asra tevazu güneşi
Asra aşk güneşi …
Gecenin karanlığı çökmeden üstümüze ışıklar saçtı ay sözlerin...
Sendin camilerin beyaz güvercini
Sana soruldu ışığın adresi
Nurlu yiğit pınardın büyük susuzluğa
Güneşi getirdin diktin karanlıklara...
İnandım sendin güneşi Allah yolunun
Camilerin beyaz güvercini...
Mataralar dolu ümit
Ufukta güneş şimdi
Kırlarda sarı çiçekler şimdi
Gönlün çorak toprağında fidanlar büyüyor şimdi...
İşte aşk alev üflüyor
Zincirler eriyor
Nehir gibi pak hayat şimdi...
Asra aşk güneşi olan…
Mutlu uyu mezarında...
***
Hayatın çöllerini de tanıdım...
Her mecnun aşamaz çöllerini
Çöllerde yiten nehirler gibi...
Acı Allah’ım
Çölde yiten nehirlere
Yıkılmış viran şehirlere
Sardı aklımı gül kokusu
Yıktı tek tek duvarlarını
Ağlat günahlarım
Savrulsun hallaç pamuğu gibi göz yaşlarım...
***
Aşksızdım, azıksızdım... ölüydüm yıllar yılı.
Vurdu gözüme aşk güneşi
Gönlüm bir aşkın elif-ba’ sında şimdi
Gönlüm bir aşkın elif-ba’ sında
Develeri önünde gönlümün
Engellerin dişleri
Sökülmüyor ah
Ben bir aşkın elif-ba sındayım
Gül rüyasındayım
Derdine bin dert katan bülbül...
Bir ateş dolu bade sunuldu
İç denildi
Candan canandan
Geç denildi
Bu aşkın elif-ba’ sında...
Seherlerde ağlamak var
Özleyip yari yanmak var
Akıl verdim
Aşkın elif-ba sında
Sarhoşuyum dertlerin
Veremlisiyim çilelerin
Bir aşkın elif-ba sında
Kelebeği has bahçelerin
Olmak istedi gönlüm...
Sarayların kapısına
Kul etmezler gönlüm seni dedim.
Bu aşkın elif-ba sında...
Anlat gönlüm
Sen niye deniz sevdasındasın
Aşkın elif-ba sında
Derdini çek bu aşkın
Taşlı yolundasın aşkın
Aşkın elif-ba sındasın
Titredi uyandı gönlüm
Aşkın elif-ba sında
Bir güzele aşık gönlüm
Sevgisi değer iki cihana...
Ballar balı tattı
Bülbül gibi
Dertli bir başı var
Aşkın elif-basında
Adı dilinde
Yolu gözünde
Güneş şimdi özünde
Şanslı gönlüm
Aşkın elif-ba sında
Has bahçede güller gülü...
Diriliş yazıldı gönlüme
Aşkın elif-ba sında
Gözde yaş
Dilde zikir var
Bu aşkın elif-ba sında
Hoş eder bu aşk
Sarhoş eder bu aşk
Bu aşkın elif-ba sında
Kalma aman Veysel ol gönlüm
***
Hayatın kışlarındaydım yıllar yılı
Eylüller de yaşadım....
Bahara erdi gönlüm...
Geçti kış günleri
Gönlüm
Büyüttü ışığı
Yaktı ateşi...
Aşk meyvesi ömrüm...
***
Camilerin beyaz güvercini sensin
Mezarların serinliğinde işte
Atlarım koşulara hazır...
Beni her gün sıgaya çeksin ölüm...
Rüyamda acaip bir gül gibi ölüm
Buldum onu özümde
Özümde ışıktan bir el gibi ölüm
Yeni çekilmiş resmimde
Tozlu bir yol gibi ölüm
Ölüm görülür her eşyada
Vaaz eden dil gibi ölüm
Ölüm bu hayatın nesi...
Ölüm bana altın hazinesi
Ölüm üstümüze yağar nur gibi
Hayatın başlangıcında...
Ney inlesin ben inleyeyim
Hayat hasret sınavı...
Kandiller lambalar çağırır beni
Kur`an yıldızlı gök yüzü...
Aşkın elif-basını da heceledim ben
Nerde Menzil...
`Bana seni gerek seni demiş... `Yunus
Aşk güneşi gönlümün.
