Nazar ettin, ay ışığını temsil ederek Sevgili
Ağaç gölgelerine çağırdın kuş sesinle
Tatlı gelmişti tüm çağrıların,
Bu vahşilik ortasında
Yalnızlığım
Eli kırbaçlı bir kahyanın eteklerinde
Yara bere içinde ağlarken
Özgürlük tutkusunu söndüğü yerden çıkaran
Senin ellerin olmuştu sevgili
Çok çabuk unuttun
Şimdi, bu mutluluğun yelkenleri direklere sarılmış
Rüzgar yükünü geri topluyor
Güzel olan şeyler bu kadar çabuk bitmemeli
Öyle uzaklara dalıp gitmeliyim derken
Hiçbir şey duymuyorsun
Ruhum sana alıştığında
Taşlar yerinden kalkmayacak kadar oturduğunda
Yollar beni çağırıyor diyor
Yorgun adımlarla uzaklaşmak istiyorsun
İsteme böyle bir şey
Senden sonra böyle kalacak sandıkların,
Kalır mı sanıyorsun
Taşlar, oturdukları yerlerden çöllere kaçıp
Özgür krallığımızı yerle bir eder
Bilmiyorsun
Ve uzaklaştığında çağrılarımız
Geri dönmeyen yolculara benzer
İlk bekleyen hiç unutmaz
Peşinden gelen kuşaklar sadece hikaye dinler
Yaşanan acıyı kim bilebilir
Ve zaman uzaklara işlemez
Neden inanmıyorsun
Irgat bu toprakların ruhu hatırla
Hoyrat dikenlerle kolkola yalnızlığı bu yerlerin
Şehrin kapılarından çıkarken arkana bakmadan
Helak olur, birbirine karışır sokaklar
Kuru çiçek filizleri savrulur peşinsıra
Bırak bu gidiş tek başına kalsın
Bu sana son çağrım, çabuk gelmelisin
Hatıralar yetmiyor hiçbir şeyi yaşatmaya
Yarım kalıyor tüm gülüşmeler
Suskunluğa gömülüyor tüm canlılık
Ve kulaklarım tutamıyor sesinin o güzel tınısını
Saatler günlere, günler aylara ağır geliyor
Gündüzlerin belini kırıyor,
Ayın hasret pırıltısı
Ve içene bükülüyor
Ellerimizle büyüttüğümüz herşey sevgili
İçine kapanıyor
Işığınla saçtığın tüm güzellikler
Bu sana son çağrım
Çabuk gelmelisin
Hiç gitmemiş gibi
Hiç bırakmamış gibi
Yada gittiğin yerlerden
Haber gönderip
Buradayım
Gel demelisin
Kayıt Tarihi : 25.6.2019 08:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!