Çalıkuşum Çalçene / Anlatı Şiiri - Ali T ...

Ali Tekmil
452

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Çalıkuşum Çalçene / Anlatı

Bu sabah, Urla- İskele gezegeninde Su Ürünleri Fakültesi’nin karşısındaki, limana çıkan dar sokağın hemen girişinde bir çalıkuşunun (Berber Kemal’in dediğince ormancık kuşunun) avucuma konacağını nerden bilebilirdim!

Oldu işte. Hem de ne olma! Ayaklarımın uzak simit kokulu bir güzergahtaki mümkün olduğunca usul seyrinin, çalıkuşunun kalender seyirliğince kesilmesi ne denli rastlantıysa da uçma taklidi yapan sevimli küçüğün, araba camlarında anca 50-60 santim rakımlı slalom denemesinin hiç de öyle bir havası yoktu doğrusu.Bu; hesaplı, sinüs ve kosinüsüne dek özenle hazırlanmış bir, camdan avuca ters taklaydı sanki! Başarısı, tekniğinin özgünlüğündendi tabii ki.

Avucunuza çakılıveren o “güçlü pençelere” yenilmeyecek simit yolu, börek- poğaça kolu olabilir miydi! Hangi savunma bu çalıma stoper gönderebilir, hangi racon bu façayı bozabilirdi! Hepi topu 8-9 santimlik, ben diyeyim 50, siz deyin 60 gramlık bir devasa! düşüşten Tanrı sizi korusundu! Belki bir santim’in bile acıcık uçlarından aldıran o sipsivri ve kunduz karası gaga da yok mu! Hele hele bir tükenmez kalemin boş vakitlerinde öylemesine dokunup döşediği, o, pehlivan boyunlu! kafanın her iki yanına yapıştırıverdiği iki karamuk göz, hançeri keskin nazar mı takardı.

N’olmuştu, hangi dağda yabanlık ölmüştü de oracıkta şıppadanak bu tanışlık peydahlanmıştı. Konuk, öyle de kurulmuştu ki konağına ne pey, ne avans, ne teminat, ne kira …Keyfekeder bir kuyruk selamı, bir- iki kanat eskizi peyderpey… Ne el, ne de avuç sahibi bu keyfi bozabilir miydi! Hadi bakalım İskele Taksi’nin bütün şoförleri gelsindi, bakalım bizimkinin asırlık pozunu bir milim oynatabilir miydi!

O ne kanat sıvazlamalar, ne gaga tutmalar, ne pençe dürtmelerdi o. Hepisine karşılık sunturlu bir yan dönüştü ki bizimkinde, demeyin gitsin. O kadar insan ağzı bir oldu da gizli saklı bir gülüşe bile kulak değdiremedi. Hayranlık mı desem, dağın öte yüzündeki flu bir görüntüyü çok boyutlu ve dük açılı seyretme önceliği mi; neredeyse şaşkınlık tutkalıyla birbirine tutturulmuş yüzleri beş vitesle geçen susmanın orta yere manzara koyması.

Bir avuç içi bir bedene ne denli denk gelebilirdi ki! Hemen daha garanti ve daha yaprak işlemeli bir bina bulunmalıydı değil mi? Eyvah, o da ne! Bir serin pisicik, hem de ön liberoda, hem de patileri iyice öne döşeli! Olmazdı, olamazdı. Bir dostluk sabah selamı bir kedinin kendi dişlerine emanet edilemezdi.

Berber Kemal kaç yıldır ustura biler! Yalnız sakal mıdır ömür boyu kestiği! Şu yavrucağızı da makus talihinden sinek kaydı yapsa kıyamet mi kopardı! Anladınız herhal; niyet, berber dükkanına güney yamaçlarından baştankara!

Olmazsa olmuyor: Berber Kemal yavrucağın kısmetine çıkmıyor, çıkamıyor. Ne kafes var halihazırda, ne uzgidimli, uzak iklim kursak-katar küheylan. Çare… çare tükenmez.

Bu gibi işlerde ilk heves önemlidir. Karpuzcu Osman’ın şu güzelim sırt estetiğine, şu bilimli oynak basenlere bakışından belli: Olacak bu iş…

O da ne! Bizimkinin dostluğu, anca, seçilmiş bir avuç içinde bir ötüşlük çalıkuşu zamanı kadarmış. Bir çift kanat açıklığı ve arkasından komşu ağacın dallarına yaka- paça tutunan yedi- sekiz çift bakış… Şu kısacık günde az şey mi!

Ali Tekmil / 05.07.2009 – Urla.

Ali Tekmil
Kayıt Tarihi : 6.7.2009 16:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ali Tekmil