Tütmeyen bacada öten baykuşa
Dermansız dizleri dayamış yokuşa
Elinde tırpan Şevket Çavuş’a
Götürülecek bir çift selâmım var
Akmayan çeşmenin kurumuş oluğuna
Yıkılmış köprünün kapanan yoluna
İdare heyetinden Beşiroğlu’na
Götürülecek bir çift hizmetim var
Benim ormanında yabani kuşa
Eli değneksiz gezen sarhoşa
Salimin kolunu kıran berdoşa
Sorulacak bir de hesabımız var
Hırçın akan Melet’in tatlı sesine
Annemin başındaki telli fesine
Hiddetli ağabeyimin öfkesine
Söyleyecek bir çift nasihatim var
Kayıoğlu Halil Dayı kemâli bulmuş
Ayrı kalmış iyâlinden çarnaçar olmuş
Aynı durumdaki Üzeyir Çavuş
Sonunda sabrın selâmeti var
Tosunoğlu Ahmet Dayı eyleme figân
Yazılan gelir başa kader de olan
Çiçeği burnunda yanıp kül olan
Hüseyin’e bir Fatihâ üç İhlâs’ım var
Kale önü Genbos Gezidüzü’ne
Bir de çıkalım yayla yüzüne
İnci boğazında köylü kızına
Çeyizine bir çift hediyem var
Mehmet Başalan çitilmiş meğer
Onun çitilliği doğruluğu sever
Bir de bezine basarsan eğer
Ona da sabır tavsiyem var
Merdân Dayı ile Salih Dayı namaza durmuş
Fakat Merdân Dayı’nın öküzü yokmuş
Namazdan sonra Salih Dayı öküzü bulmuş
Ondan sonra soyadı ‘Öküzcü’ olmuş
Kürt Dayı biner gümüş eyere
İçer sigarayı çeker ciğere
Hayırlı oğlu yok ki kalkıp evere
Ona da sabır tavsiyem var
Sırrı Horozcu ırmağın yâri
Ver eline tırpanı dişesin bari
Bir de mezar ustalığı var bunlardan ayrı
Onunda çok tatlı nüktesi var
Cercis ile Naci ne yapsın malı
Emekli olmuşlar her yanı dolu
Ekmek elden su gölden deyip yat uyu
Onlara da söyleyecek bir çift sözüm var
Ömer Poyraz benim biricik dostum
Kimseye kötülük değildir kastım
Köy halkına böyle bir destan da yazdım
Benimde çok hatalı tarafım var
Hidâyet Kuş söyler sözü getirir dengine
Yiyip içip yatar bakar keyfine
Dört oğlundan ayrı kendi kendine
Onunda böyle bir yaşantısı var
Köylümdür benim başımın tacı
Kimi tatlı söyler kimisi acı
Davul boynunda Şükrü Kabakçı
Ona da bir çift selâmım var
Şükrü Kaya öyle derine dalma
Sana bir sorum var bana darılma
‘Ambarcı’ ismi sana nereden kalma
Onun da böyle bir lâkabı var
Ali Öztürk oturmuş gözyaşı döker
Dermânsızlık onun belini söker
Dermânı olsa halkın dişini söker
Ona da bir pense hediyem var
Ali Kel düğünde çeker halayı
Sağı – solu yoktur basar kalayı
Eksikliği işte bundan dolayı
Ona da bir çift nasihâtim var
Allah acımış küçücük kıza
Dikkat etmemiş ateşe – köze
Değirmeni yakan Cemal Yıldız’a
Ona da bu hususta nasihâtim var
Tut orucunu bakma kalbin pasına
Allah ömür versin boyuna posuna
Hâmi Dayı’nın oğlu Hüseyin Tosun’a
Söyleyecek bir çift nasihâtim var
Eğri çoktur doğru tektir bulana
Doğruyu bulmadan kanma yalana
Bu sözlerimi Motorcu Aslan’a
