Sanma hayat hep tozpembe; grisi, hem siyahı var!
Çile dolu ise heybe, muhannetin çok âh'ı var.
Tâlih başa tâc olsa da muvakkaten her saltanat
Lokman'dan ilâc olsa da vâde dolar...çalar saat!
Feryâd ile başlar hayat, gözü yaşlı doğar insan
Bazen bîtap düşer heyhât, bazen ye'si boğar insan
Gam yükünü yüklenince gözden akan sele döner
Sabra sükût eklenince en son "umut" bile söner.
Dert vardır ki yoktur çare, gezdirir garip, âvâre
Yanar yürek sessiz sessiz; göz incisiz, gönül issiz
Ne kor vardır, ne kordan iz, gören sanır kalpsiz, hissiz.
Dilde âh'tır tek emâre, "ar" der etmez aşikâre.
Elem vardır, gören şaşar, muhkem denen bendi aşar
Dağlayınca kalbi keder, kim düşünür "eller ne der?"
Kara yazmış ise kader, boyun büker, "taksit" öder.
Dokunsalar ç/ağlar, coşar; göz, "pes" eder, "dere" taşar.
Figüranız her birimiz çift kapılı bir çadırda
"Ömür" denen başlar, biter, bir tiyatro sahnesinde
En trajik sahne sinde; göz saatte, kulak "dur!"da
İsrâfil'in eli sûr'da; sır, toprağın sinesinde.
"İnsan" denen âciz beşer; bilmez ki ne hayır ne şer
Günler geçer üçer beşer, son anda son yaprak düşer!
Oyun biter, perde iner! Sükût eder dilde kelam
Bakışların feri söner; "ölüm" tek gerçek vesselam...
Kayıt Tarihi : 9.2.2013 22:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!