Cam Kırığı Şiiri - Ulaş Başar Gezgin

Ulaş Başar Gezgin
124

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Cam Kırığı

Kırılan camlardan
Dünyanın en çok ses getiren
Çalgısını yapacakmış ünlü müzisyen.
Bütün camları kırıyorum.

Seni bekleyişimle benliğim arasında,
Bir cam bile kalmadı şimdi.
Ne varsa araya giren, bunca yıl,
Ne varsa yerli yerinde gösteren ama uzak gösteren
birbirimizi,
Perde olacak, dünyanın en çok ses getiren çalgısına…

O çalgıya, cam-çalgıya değdiğinde eller,
Geçmişe gömdüğümüz tüm o keşkeler,
Çılgın dansına ortak olacak yoksunluklarla yaşamış
yüzmilyonların.

Kim çalarsa bu cam-çalgıyı,
Elleri kanayacak, kolları kanayacak.
Dünyanın en çok el kanatan bu cam-çalgısı,
Duyan kulakları da kanatacak…

Yıllar geçmiş ve bilmeyiz ne olmuştur eski canlara,
Ama duyan, sesini cam-çalgının,
Kanayan kulaklarıyla,
İndirmeye başlayacak tüm camları,
Yeni bir cam-çalgı yapmak için.

Elleri kanaya kanaya bu cam-çalgıcılar,
Sesleriyle başkalarının ve başkalarının
Kulaklarını kanatacak…

Üzülmüşsün, korkmuşsun kulağın kanamış diye,
İçindeki cam-çalgıyı sen de çalmadıkça,
Daha çok kanayacak kulağın…

Hem bak yıllar çabuk geçiyor,
Şimdiye dek kırmadığımız camlara
Yenileri ekleniyor…

Yaşam budur işte, geçmiş bu,
Geçmişten anımsadığımız kırıklıklarımız işte bu.
Anlatana da dinleyene de acı veriyor o günler,
Çözülmemiş örselenmelerimiz var geçmişte,
Henüz kırılmadık camlara benzer,
Çözülmemiş örselenmeler…

Bütün camları kırıyorum,
Yüzüme sürüyorum kırıkları,
Tanıyamayasın diye yüzümü,
Yaklaşabileyim diye sana bir yabancı gibi,
Camları üstüne kırılmış bir yabancı gibi…

Sokakta yattığım doğru.
Camlarını indirdiğim bütün evler,
Bütün kütüphaneler,
Bütün üniversiteler,
Bütün işyerleri,
Hastaneler,
Gerisin geri ettiler beni geldiğim yere,
Sokağa…

Yerdeki kırıkları topluyorum şimdi,
Cam kırıntılarımızı geçmişimizdeki,
Evet, dileneceğim eskisi gibi,
Ama hiçbir yolcu, cam-çalgımın sesini,
Duyup da durmamazlık edemeyecek,
Hiçbir yere de gidemeyecek,
Kalacak.
Öylece kalacak…

“Cam kırıklarına basmayalım” diyordun,
Ama izi var hala ayaklarımda,
O izleri taşıyorum yanımda,
Nereye gidersem gideyim.

Böyle tanıyor beni yer,
Böyle tanıyor beni gök.

Sen de şu an nerede isen,
Sana cam-çalgıyla ulaşacağım,
Belki sana
Ummadığın kadar yakınım.
Cam kırıklarıyla harlanmış yüzüm,
Beni, seninle geçmişimizi,
Köşe başındaki evsizde gizliyor.

“Sensiz ev olmasındansa evsiz olayım” demişken yıllar
önce,
Bunu kastetmiştim…

Cam, bir yandan öyle saydam,
Bir yandan da,
Gerekti mi saklıyor adamı…

Ama cam?! Bu kadar kolay kırılma!
Geçmiş günlerin, geçmiş hayallerin
Bu kadar kolay kırılabilir olduğuna inandırma bizi!

Hekimlerde bulunmaz o merhem,
Kulaktan gelen kanı durduracak merhem,
Dilenciyim, saklamadan harlanmış yüzümü,
Bir bakmışın ellerimi açıyorum,
Kulaklarındaki kanı görüyorum,
Ve seni, ellerinden, gözlerinden olamasa da artık,
Kulağının kanından tanıyorum…
Çünkü başka hiç kimseninki
Böyle akmaz,
Böyle bırakmaz kendini boşluğa…

Ama kan?! O yıllardır beklediğim mektup olan kan!
O kadar çok akma!
Bulduğum anda yitireceğimi duyumsatma bana!

Ama kan?! Sen ne kadar fazlaymışsın ki,
Seninle sulandı tüm yeryüzü,
İnsan, insan olalı beri…

Kulağına merhem oldu sözlerim,
Demek ki artık gidebilirsin,
Bir kez daha kanayana dek…
Geçmişin kırıkları işte böyledir,
Bugün geçer, yarın yeniden inletir…

2005

Kaynak: Gezgin, U. B. (2008). Gezgin Şiirleri (2005-2007) [Gezgin’s Poems]. Ho Çi Min Kenti, Vietnam, Mart 2008.

Ulaş Başar Gezgin
Kayıt Tarihi : 9.8.2022 00:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ulaş Başar Gezgin