Çağrılmayan Yakup Şiiri - Yorumlar

aştan sona okunacak şiir mi bu ya?nasıl tahammül edilir. hayret doğrusu..Ölünün arkasından ya hayır konuşmalı ya da susmalı.Bu şiir ölmüş.Ben sustum.
Bırakalım kurbağalar vıraklasın.Kendimizi ılık bir ikindi vakti dere kenarında söğüt dallarının altında vırak vırak diye öten kurbağaları seyrediyormuş gibi tahayyül edelim:))))

emekli olmadığım yıllarda bir öğrencim vardı, adı Mesut,soyadı Açıkgöz...esmer mi esmer..zayıf mı zayıf...bodur mu bodur...hiç benzemiyordu kurbağaya ama,durmadan vıraklardı:))))))))yani sınıfı göl ya da akarsu yatağı yerine koyar,durmadan konuşurdu...bütün sınıf ve ben alışmıştık onun bu haline ki,her söylediği söz hoşumuza gider,gülerdik...ve ben bu çocuğun bir gün edebiyatçı olacagına dair hayaller kurmuştum, yeminle...çünkü; sadece konuşma dilinde değil,yazma dilinde de çok iyiydi...nereden mi biliyordum bunu,anlatayım:

dört ve beşinci sınıfın bazı Türkçe derslerinde anı,öykü ve şiir yazma çalışmaları yaptırırdım onlara..örneğin öykü denemesi yazmalarını istediğimde, birbiri ile alakası olmayan üç sözcük verir;bu sözcükler etrafında oluşacak bir öykü yazmalarını isterdim...nerden bulur,nerden düşünür bilemem ama,öyle güzel öyküler yazardı ki Mesut;mesut olurdum:)))))))

yıllar geçti aradan derken bu öğrencim Türkçe öğretmeni olmuş...hiç şaşırmadım...umarım şair ve yazar da olur;bekliyorum...

ilahi Edip Cansever...hani bir 'kurbağa' lafı ettin,nerelere götürdün beni...alacağın olsun!..:)))))))bu şiiri okuduktan sonra artık kurbağaları çok seveceğim...derime, siğil bile atsalar!:))))))

içsel bir muhasebenin,kendi kendine söylenmenin dökümanı gibi geldi bana şiir...adların karışmasına da güldüm açıkçası...birden Yalçın Küçük'ü hatırladım..adlar üzerinden insanların seceresini okuyordu...epeydir yok ortalıkta..bilen varsa nerede olduğunu,rica etsem söylese!..Yusuf ile Yakup adlarının nereden geldiğini öğrenmek istiyorum zira!..

ha bir de Hülya Koçyiğit ile Bulut Talat'ın(doğru mu söyledim) çevirdiği Kurbağalar filmi vardı..onu da çok sevmiştim..yıllar oldu seyredeli;yine seyredebilirim...çünkü,onu da çok sevmiştim açıkçası...

öküz olmak isteyen kurbağanın akibeti ise çok üzmüştü beni diyerek; herkese saygılar sunuyorum...

Kendini toplumun balçıklarında kaybetmiş ve yargının(kurbağaların=o balçığın yerlileri,yönetenleri) önüne çıkarılmış bir bireyin, içinde yaratılmış sizofrenik duruşun, romanımsı ,şiire yansıması...zevkle okudum...hayal güçüyle yoğrulmuş bir şiir.

Saygılar

Fikret Şahin

Bir rüyanın anlatımı ancak bu kadar karmaşık ve cesur olabilir. hayata dair hiç bir şeyin olmayışı şiiri anlatmamıza ve yorumlamamıza engel oluyor.şiir tadını bulamadığım serpme görüntülerin yanılgısında bir şeyler hissetmek epeyce zor.nihayetinde popüler bir şair.heralde aksırsa sanat severler baş yapıt olarak yorumlaya bilirler.tekrar deneyeceğim okuyup birdaha yorum yapmayı düşünüyorum.saygılarımla.

evet,aklımın vatanı sevdiğim yerdir demiş şair bu yüzden...ahh bir rüzgar,yelkenlime...

Seçici Kurul ara sıra uyanıp daha önce seçtikleri şiirlerin listesine bakarsa ne güzel olacak ama !!

Ya da,aynı şiiri otomatik olarak hergün koysalar da hiç rahatsız olmasalar...

müseccel ve reşit bir şiir...uluorta ve çalakalem bişeyler yazmaktan imtina etmem gerektiğini düşündüm gecenin bu saatinde...sabah ola hayr ola...

''Belli ki susmak yaratılmamış şekliydi dünyanın''

''Biz Yakup
Biz gözlükten, taş hamurdan ve beyaz çarşaflardan
Ve biraz hiç çağrılmamaktan yapılmış
Kurbağalara geldik. ''

'Evet, kurbağalara bakmaktan geliyorum
Sanki böyle niye ben oradan geliyorum
Telaşlı, aç gözlü kurbağalara
Bakmaktan
Bilmiyorum
Bilmiyorum, bilmiyorum
Ben, yani Yusuf, Yusuf mu dedim? Hayır, Yakup
Bazen karıştırıyorum.''

...

sadece sen ve bazen mi?