Seccadem
Bir leyla
Sıcak yataklardan geçtim...
Kandille yetinmiyor güneş diyor gönlüm...
İhlas bahrinde aşk semasında
Camilerin beyaz güvercini sensin
Yaratılanı sevmeli yaratandan ötürü...
Hey gönül çobanları
Yıldızları gibisiniz göklerin
Yerde yıldız yıldız...
Işık saçanlar gönüllere
Nerde yol
Aşk yaylaları
Nurlu yola kilitlenir gözleri gönlümün
Berrak derelerin sesi
Boşalırken kaval sesine
Dağlar ile taşlar ile çağırdığım mevlam
Gök yüzü mavi tahta
Kuşlar harfler gibi
Ağaçlar yeşil mürekkep yerde...
Camilerin beyaz güvercini
Gururumu aldım ayak altına...
Duada yer-gök...
Yola koyulsam
Bir dünya var arınanlara gökleri yıldızlı...
Yer gök Kur`an çiçekleri
Işık ışık zaman ve çağ
Güneşlere pervane güneşler
Komşudan,komşuya taşınan ışık sofraları…
Hidayet nasip oldu şükür
Derim kimi gün Fuzuli gibi:
Yoktur anın yanında bir kılca itibarım...
Ayrılık ateşiyle pişmiş Mevlana...
Bu yolun çileli yolcusuyum
Ney gibi inleyen...
Yaş kırk
Çiçek zamanı gönlümün
Maviliğe uzadı
Tutunup ışığın iplerine...
Sarmaşık çiçeğim
Kara bulutları vardı hayatımın...
Otuz yıl,otuzbeş yıl
Güneşi göstermeyen
Ey maviliğin yolcusu...
Ah mavi göklerde çiçek açma zamanın ne zaman…...
Camilerin beyaz güvercini
Damla suyun
Denize hasret var özünde...
Yaktıkça yaksın beni hasret
Gönlüm kutsi bir yolculuktadır hep
Elimden tutsun bir melek
Elimden tutsun bir melek
Yaksın toprağımı aşk
İsyan otları büyütmesin toprağım...
Bir karanlık ki toprağım
Arınmadı elli yılda
Yansın savrulsun toprağım
Yanmak istedi gönlüm başladı yolculuğu...
Annesiz bir çocuk
Nasıl ağlarsa öyle ağlar
Gel der İmdat der anne der..
Annesiz çocuk
Perdeler kalktıkça
Vardım secdeye
Dünya gurbet...
Gördükçe
Vardım secdeye
Gönlümde hasret ateşi
Yandıkça vardım secdeye...
Alnım bir at koşusu var ışığa
Camilerin beyaz güvercini sensin...
Dedim gönlüme binlerce kez:
Yandıkça yan gönlüm
Çünkü bir gurbet burası...
Oyuncaklarını kır gönlüm
Gönlüm sende dağ sevgileri Yunusların Mevlanaların
Yandıkça yansın gönlüm
Işığa yolcu olsam ömrümce
Binlerce ömür...
Perde perde yansa gönlüm
Secde secde alnım koşsa ışığa...
İmar et gönlümü
Gönül ustası
İncinme benden
Deli nefsimden
Ben de bizarım
İlmin yok kimselerde
Ahlakı güneş olan
Filleri gönlümde Ebrehe’nin
Tankları var nefsimin
Öğütleri kılıç olan
Sözleri kalkan olan
Zikri sevdirdin
Feyiz ırmağından içirdin…
Borcum büyük sana can gönül ustası
Camilerin beyaz güvercini sensin...
Gönül ustası senin eline
Deynek olsam gezdirsen beni
Bana en güzel rutbedir bu
İsmail’in nurlu ayakları
Eşeleyince çölü
Zemzem fışkırmış ya…
Bereketli bakışları
Gönlümün asrın çöllerinde.
Camilerin beyaz güvercini sensin...
Benlik kalmadı bende
Yok olunur sende
Gönlüm ilim denizinde şimdi
Güller var şimdi gönlümde....
Camilerin beyaz güvercini sensin
Girdim aşk hastanesine
Açtım yaramı
Ayrılıktan ağlar gözüm
Gam ateş içimde
Gönlüm bir sarmaşık
Çağrısına aşık güneşin
Çiçek çiçek gülücükleri var güneşe …
Kayıt Tarihi : 7.2.2009 13:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)