Gidip söylemeye âhdim var
İzzet Kurt’u sakın alma alaya
‘Ana-avrat’ deyip başlar kalaya
Bizzat şahit oldum böyle olaya
Ona da bu hususta nasihâtim var
Aşağı mahalleden çıktık yukarı doğru
Biçmişler ekinleri duruyor soru
Mandayı beslemeyen yiyemez loru
Onun da çok tatlı lezzeti var
Ekrem Gürsoy tarlada elinde tırpan
Ayrılmış hanımdan kalmış gariban
Evlenmek istese de kalmamış derman
Onun da acıklı bir hâli var
Salim Kabakçı yapar araba mazı
Ne yapsan çekilmez milletin nazı
Ekrem Metin’e sorun bitti mi kazı
Ona da bu hususta bir ikâzım var
Durmadan çalışır kış ve yaz
Çık gurbete hava al biraz
Tüccargil’in Hüseyin Yılmaz
Ona da bu hususta nasihatim var
Halisoğlu Halit Dayı hırçın güreşir
Atar kündeyi kalkar sıvışır
Beş pehlivan bir olup sökmeye çalışır
Onun da böyle bir güreşi var
Hami Dayı bir İstanbul bir köye göçer
Alır emekli maaşını yer-içer
Köroğlu da yanında olursa eğer
Onun da keyfine diyecek olmaz
Şükrü Dayı Ömer’e yazdı fermanı
İki yere koşmaktan yoktur dermanı
Şubat ayı gelmeden biter samanı
Onun da böyle bir yaşamı var
Keser öküzü bakar etine
Bir yudum vermez fakire-yetime
Ahsuvat yapan Salih Metin’e
Ona da bir çift selâmım var
Meşhurdur oyunu marangoz Ömer’in
Çal mehter oynasın bir kere görelim
Geçti-gitti baharım yazı neylerim
Geçmeyen gönülün böylesi var
Raif Gürsoy sırtında ceketi kareli
Yârinden ayrılmış gönlü yaralı
Oğlu Süleyman ise yedi belâlı
Onun da çok çileli bir hayatı var
Fevzi Gürsoy çalışıp işler ölesi
Kışı-yazı yoktur bitmez çilesi
Beş-altı malı var onun kölesi
Ona da saman için tavsiyem var
Kel Hüseyin’in köyde öter borusu
Generalin yoktur bu şekilde forsu
Evinde olmasa eğer karı korkusu
Onun da cesaretine diyecek olmaz
Porsuk Kâmil desen o da aynıdır
Benzemeyen yönü ismi ayrıdır
Hem eniştesi hem de kaynıdır
Ona da bir çift selâmım var
Hurşut’ la babası harman yerine
Sapları çeker gerine gerine
Köyde olup ta bunları görene
Vallahi aşk olsun doğrusu
Salih Kocatürk böyle nereye koşar
Kendi işi oldu mu kanatsız uçar
Köy işine gelince sirkâte kaçar
Ona da bu hususta ikazım var
Alt yanı ırmak üst yanı dere
Bil bakalım burası nere
Kambergilin Kâmil Demir’e
Söyleyecek bir çift selâmım var
Ahmet ile Zehni’nin bellidir yönü
Bir tehlike anında terk eder köyü
Ne olacak böylece bunların sonu
Onlara da cesaret tavsiyem var
Harıl harıl akar, ortalık çeşme
Oruçsun arkadaş sakına içme
Salih Dayı deyip derdini deşme
Onun da yardıma ihtiyacı var
Daima sessizdir Hidâyet Koca
Kocalık nerede bir geçmez akça
Kendisi cahildir karısı hoca
Onun da böyle tipik hâli var
Muzaffer ağabey ağlama sakın
Kader böyle imiş nasıl yapalım
Sen yine ol dâim Allah’a yakın
