Yola düştüm bir yol göreyim deyu,
Yolda neler gelir bilinmez başa,
Meramım sualim sorayım deyu,
Seyrani aşk ile var koşa koşa,
Vardım ki güneşli asitane gün,
Keşmekeş ortalık adem kaynıyor,
İhtişam göz alır dasıtane çün,
Dedim ki Seyrani bunu hayra yor,
Bir yanım Bizans’ın ehli salibi,
Teslisin ateşi yanmadan durur,
Cahid’i Ahmed’in benim talibi,
Yürek seni nasıl anmadan vurur,
Kah derler Edirne, kah Çanakkale,
Kısmetten öteye varılır mı hiç!
Bu işte dedim ki var bir havale,
Seyrani kadere darılır mı hiç!
Bir derviş görünce, dedi; “muhterem”,
Yemeğe denk geldin sofraya buyur,
Dedim ki ey derviş, benden mükerrem,
Sen benden ziyade açları doyur,
Sofralar kurulmuş yiyor ahali,
Oturup yiyemem varlar içinde,
Aç kulun bilince çektiği hali,
Yanarım od gibi narlar içinde,
Sırtımı dayadım ulu çınara,
Uykuya dalmışım kendimden geçip,
Rüyamda baktım şu akan pınara,
Aldım bir piyale kandıkça içip,
Karşımda belirdi suyu içerken,
Cahid’i Sultan’la bakıştık anda,
Unutmayız ki sen bizi seçerken,
Sevdiğinle haşrol iki cihanda,
Çanakkale’ye ben nasıl geldimki!
Dedi ki mekandan münezzehtir ruh,
Ya nasıl tanıdım, nasıl bildim ki!
İşte bunu bilmez imansız güruh,
Cahid’i Sultan’ı Kilidbahir’de,
Aşk ile divanda dinledim durdum,
Batına ermedim, gözüm zahirde,
Daldığım hülyada ne düşler kurdum,
Kayıt Tarihi : 8.12.2024 04:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)