haziran onbeş deyince yayla çağıdır
kız onbeşine değince gelinlik çağı
bizim oralarda adet böyleydi
neyleyim eskiden...
Çamdalı'nın ardında boy verir yüce dağları
Çalca'nın ardında saklıdır Dünek Yaylası...
evet, Çalca Tepesi'nde gizlidir hayatı
köylümün yüz yıllık hasreti, geçmişi, anıları...
ay ışığında koyulurlardı yollara
öküzü, merkebi, koyunu, kuzusuyla
çoluğu, çocuğu, horozu tavuğuyla
şafak sökmeden erden çıkılırdı yaylaya.
dik yokuşlar geçilir, çeşmelerden içilir
ulu ağaçların altında dua edilir
çam ağaçlarının seranadı eşliğinde
hep beraber usul usul
bir gece daha rüzgarda sabah edilir
gün ağarırken ancak varılır doruğa
tozlu yollar bitirilir
patikalar aşılırdı ağır ağır..
bir yer vardır ki
tam oraya gelince işte
kopar kıyamet!;
bir yandan bacalaran tüter dumanlar
bir yandan anneler, çocuklarına bağırırlar
bir yandan eşekler, bir yandan atlar...
bir yandan, dağ yolundan odun taşır
zayıf, avurtları geçmiş yaşlı kadınlar!
bir yandan, ellerinde bakracıyla yoğurtlar
bir yandan köylerine döner gelinlik kızlar.
bir yandan süt kokusu gelir
bir yandan yayığından yağı üstünde
topak topak mis kokulu ayranı...
bir yandan öter horozlar
bir yandan salıncaktan beşiklerde
ninni dinler çocuklar.
bir yandan srmalar, sarar kokusuyla obayı
bir yandan yayla çiçeği
gösterir endamını sapsarı.
bir yandan çam kokuları, Kardeşim!
bir yandan, meşeler, ardıçlar
bir yandan kekik kokuları
doldurur havayı...
bir yanda çobanlar çalar kavalı
bir yanda gümbür gümbür
kalbim
açılır mutluluktan kanatları
sarhoş olur; uçar
o an
aşkla kucaklar dünyayı...
Kayıt Tarihi : 26.11.2007 00:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
saygımla
TÜM YORUMLAR (1)