Teyzeme bir Fatiha üç İhlâs’ım var
Muhlis Şekerci durmaz çalışır
Çalışsın tabi kim ne karışır
Ona da babası gibi olmak yaraşır
Ona da bir çift selâmım var
Mustafa Şekerci Sâdullah oğlu
Aklıma gelmişken sana bir soru
Yüz kelimeden kaç tanesi doğru
Sanada sevgi ve selâmım var
Nihayet geldik Malkoç Obası
Ne güzeldi buranın eski havası
Yıkılmış evler tütmez bacası
Virâne diyârda havayı neylerim
Ekrem Koç bekler ketenlik düzünü
Kızacağım biraz verirse izini
Harcadığı boş günler için dizini
Bir gün olup dövmesi var
Mehmet Dayı kalkmış kollar yolu
Dikenle tutmuş hep sağı-solu
Seni gidi dikilesi kepçenin oğlu
Ona da bir çift selâmım var
Elettinoğlu Ahmet Dayı
Kolla kendini geliyor ayı
Ne yaptın acaba emekli olmayı
Ona da sevgi ve selâmım var
Ramazan, Temel, Vahit’le
Verin baş başa olun el ele
Komşuluğun gereği işte hep böyle
Onlara da ayrı ayrı selâmım var
Ezenci Obası mezarlık yanı
Hatırla arkadaş burada yatanı
Bayram ziyâret et kabristânı
Yapmayı ihmâl etmemek var
Birisi şurada öküzü döver
Dövmekten gayrı bir de söver
Baktım Rasim Dayı değil mi meğer
Ona da bu hususta ikâzım var
Pala Ahmet’te inşaat ustası
Aynı zamanda Selâmet ustası
Pazardan gelenlerin en son postası
Ona da sevgi ve selâmım var
Muhtar Ziyâ Koç’a sözün özünü
Söylemeye geldik verirse izini
Bizden ayrı çalarsa eğer sazını
Ona da eyvallah demeye geldik
Apul Babasız, yalnız başına
Yığmış sapları harmanın kaşına
Yüzünü ıslatan terin yaşına
Ona da bir mendil hediyem var
Cin Ali atı çekmiş, sırtında eyer
Bu kadar nüfûsla nasıl baş eder
Hacı Dayı yanında olmazsa eğer
Ona da iki hap hediyem var
İsa Tanık ormanda önünde davar
Dereyi görmeden paçayı sıvar
Bu adam bu sevdadan ne zaman cayar
Ona da bir köpek hediyem var
Hami Tüfekçi bükmüş boynunu
Eller kızını satar o da oğlunu
Ümitsiz yere bekler yolunu
Ona da sabır tavsiyem var
Bekçi Fehmi yaylıya çıkar ulaşır
İner Sumağı’ya çıkar ulaşır
Ne yapsa her işi muhtara danışır
Ona da bir düdük hediyem var
Ayrıldım köyden çıktım gurbete
Zenginsen eğer layıksın hürmete
Fahir’le – Mahir, Erdal – İzzet’e
Onlara da ayrı ayrı selâmım var
Çaltepe Köyü’nün Cemiyeti’ne
Üye olmayanın milliyetine
Âidat ödemeyenin niyetine
Tükürmeye hıncım var
Yeter ey Ali, ne yazdın getir
Son sözü söyleyip lafını bitir
Anlat millete cemiyet nedir
Onun da çok angariyeli işi var
Kayıt Tarihi : 23.4.2007 13:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiir Ali Nurcan tarafından 1978 senesinde yazılmıştır. Şiir de adı şahısların pek çoğu bugün hayatta değiller. Allah'ın rahmeti ve mağfireti üzerilerine olsun.
ÇEKMEKÖYDEN CEMAL KARATAŞ
ÇEKMEKÖYDEN CEMAL KARATAŞ
ÇEKMEKÖYDEN CEMAL KARATAŞ
TÜM YORUMLAR (5)