Bir Sevgiliye
Çağrı kendi içinde yankılanırsa
Dünyaya gelmek bir hüner değil, gitmek de öyle…
Seninle uyandım, sesine güvendim ve sana geldim
Ömrüm de ne varsa o harami yıkıntılarından
Bir ses ver gürültülerden makamı özlem koksun
Ölüm ve yaşam kol kola girmiş yürürlerken…
Sesleri yükselterek bir abide gibi durarak
Yaşamaktır asıl olan.
O saray bahçelerinden
Boğazın serin suların da bir gece yarısı
Nasıl hüzünlü bir şarkıysa kız kulesi…
Hüzün bırak yakamı!
Çünkü bütün gemilerimi çoktan yakmıştım
Gecenin boşluğun da ardın sıra sürüklenmem artık
Gölgen bambaşka kimliklere bürünürken
Bir kibrit çak sen de nefesine, belki tutuşur sesin
Şarabım kandır içtiğim sıratından geçtiğim
Kendi kafatasımdan…
Hüzün düş artık yakamdan
Seni uzak kıyılardan dinlemek, daha güzeldir belki de
Bildik bir yakamozdan
Pul, pul ışıklı o mavi gözleriyle
Ve ölen insanlar görmüştüm henüz ruhunu teslim etmeden
Belki kanayan ayak parmağın değildi aslında canım
Sırça yüreğinden düşüp parçalanan o kristallerden
İncinen bileğinde öyle,
Kalbînin yüz ölçümüne sığdırılmaya çalışılan güz kırıklarıyla
Düz betimlemelerden sıyrılıp
Dipten gelen bir dalgayla savrulmadıkça meydanlara…
Ama bak! Bir harf yine eksik yazılmış işte yazıtlar kitabesine
Oysa! Biz kazımıştık,on beşlerin adını
Kanlı kızıl bir mermere...
Yüzüm parçalanarak düşerken o yontu taşlarından
İşte savruldum yorgun düşlerden, bir başka iklime…
Uzak bir dinin ayininde, yeniden sevişme tutkusuyla
Künyem de kazınmış olanla
Ölüme çare yoktur belki, ama zaferi,
Hayata sarıldığımız düşüncelerle karşılarız…
Ayhan Sarı oğlu
22 / 7 / 2009
Kayıt Tarihi : 27.7.2009 22:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!